İYİLİĞİ EMRET, KÖTÜLÜKTEN ALIKOY!

Bir yolcu olarak içinde yaşadığımız şu dünyada, hayat yolculuğumuz boyunca iyilik ve kötülüklerle karşılaşmamız mukadderdir. Kötülükler ve iyilikler, diğer bir ifadeyle şerler ve hayırlar, hayatın bize sürekli yansıyan iki yönüdür. Mü’min insan, iyilikle karşı karşıya kalsa şükreder, kötülükle karşı karşıya kalsa sabreder, her halükârda kârlı çıkar.

Kur’ân-ı Azimüşşan’da “O, hanginizin daha güzel iş yapacağınızı denemek için ölümü ve hayatı yarattı. O, üstündür, bağışlayandır.” (Mülk, 2) buyrulurken, “yapılacak güzel işler” ile kastedilenlerden birinin iyiliği emretmek ve kötülükten alıkoymak olduğu açıktır.

Bir toplumda kötülükten men, elle, dille ve kalple yapılmıyorsa, o toplumda zulme rıza söz konusudur. Zulme rıza göstermek de aynıyla zulümdür.  Peygamber Efendimiz (asm), “Ya iyiliğin hâkim, kötülüğün mahkûm olması için gayret gösterirsiniz, ya da Allah (c.c) kötüleri başınıza musallat eder. Sonra iyileriniz dua eder; ama dualarınız kabul edilmez” buyurmuşlardır.

Kur’ân-ı Kerîm’de, “Sizden hayra çağıran, iyiliği emreden ve kötülükten men eden bir topluluk bulunsun. İşte kurtuluşa erenler onlardır.” (Al-i İmran, 104) buyrulmaktadır.

Yukarıdaki ayet-i kerîmeden de anlaşıldığı üzere; emr-i bi’l ma’ruf ve nehy-i an’il münker; yani iyiliği emretmek, kötülükten sakındırmak, dinimizin esaslarındandır ve farzdır. Cenab-ı Allah’ın (cc) ayet-i kerimede iyiliği emreden ve kötülükten men eden bir topluluk bulunsun buyurmasıyla, böyle bir topluluk bulunduğu takdirde; toplumun diğer fertleri üzerinden mesuliyetin kalktığı da görülmektedir. Yani, bir cemaat bu vazifeyi yerine getirirse; toplumun diğer fertlerinden bu sorumluluk düşmektedir. Şayet hiçbir topluluk veyahut cemaat, iyiliği emredip kötülükten men etmezse; o toplumun lanetlenmesinin mukadder olacağı aşağıdaki ayet-i kerimeden anlaşılmaktadır.

“İsrailoğulları’ndan kâfir olanlara hem Davud’un hem de Meryem oğlu İsa’nın diliyle lanet okundu. Bunun sebebi, isyan etmeleri ve hakkın sınırını aşmış olmalarıydı. Onlar birbirlerini yaptıkları kötülükten alıkoymazlardı. Gerçekten ne kötü bir iş yapıyorlardı!” (Maide, 78-79)

Biz de, Kur’ân’ın hükümleri ebedi olması hasebiyle; Allah’ın (cc) lanetine uğramamak için, birbirimizi kötülük işlemekten alıkoymalıyız.

“Erkek ve dişi bütün mü’minler birbirlerinin yardımcılarıdır. İyiliği emrederler, kötülükten alıkoyarlar. Namazı gereği gibi kılarlar. Zekâtı verirler.” (Tevbe 71).

Bu ayette Allah Teala (cc), mü’minleri, iyiliği emreder, kötülükten alıkoyarlar şeklinde vasıflandırmaktadır. Bu vasfa sahip olmayan kimse, bu ayette vasıflandırılan Müslüman tanımının dışında kalmaktadır.

“Siz insanlar için meydana çıkarılmış en hayırlı bir ümmetsiniz. İyiliği emreder, kötülükten alıkoyarsınız.” (Al-i İmran 110)

Bu ayet-i celilede Cenab-ı Allah (cc), Müslümanların iyiliği emredip kötülükten alıkoydukları için gelmiş geçmiş en hayırlı ümmet olduğunu bildirmektedir.

İbni Abbas (ra), Hz.Peygamberin (asm) şu hadisini nakletmiştir:

“Sakın zulmen öldürülen bir kişinin yanında durmayın. (Fiziken bulunmayın). Çünkü orada hazır bulunup da onu müdafaa etmeyenin üzerine lanet yağar. Sakın mazlum olarak dövülen bir kişinin yanında durma. Çünkü orada hazır bulunup onun müdafaasını yapmayanın üzerine lanet iner.”

Yine İbni Abbas (ra), Hz.Peygamberin (asm) şu hadisini nakletmiştir:

“Bir insan için herhangi bir makamda hazır bulunduğunda orada hak varsa, onu söylemekten daha uygun bir durum yoktur. Çünkü hakkı müdafaa etmesi, ne onun ecelini ileriye alır, ne de onun için takdir edilen bir rızıktan kendisini mahrum eder.”

İlk Müslümanlardan Ebu Zer (ra) der ki: Ebubekir Sıddik (ra) ‘Müşriklerle savaşmaktan başka cihad var mıdır?’ diye sorduğunda, Hz. Peygamber (asm) şöyle buyurmuştur:

“—Evet ya Ebu Bekir. Muhakkak Allah Teâlâ’nın (cc) yeryüzünde birtakım mücahid kulları vardır ki; diri oldukları, rızıklandıkları ve yeryüzünde yürüdükleri hâlde, şehitlerden daha üstündürler. Meleklere karşı Allah (cc) onlarla iftihar eder. Ümmü Seleme’nin Allah’ın Resulü için süslendiği gibi Cennet onlar için süslenmiştir.

—Onlar kimlerdir ya resulallah?

—Onlar iyiliği emreden, kötülüğü yasaklayan, Allah (cc) için seven ve Allah (cc) için bozuşanlardır.

Sonra şöyle devam etti:

Nefsimi kudret elinde tutan Allah’a (cc) yemin ederim, onlardan herhangi bir kul, şehidlerin köşkleri üzerinde bulunan bir köşkte bulunur. O köşkün üçyüzbin kapısı vardır. O kapıların kimi yakut taşından kimi yemyeşil zümrütten yapılmıştır. Her kapının üzerinde bir nur vardır. O kişilerden her biri üç yüz bin ela gözlü ve kocasından başka kimseye dönüp bakmayan hurilerle evlenir. O hurilere baktıkça huriler de dönüp kendisine bakar ve kendisine şöyle derler: Sen filan filan günü hatırlıyor musun? O günde iyiliği emrettin ve kötülüğü yasakladın. O kişi, o ela gözlü hurilerden hangisine bakarsa mutlaka kendisine, dünyada yapmış olduğu emr-i bi’l ma’ruf ve nehy-i an’il münker makamını hatırlatır.”

Hasan Basri, Peygamberimizin (asm) şu hadisini nakleder:

“Ümmetimin şehitlerinden en faziletlisi, zalim bir idarecinin yanına varıp, ona iyiliği emredip kötülükten men ettiği için öldürülen kimsedir. İşte şehid budur! Bunun konağı, Cennet’te Hz. Hamza (ra) ile, Cafer-i Tayyar’ın konakları arasındadır.”

Hz. Ömer der ki: Hz. Peygamberin (c.c) şöyle dediğini duydum:

“Adaleti emretmeyen kavim ne kötü bir kavimdir! Kötü kavim o kavimdir ki; iyiliği emretmediği gibi kötülüğü de yasaklamaz.”

Yukarıda bildirilen tüm ayet ve hadislerden anladığımız üzere; iyiliği emretmek ve kötülükten alıkoymak, bir mü’minin topluma bakan en önemli görevlerinden biridir. Ve bunu gerçekleştirenlere Allah (c.c) katından çok büyük mükâfatlar vardır.

 

Mehmed Kılıfoğlu
mkilifoglu@gmail.com

1 Yorum

  1. Lütfen bir ayet veya hadisi.delil olarak söylerken o ayetin numarasını,hadisin sıhat derecesini ve kaynağını verirseniz daha isabetli olur dye düşünüyorm.Rabim cümle mizden razı olsun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*