HAYÂLPEREST (THE DREAMER)

Çok sevdiğiniz kitapları hemen birileriyle paylaşma ihtiyacı duyarsınız. O kitap adeta çok ender bir çiçeğin tohumudur da okuyan herkesin içinde o çiçeğin farklı bir rengi açacaktır. O yüzden merak edersiniz, okuyan arkadaşınızın çiçeğinin hangi renk olacağını, ya da cidden o çiçeğin açıp açmayacağını. Ben de Hayâlperest’i bitirir bitirmez birilerine tavsiye etme gereği duydum.

“Aaa bak Hayâlperest’i mutlaka okumalısın. Çok iyi bir kitap”

E hâliyle arkadaşım da kitabın konusunu ve neyini sevdiğimi sordu. Tabi haklı. Ama çok sevdiğiniz kitaplarla ilgili ikinci bir husus şudur: onu anlatamamak ya da anlatmaktan korkmak. Ben de sustum kaldım. Çünkü eğer neyi sevdiğimi soruyorsa, bütün hikâyeyi, resimlerini, kapağını, hatta boyutunu anlatmalıydım. Nasıl ki, enfes bir tatlının lezzetini ne kadar anlatırsanız anlatın, kendisi deneyimlemeden kimse tadına varamaz ve hatta abarttığınızı düşünebilir. Sanırım bu düşünceyle “Bana güveniyorsan oku.” demiştim. Oysa şimdi, o tatlıyı herkesin tatması gerektiğini düşünüyorum ve bu yüzden yapabileceğim en iyi şekilde anlatacağım.

Hayâlperest, bir çocuk kitabı, hatta kitapçılarda 10+ yaş olarak geçiyor. Ben de bu bilgiyi sizinle paylaşıp paylaşmama noktasında kararsız kalmıştım. Ancak başka başka kitapları zihnimde ip atlatırken bunun saçma bir önyargıdan ibaret olduğu sonucuna vardım. Şahsen ben okudum ve çok keyif aldım. Hayâlperest’e sarılıp uyuyan başka yetişkinler de tanıyorum. E okuyup “Cidden iyi kitap” diyen ergenler de (ergenlerden özür diliyorum, sadece yaş grubunu belirtmek için) var. O zaman Hayâlperest’i herkes okuyabilir-sevebilir-bağrına basabilir, sonuçta lezzetli bir tatlı. Sadece büyüklerin çok faydalı diye tükettiği bir besin değil.

Evet, kendimdeki önyargıları yıktığıma göre -umarım size de yardımcı olabilmişimdir- başlayabiliriz!

Hayâlperest’in yazarı Pam Muñoz Ryan, resimleyeni Peter Sis. Özlem Sığırtmaç’ın çevirisiyle İthaki Yayınları tarafından yayınlandı. Kitap 374 sayfa, resimli ve büyük puntolu. Gözünüzü korkutacağını sanmıyorum. Dipnot düşelim, Peter Sis illustrasyonlar konusunda oldukça başarılı bir iş çıkartmış, Neftali’nin hayâl dünyasına sanki büyüteçle bakıyorsunuz.

Neftali, kelimeler söz konusu olduğunda yetenekli, düşlere meraklı ancak çelimsiz ve sık hastalanan bir çocuk. O; kozalakları, dal parçalarını, taşları, kuş yuvalarını toplamayı seviyor. Ayrıca çok sevdiği sözcüklerini de kâğıtlara yazıp çekmecesinde biriktiriyor. Onlarla kendisine bambaşka dünyalar kurup gerçeklikten sıyrılabiliyor. Neftali’nin babası ise onun bu çelimsiz hâlinden, kitaplarından ve düş kurarkenki uyuşukluğundan hiç memnun değil. Baba çocuklarının ders çalışmasını, başarılı olmasını, iyi yüzüp futbol oynayarak güçlenmesini, doktor ya da diş hekimi olmasını istiyor. İstiyor biraz hafif kaldı, onları buna zorluyor. Babasının eve girerken çıkardığı sert ayak sesleri bile Neftali’nin tir tir titremesine yetiyor.

Neftali kendisinin dünyaya olan açlığı ile hem korktuğu hem de hayranlık duyduğu babasının belirlediği rota arasında gidip geliyor. Üstelik ağabeyi Rodolfo babasının onun için çizdiği yoldan gitmek zorunda kalarak çok yetenekli olduğu müziği bırakmak zorunda kalmıştır. Neyse ki Neftali’nin şefkat dolu bir üvey annesi, Mapuçe yerlilerinin hakkını savunan gazeteci Orlando Dayısı ve kendi hayâllerini gerçekleştirememiş ağabeyi onu desteklemektedir.

 

Acaba Neftali babasına karşı kendi hayâlinin peşinden koşabilecek mi? Hepimizin bildiği adını alırken, o hassas ruhunu yansıtan şiirleri yayınlanmadan önce nasıl maceralar yaşayacak?

Peki ya, kim bu Neftali?

Aslında Neftali’nin öyküsü, bugün eserleri pek çok dile çevrilen bir yazarın çocukluk yolculuğu. Kim olduğunu size söylemeyeceğim. Böylece kitap boyunca onun gelgitlerine şahit olup kendi yolculuğunuz için ilham alabilirsiniz.

 

İştah açıcı bazı cümleler:

“Hangisi daha keskindir? Hayâlleri paramparça eden balta mı? Yoksa bir başka hayâl için yol açan tırpan mı?”

“Bir sığınağın ve bir hapishanenin duvarları hangi malzemeden yapılmıştır?”

“Dıştaki yaralar aldatıcıdır. Belki acısı başka bir şeyden kaynaklanıyordu. Bir kuğunun başka kuğulara ihtiyacı var, tıpkı insanların başka insanlara ihtiyaç duyduğu gibi.”

“Neftali! Suyu kaşığıyla bulutlardan buzullara ve nehirlere taşıyıp aç okyanusu besleyen kimdir?”

“Kesinlikle hayır,” dedi babası. “Onun daha büyük planları var. Bir doktor veya dişçi olacak.” Neftali başını kaldırıp babasına baktı. Doktor veya dişçi? Neftali, daha ne olacağını kendisi bilmiyorken babası nasıl biliyordu?”

 

Nuriye Sultan

İlk yorumu siz yazın

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*