MODERN ZAMANLARDA KLASİK

Esselâmu Aleyküm Ya Kari;

Sanat sayfamızı hazırlayan değerli kardeşlerimize teşekkür borcumuzu birkaç kelâm ile ödeyelim istiyorum. Her ay benim değerli okurlarım için çeşitli sanatları bu sayfalara taşıyor, ilginç, farkındalık kazandıran çok güzel örneklerle sayfalarımızı renklendiriyor, sanatlandırıyorlar. Bu gayretlerinden dolayı kendilerine çok teşekkür ediyorum. Onlar nezdinde diğer tüm dergi gönüllülerimizi de selâmlıyor, tebrik ediyor, Allah’ın kendilerinden razı olacağı işlerle daim meşgul olmalarını temenni ediyorum. Bu ayki sanatımız müzik. Müziğin pek çok türü, sayısız icracısı var. Aralarından güzel ve farklı örnekler seçmiş bizimkiler. Müzikte seçici olmak, iyi olanı almak da çok önemli, diğer her sanat kadar. Bediüzzaman, “…Beşer, hakikate muhtaç olduğu gibi, bazı keyifli hevesata da ihtiyacı var. Fakat bu keyifli hevesat, beşte birisi olmalı.” diyor. Bizimkiler de o beşte birlik keyifli hevesat için müzik örneklerini sunuyorlar. Biz ne yapacağız peki, çirkin ve keder vereni bırakıp, güzel ve huzur verene bakacağız; fena ve fani adamların güzel ve bakî işlerinden istifade edeceğiz inşaallah. Yetimhane hüzün verenlerden kaçınacağız. Bu adamların sanatları bize ne katabilir ona bakacağız.
Haydi öyleyse, keyifli dinlemeleriniz olsun…
Bir de bizimkiler az sitemli sanki, ben diyeyim de.

Editör’den 😉


 

Merhaba Sevgili Sessiz Okuyucularımız;

Bu ay farklı bir konuyla karşınızdayız. Aralık sayısı için ne yazsak, diye düşünürken dedik ki kendi kendimize, “Biz niye acaba hiç müzikten bahsetmiyoruz?” Tamam derginizle beraber albüm hediye edemiyor olabiliriz, ama bu bir engel teşkil etmemeli diyerek, severek dinlediğimiz iki grubu tanıtmaya karar verdik, belki siz de seversiniz.

Biri 4 kişilik efsane bir ekip olan The Piano Guys, diğeri de çellist iki kankanın kurduğu 2CELLOS. The Piano Guys’la başlayalım…

44

The Piano Guys; Paul Anderson, Jon Schmidt, Steven Sharp Nelson ve Al van der Beek adlı 4 arkadaştan oluşuyor. Ekibin piyanisti Jon Schmidt, Steven Sharp Nelson da esasen çellist olmakla birlikte aşağı yukarı neye elini atsa çalabilen müthiş yetenekli bir müzisyen. Paul Anderson ve Al van der Beek çoğunlukla sahne arkası işleri yürütüyorlar; yapımcılık, mühendislik, video düzenleme, grafik gibi işlerin hepsi bu ikilide. Bu gruba baktığımda ilk gördüğüm çok başarılı bir iş bölümü oluyor. Her biri yalnızca yaptıkları işlerde değil, beraber çalışma konusunda da çok iyiler. Yüksek bir grup dinamiği olunca da ortaya cidden güzel işler çıkıyor.

45

https://www.youtube.com/watch?v=fz4MzJTeL0c

https://www.youtube.com/watch?v=6Dakd7EIgBE

https://www.youtube.com/watch?v=0VqTwnAuHws

46


 

2CELLOS’da klasik müzik eğitimi almış, oldukça yetenekli iki çellistten oluşuyor; Luka Šulić ve Stjepan Hauser. Pek çok şarkıyı çello ile yeniden yorumlayarak oldukça başarılı enstrümantal müziklere imza atan bu ikili, aldıkları klasik müzik eğitimini kendi zevkleri ile birleştirip yeni tarzlar denemekten, tabiri caizse çellonun sınırlarını zorlamaktan geri durmuyorlar. Daha çok rock müzikle klasik müziği harmanlayan eserler vererek bu iki alana da yeni bir bakış açısı getiriyorlar.

003

 

 

 

https://www.youtube.com/watch?v=l-9VZZWtMfQ

https://www.youtube.com/watch?v=x8yymm3DtVA

https://www.youtube.com/watch?v=S7qZRbbfraw

07

Bu iki grubu sevmemizin ve seçmemizin bir sebebi var. Her ikisi de aslında çok yoğun klasik müzik eğitimi almış başarılı müzisyenler tarafından kurulmuş. Klasik müzik, adı üstünde klasiktir. Klasiğin bir geleneği, bu geleneğin şiddetli savunucuları vardır, üzerine yeni bir şey koymak, onu farklı bir fikirle harmanlamak güç iştir, cesaret ister. Klasikleşen, yerinde saymaya meyillidir. Yerinde saymayana, bozmadan değişip gelişene muhabbetimiz var, ondan alacak dersimiz var.

Bu köşeyi yazarken hedeflediğimiz bir şey vardı, ara ara tekrar ediyoruz, belki köşemizi ya da dergimizi yeni keşfeden birileri vardır diye. Sanat köşesi yazıyoruz, ama herhangi bir sanatın nasıl yapıldığını anlatmıyoruz genellikle, burada bir-iki sayfada ne kadarını anlatabiliriz ki zaten, her biri derya deniz. Bizim gayemiz yeni olanı, farklı olanı, bize ilham vereni, ufkumuzu açanı bulup, anlatmak, ki “aa böyle de bir şey varmış” diye şaşıralım, hayretimizi arttıralım, etrafımızdaki güzelliklere karşı uyanık olalım. Her anlattığımız sanatı biz icra etmiyoruz, hatta çoğunu denemiyoruz bile, yapmamız da gerekmiyor. Sanatın bir amacı var, insana bir şeyler anlatmak için var sanat, bir duygu uyandırmak için var. O duygunun, fikrin peşinde koşuyoruz. Hakikati bulmada bir araç olarak görüyoruz sanatı. Hakikat herkes için, öyleyse herkes için sanat!

 

 

Melike Nursultan Üner & Nuriye Sultan

gencyorumsanat@gmail.com

İlk yorumu siz yazın

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*