AKILCI İLAÇ KULLANIMI

Aranızda hiç ilaç kullanmayan var mı? Yoktur herhâlde. Hepimizin en azından birkaç defa doktora başvurmuşluğu, en basitinden ağrı kesici veya ateş düşürücü kullanmışlığı vardır. Acizliğimizi kavradığımız ve ne kadar muhtaç konumda olduğumuzu en çok fark ettiğimiz anlardan biridir şüphesiz hasta olduğumuz an.

Hastaların kafasını kurcalayan, en sık aldığım sorulardan biri, “Neden bu kadar çok ilaç var?” sorusu. Bir ağrı kesicinin bile piyasada onlarca çeşidi bulunuyor. Hâliyle bu durum hastaları psikolojik olarak etkiliyor. Her hastalığı tedavi edecek bir ilaç olduğu düşüncesine kapılıyorlar ve bu da ilaçlara olan talebin gözle görülür şekilde artmasına yol açıyor. Toplumdan topluma, hatta kişiden kişiye değişen genetik farklılıklar herkesin ilaca verdiği yanıtı değiştirir. Yani bu kadar çok ilacın nedeni, kişilerin genetik farklılıkları.

Şimdi bana evinizdeki ilaçların ismini söyleyin desem muhtemelen ağrı kesici, öksürük şurubu, birkaç antibiyotik, yaşlı birey bulunuyorsa da tansiyon, şeker, kalp ilacı isimleri verirsiniz. Analjezik (ağrı kesici) büyük ihtimal vardır ama. Kullanılan ilaçlar arasında birinci sırayı aneljeziklerin alması, hâlk arasında en masum kabul edilen grup olmasından ve belki her evde ağrı kesici olmalı mantığından kaynaklanıyor. Ancak ne yazık ki zararsız gibi görünen bu ilaçlar sanıldığı kadar masum olmayabilir.

İlaçların böbrek ve karaciğer üzerindeki olumsuz etkilerini hemen hemen herkes bilir. Ama sebebi pek bilinmez. Alınan ilacı karaciğer metabolize eder, böbrekler atılımını sağlar. Yani siz bir ilaç aldığınızda “Hadi karaciğerim, mikrozomal enzimlerini devreye sok da, hayrına şu ilacı bana parçala. Böbreğim, hadi sen de karaciğerin işi bittikten sonra ilaçla metabolitini vücudumdan uzaklaştır” demiş oluyorsunuz.

Bilinçsiz bir şekilde uzun vadeli kullanılan aneljezikler özellikle yaşlılar, damar sertliği olanlar, böbrek veya karaciğer organlarında fonksiyon bozukluğu olan bireyler için risk taşıyor. Özellikle migren gibi kronik ağrısı olan hastaların sürekli ağrı kesicilere başvurması böbreklerin kalıcı kaybına ve sonuçta diyaliz ihtiyacına yol açıyor. İlaçlar terapötik danışmanlığın son noktasıdır. Kullandığımız her bir ilacın ayrı bir sorumluluk getirdiğini, vücudumuza ilâve yük yüklediğini unutmayalım.

10

Ve antibiyotikler… Birkaç defa hastalardan ağrıyı kesmek ve ateş düşürmek için antibiyotik kullandıklarını duydum. Bu son derece hatalı bir uygulama. Antibiyotik ilacı, ilgili bakterilerin hastalık yapıcı etkisini ortadan kaldırdığı için hastanın ateşi düşer ve rahatlama sağlar. Yani antibiyotik bakterileri öldüren ilaçtır, ağrı kesici değildir! Gereğinden fazla antibiyotik kullanımı dirence yol açar. Ayrıca kaynakların israfı, diğer gerekli ilaçların bulunabilirliğini azaltır ve maliyetlerini arttırır.

Hem biz biliyoruz ki kullandığımız ilaçların hepsi hastalığın iyileşmesi için birer vesiledir. Hastalığı veren Allah (cc) olduğu gibi, hastalığın geçmesi de ancak O’nun dilemesiyle olur. Elbette doktora gideceğiz, röntgen çektireceğiz, check-up yaptıracağız, ilaçlar kullanacağız. Fakat tesiri ve şifayı Cenab-ı Hak’tan bileceğiz. Hz. Eyüb’ün (as) yaşadığı onca sıkıntı karşısında gösterdiği sabır ve tevekkül hepimize örnek olur inşallah.

Yazımızı Bediüzzaman Hazretleri’nin Hastalar Risalesi’nden Beşinci Devâ ile bitirelim…

“Ey maraza müptelâ hasta! Bu zamanda tecrübemle kanaatim gelmiştir ki, hastalık bazılara bir ihsan-ı İlâhîdir, bir hediye-i Rahmânîdir. Bu sekiz dokuz senedir, liyakatsiz olduğum hâlde, bazı genç zatlar hastalık münasebetiyle dua için benimle görüştüler. Dikkat ettim ki: Hangi hastalıklı genci gördüm; sair gençlere nisbeten âhiretini düşünmeye başlıyor. Gençlik sarhoşluğu yok. Gaflet içindeki hayvânî hevesattan bir derece kendini kurtarıyor. Ben de bakıyordum, onların tahammül dâhilindeki hastalıklarını bir ihsan-ı İlâhî olduğunu ihtar ederdim. Derdim ki: Kardeşim, senin bu hastalığının aleyhinde değilim. Hastalık için sana karşı bir şefkat hissedip acımıyorum ki, dua edeyim. Hastalık seni tam uyandırıncaya kadar sabra çalış. Ve hastalık vazifesini bitirdikten sonra, Hâlık-ı Rahîm inşaallah sana şifa verir.” (Lem’alar)

İlk yorumu siz yazın

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*