KABİR KAPISINDAN ÖTEDE DE DOSTLAR LÂZIM BİZE

“Gel, birbirimizin kıymetini bilelim
Sonra ansızın birbirimizden ayrı kalmayalım

Mademki inançlı kişi inançlı kişinin aynasıdır
Niçin aynamızdan yüz çeviriyoruz?”

Der Mevlânâ Celâleddin-i Rûmî Dîvân-ı Kebîr’inde. Arkadaşlığın, dostluğun, kardeşliğin, yoldaşlığın, yârenliğin; adına her ne derseniz bu en az iki kişilik muhabbet inşasının bazı gereklilikleri ve bunun akabinde getirdikleri vardır.

Gerçek dostluğun tanımına beyitlerinde sıkça rastladığımız Mevlânâ’nın 17 Aralık’ta vefat ettiği biliniyor. Bu vesile ile kendisini rahmetle anıyorum. Ölüm ve arkadaşlık bağlamında, enfüsî birkaç kelâm okuyacaksınız bu satırlarda.

Birçok hakikati, güzelliği, nimeti yaşarken değerli bilsem de, onların gerçek kıymetlerini ancak ölüm rabıtasıyla anlayabilmişimdir hep. Geçtiğimiz günlerde yalnız yaşayan bir yakınımızın vefat haberini aldım. Kendisine bir müddet ulaşılamadıktan sonra evine gidip, ancak kapısı kırılarak vefat ettiği anlaşılmış. Eşi vefat ettiğinden beri, uzunca bir süredir yalnız yaşıyordu yenge dediğim bu kişi. Çocukken sıkça evlerine giderdik, onların çocuğu olmamıştı hiç, ama kuşları vardı hep onlara arkadaşlık eden. Son zamanlarda da sahiplendiği bir kedi yalnızlığına ortak oluyordu. Bu kişi gençliğinde güzelliği dillere destan bir kadındı. Geniş bir arkadaş çevresi, sıkça protokolde yer aldığı bir sosyal hayatı vardı. Tesettüre riayet edemese de namaz ve oruç konusunda sağlığı el verdikçe hassas davranan biriydi. Yıllar geçtikçe, yaşlandıkça yalnızlığı arttı bu kadıncağızın. Eski çevresi, iyi gün dostları yoktu artık etrafında. Yalnız yaşıyordu epeydir ve de yalnız vefat etti. Vefat ettiğini duyunca ilk hissiyatım da yalnız vefat edişinin rikkatime dokunması olmuştu.

Bediüzzaman Hazretleri, “Herkes sana kabir kapısına kadar arkadaşlık eder.” diyor. Bu kadıncağızın arkadaşları kabir kapısına kadar da yoktu. Bir tek ara ara hâlini hatrını sorup ilgilenen annem ve babam vardı, onla irtibatını kesmeyen ve onu merak edip evine giderek vefat ettiğini gören… Ama yalnız vefat etmişti gene de…

Bütünüyle yalnızlık, insanı tüketen bir şey. Dostlara, kardeşlere ihtiyacı var insanın. Ölüm gelmeden önce eli elinde olan, ona doğruyu gösteren, düştüğünde tutup kaldıran, yanlışa sürüklendiğinde uyaran, iyi gününde de kötü gününde de yanında olan, onu hayra teşvik eden… En fedakâr arkadaş, en güzel takdir edici yoldaş, en civanmerd kardeş olan… Ölüm anında da, kabre yolcu ederken de yanında olan. Madden olamasa bile manen hep varlığını hissettiren. Ve kabrin arkasında amel defterine hayırlar yazdırarak ona yoldaşlık edecek olan. Ahiretlikleri olmalı insanın…

Böyledir işte gerçek arkadaş. İhtiyacımız bunadır. Fıtratımız bunu ister. Sahte, sanal, hayâlî, salt dünyevî arkadaşlar bizim ruhumuzda yaralar açar. Belki helaketimize sebep olur. Karakterimizin zorlu taraflarını daha da sivriltir. Bizi bizden alır. Oysa bize “biz”i verecek, bizi “biz” yapacak kardeşler lâzım bize. Kabrin öte tarafında, aslî vatanımızda karşılıklı tahtlara kurulacağımız…

Haydi böyle dostlardan olmak derdine düşelim, ihtiyacımız olan bize gelecek emin olun…

 

02

İlk yorumu siz yazın

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*