AĞUSTOS – HABER YORUM

36 YIL SONRA DARBE GİRİŞİMİ

Türkiye 15 Temmuz Cuma akşamı, 80 darbesinden sonra ilk kez bir askerî darbe girişimi ile sarsıldı. Darbe ile ilgili ilk açıklamayı Başbakan Binali Yıldırım “kalkışma” şeklinde yaptı. Ankara ve İstanbul’da çok ciddi hareketli saatlerin yaşandığı; tankların, F16’ların, ağır silahların kullanıldığı darbe girişimi halkımızın ve güvenlik güçlerinin müdahalesi ile püskürtüldü.

Türk Silahlı Kuvvetleri’nin resmî internet sitesi ve TRT’de yayınlanan bildiride ordunun yönetime el koyduğu ifade edilerek ülkede sıkıyönetim ve sokağa çıkma yasağı ilan edildiği açıklandı. Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nın bombalandığı, İstanbul Boğaziçi Köprüsü’nde askerin tanklarla halkın üzerine yürüyüp, halka ateş açtığı korkulu saatlerin ardından ortaya acı bir bilanço çıktı. 62’si polis, 5’i asker, 173’ü de sivil olmak üzere 240 kişi şehit oldu.

05

Tüm yurtta endişeye sebep olan darbe girişimini meclisteki tüm partiler birlik olarak lânetledi. Polisin ve halkın direnişi ile engellenen darbe sonrası geniş çaplı operasyonlar başladı. Asker, eğitimci, hukukçu, akademisyen ve sair binlerce kişi açığa alındı veya tutuklandı. MGK toplantısından çıkan kararla OHAL mecliste oylandı ve 3 ay sürmesi plânlanan ‘olağanüstü hal’ ilan edilmiş oldu. 15 Temmuz tarihi, hiç beklenmedik bir şekilde 36 yıl sonra bir darbe girişimi ve halkın direnişi sayesinde püskürtülmesi ile hafızalara kazınmış oldu.

 

İNSANLAR OKUMAK DEĞİL PAYLAŞMAK İSTİYOR

Columbia Üniversitesi ile Fransız Ulusal Enstitüsü’nde bilgisayar bilimleri üzerine çalışan araştırmacılar, kullanıcıların sosyal medya platformlarındaki paylaşım alışkanlarını irdeledi. Sonuç, binlerce kez paylaşılan linklerin yüzde 59’unun kullanıcılar tarafından hiç okunmadan tıklanıyor olması. Yani insanlar okumak değil paylaşmak istiyor.

Araştırmacılar bir ay boyunca BBC, The Huffington Post, The New York Times, Fox News gibi önde gelen yayın kuruluşlarının sosyal medya platformlarını takip etti. Haberlerinin okunmadan paylaşılmasının ve tartışmaların bunun etrafında gerçekleştirilmesinin tipik bir modern bilgi tüketimi alışkanlığı olduğu belirtildi.

07

İnsanlar; bir fikri o fikrin özetine, hatta özetinin özetine bakarak, daha derinlere inmek için herhangi bir efor sarf etmeden oluşturuyor. Efor sarf etmek istemeyen kitlenin önüne ise “tık” tuzakları konularak insanların yanlış bilgileri de yaymasına sebep olunabiliyor.

Kanaatimiz insanların sosyal medyayı önemli bilgiler yayma veya insanlara bir ders verme, bir şeyler öğretme amacıyla değil, daha sosyal amaçlı kullanmaları gerektiği yönünde. Hatta çoğu sosyal ağı terk etmek insanlık adına çok daha faydalı bir adım olabilir. Internet ağları çok derin aynı zamanda çok kirli bilgilerle dolu bir havuz. Bu nedenle böyle bir ortamda efor sarf etmeden gerçek bilgiye ulaşmak imkânsız. Lütfen bilgiye ulaşmak için efor sarf edelim. Her önümüze konan bilgiye doğrudan iman edip yaymak yerine, o bilgiyi irdeleyelim.

 

Kaynak: Al Jazeera

 

DÜNYANIN EN KÜÇÜK GAZETECİSİ

“Janna Jihad, işgal altındaki Filistin…”

Haberlerini hep bu anonsla bitiriyor. Elindeki küçük kamera ile Batı Şeria’dan bildiriyor. Janna Jihad, henüz 10 yaşında. “Büyüyünce ne olacaksın?” sorusuna verdiği yanıt çok küçük yaşlarından beri hiç değişmedi. Gazeteci olmak istiyordu. Fakat bu kadar erken bir yaşta mesleğe atılacağını kendisi dahi düşünmüyordu:

“Amacım ileride gazeteci olmaktı. Arkadaşım Mustafa öldürüldü, amcam Rüştü öldürüldü, diğer arkadaşlarım yaralandı. Bütün bunlar olurken burada hiç gazeteci yoktu. Olan onca şey haberleştirilmiyordu. Ben de kendi kendime neden şimdi gazeteci olup bütün dünyaya Filistinli bir çocuk olarak mesajımı göndermiyorum ki, diye düşündüm.”

02

Janna’nın haberleri Facebook, Twitter, Snapchat gibi sosyal platformlarda ilgi görüyor. Facebook takipçileri 30.000’e yaklaştı. Hayâlini bir cümleyle özetliyor Janna; “Çocukların ölmediği, hapse atılmadığı, cuma günleri oyunlar oynadığı özgür bir Filistin istiyorum.” diyor. Hayâli gerçekleşene kadar gazetecilik yapmaya devam etmekte kararlı. Üniversitede de gazetecilik okumak istiyor. Bir şartla başka bir mesleği düşünebileceğini söylüyor:

“Eğer inşallah hayâlim gerçek olursa, Filistin özgür olursa, o zaman futbolcu da olabilirim. Çünkü futbolu seviyorum.”

Janna’nın yorumu karşısında bize sükût düşer.

 

Kaynak: Al Jazeera

 

SİNİR HASTALIKLARINI TEDAVİ İÇİN TARIM TERAPİSİ

Manisa Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Hastanesi Başhekimi Dr. Ahmet Ayer, 90 yıllık tarihe sahip hastanede Türkiye için bir ilke başladı. Dünyada psikiyatri hastalıklarının tedavisinde deneme çalışmaları devam eden tarımsal terapinin, Manisa Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Hastanesi’nin Ahmetli ünitesindeki 40 dönümlük alanda uygulanmaya başlandığını aktardı.

04

Terapiye katılan, şizofreni teşhisi konulan 156 hastanın, ilaç ve grup tedavilerinin yanı sıra 3 ay süreyle günde 40 dakikalık iyi tarım uygulamalarında yer alacağını belirten Ayer, bu kapsamda sulama, dikim, çapalama, hasat ile koyun ve kümes hayvanı besiciliği yapılacağını sözlerine ekledi.

Diyebiliriz ki, birçok psikolojik hastalığın sebebi toprakla bağımızın koparılması… Çareyi sentetik ilaçlarda aramayı bırakmalıyız. Herkes eski insanların daha sağlıklı olduğunu söylüyor, fakat kimse onların yaşadığı gibi yaşamaya çalışmıyor. Belki de burda yanlış yapıyoruz

 

Kaynak: Haber 7

 

ÖĞLE SAATLERİNDE POKEMON ARAMAYA ÇIKMAYIN

Sağlık Bakanlığı’nın resmi Facebook hesabı, son günlerin popüler cep telefonu oyunu olan Pokemon’un bir oyuncusu ile bakanlık editörünün diyaloğuna sahne oldu.

Sağlık Bakanlığı’nın resmi Facebook hesabından gün içerisinde, “Güneş ışınlarının dik geldiği öğle saatlerinde mecbur kalmadıkça dışarıya çıkmayın” başlığı ile bilgilendirme paylaşımı yapıldı. Bir vatandaş ise bu paylaşıma, “Ya pokemon aramak içinde mi çıkamıcaz ya?” şeklinde yorum yazdı.
03

Vatandaşın bu yorumu üzerine bakanlığın editörleri vatandaşa cevap yazarak, güneş uyarısında bulundu. Editörler cevabî yazıda, “Evet, güneş ışınlarının dik geldiği 11-16 saatleri arasında pokemon aramanızı tavsiye etmiyoruz. Yolda yürürken, özellikle karşıdan karşıya geçerken, telefon ekranına değil, yola bakmanızı öneriyoruz. Sağlıklı günler diliyoruz.” ifadelerine yer verdi.

Insanların bu uyarıyı hak edecek kadar kendilerini bir oyuna kaptırmalarını bilmek insanı ürpertiyor.

 

Kaynak: Yeni Şafak Gazetesi

 

AROMALI KAHVELERDEKİ ŞEKER ORANI
KOLA KADAR YÜKSEK

Aromalı ve şuruplu latte, mocha gibi popüler sütlü kahve türlerinde kola kadar şeker bulunduğu belirlendi.

İngiltere’de fazla şeker kullanımına karşı kampanya yürüten bir grup, kafelerde satılan 131 sıcak içeceği inceledi. Bunlardan üçte birinde, her biri 9 kaşık şeker içeren, en az bir teneke kutu Pepsi ya da Coca-Cola kadar şeker olduğu belirlendi.

Action on Sugar adlı grup, bazı sıcak içeceklerde şeker miktarının 20 tatlı kaşığının üzerine çıktığını kaydetti. İncelenen sıcak içecekler arasında mocha ve latte gibi aromalı kahveler, meyveli sıcak içecekler ve sütlü çikolata hot chocolatelar da bulunuyor. Action on Sugar, üzerinde besin değerini gösteren bir etiket olsaydı, bu içeceklerden yüzde 98’inin yüksek şeker içerdiği için kırmızı etiket alacağını söyledi.
06

Akıllara Bediüzzaman Hazretleri’nin hapishanede arkadaşlarına bir tatlı kaşığı bal ikram etmesi geliyor. Neredeeen nereye…

Sahi, ne ara bu kadar alıştırdılar bizi tüketime, ne ara önümüze ne konulduğunu bilmeden yemeye başladık?

Kaynak: BBC Türkçe

 

UZUN ANTİBİYOTİK TEDAVİSİ
‘SÜPER AKNE’ OLUŞTURABİLİR,

Doktorların akneye karşı antibiyotik tedavisini uzun süre devam ettirmeleri hâlinde, antibiyotikten etkilenmeyen bir akne türü gelişebileceği uyarıları yapılıyor. Bu durumda ortaya çıkan yeni “süper akne” türünün antibiyotikle tedavisi mümkün olmayacak. Bu konuda antibiyotik tedavisi üç ay içinde cevap vermiyorsa, hastanın bir cildiye uzmanına gönderilmesi tavsiye ediliyor.

Britanya Cilt Hastalıkları Uzmanları Yıllık Konferansı’na sunulan bir çalışma, ülkede akne tedavisi görenlerin, ortalama altı buçuk ay boyunca antibiyotik tedavisi denendikten sonra bir uzmana sevk edildiğini ortaya koydu.

Genç kızların hayâllerini süsleyen pürüzsüz cilde sahip olacak diye doktorların hiç kaygılanmadan yazdıkları o ilaçların keşfedilmeye başlanan ilk zararı bu. Daha önümüzde ne kara haberler duyacağız bununla ilgili kim bilir… Akne ve sivilce probleminin bir hormon veya yeme bozukluğu problemi olduğunu belirtip, bol kimyasallı yiyeceklerden uzak durmak olarak tedaviye başlanacağını ilave edelim. Antibiyotik gibi ağır ilaçların yararı olmadığı gibi zararının saymakla bitmediği gün geçtikçe daha da kesinleşiyor.

 

Kaynak: BBC Türkçe

İlk yorumu siz yazın

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*