İHTİYARLIĞI SEVME BAYRAMI

İnsan yeniye ve güzele meftun. Temiz, şık, pürüzsüz, parıltılı şeyleri seviyor. Meyve/sebze alırken bile görünümü en güzel, en taze, en diri olanı seçiyor. Ahsen-i takvim üzere yaratıldığı için her şeyin en güzeline layık görüyor kendini. Bunları yapmakta da haksız değil. Fıtratı bunu gerektiriyor.

Ömür denen dünya yolculuğu insan nev’înin pek çoğu için çeşitli serüvenleri taşıyor içinde. Doğumla başlayan yolculuk önce gençliğe, gençlikten sonra ihtiyarlığa, ihtiyarlıktan kabre, kabirden haşre, haşirden de ebedîyete dek sürüp gidiyor. İnsan ölmezse elbet ihtiyarlıktan geçiyor. 80 yaşını aşmış nice ihtiyara ‘ömrün nasıl geçti’ diye sorun, muhtemeldir ki göz açıp kapayıncaya kadar diyeceklerdir. Nasıl geçtiğini anlayamadıklarını söyleyeceklerdir. Bu derece mümkün ve yakın olan bir hakikati tefekkür etmemek akıl kârı olmasa gerek…

Fotoğraf: Nurefşan Arı

Okuyucusu ağırlıklı olarak gençler olan, gençlere (özellikle ebediyetini düşünenlere) hitap eden genç bir dergi olarak, gençlikten sonraki durağımız olan ihtiyarlıktan bahsetmemek eksiklik olurdu. Hele de ömrün sonbaharını ve kışa yakınlığını hatırlatan Eylül’e girmişken… İnsanın yeniye, güzele; temiz, şık, pürüzsüz, taze olana meyli olduğundan bahsetmiştik. Özellikle gençlik dönemindeki seçimlerimizde bunu görmek mümkün. Gençliğimizi, güzelliğimizi, tazeliğimizi seviyoruz ve öyle olan şeylere yöneliyoruz. Eskiyen, buruşan, bozulan şeylerden uzak duruyoruz. Bu sebeple belki de kimimiz ihtiyarlıktan korkuyoruz. Aldığımız yeni yaşları kapatacak, göstermeyecek çözüm arayışlarına girmeyenler de yok değil. Yeniyi seviyoruz dedik ya, girilen her yaş da ‘yeni’ değil mi? Cildimiz önce kırışacak sonra buruşacak olsa da bu bir yenilik değil mi? Allah’ın bize yeni bir muhatabiyeti değil mi? İsimlerinin yeni bir okunma şekli… Hem de ihtiyarlığın güzelliğine dair onca ayet ve hadis var… İhtiyarlığın mübarek olduğundan haberi olmayan mı var?

Muhtemeldir ki, gençliğin kıymetini bilmeyen, onu iffet ve hayırda kullanmayan bir gençlik, ölümden olduğu kadar ihtiyarlıktan da korkar, ürker, kaçmak ister. Oysa Allah’ın şefkat ve merhametini en çok kendimize çekeceğimiz, gençlikteki kusurlarımızın affedilmesine daha çok yüzümüzün olacağı bir dem değil midir ihtiyarlık… Ve gençliğini muhafaza edebilen genç, ölmezse huzurlu bir ihtiyarlık yaşayıp, vefat ettiğinde ebedî gençliğine kavuşmaya gitmeyecek mi?

3Fotoğraf:Fatmanur Şahin

Şimdi; gençliğin kıymetini bilip, gelmesi muhtemel ihtiyarlığımızı severek beklemek ve çevremizdeki ihtiyarlarımıza şefkat, muhabbet ve tefekkür gözüyle bakmak zamanı… Hem önümüz bayram, bunun için tam bir fırsat. Sıla-i rahim vazifesi de bizi bekliyor zaten.

Haydi gençler,  bu bayram bizler için ihtiyarlığı tefekkür ve sevme bayramı olsun. Kurban Bayramımız mübarek olsun…

00

 

İlk yorumu siz yazın

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*