Cemil Meriç ve kitaplar

“Düşünmeye başlamak, kelimeler üzerinden düşünmekle başlar.” (Cemil Meriç)

Kitaplar ilginç varlıklardır. Bazıları sizi zaman makinesine bindirir, hiç bilmediğiniz yerlere götürür. Hiç konuşmadan güldürür sizi kitaplar. Bazen de ağlatırlar. Yeni fikirlere açılan yelkenler, kitapların limanından kalkar. Benim okuduğum kitap ise, biriyle tanıştırdı beni; Cemil Meriç’le. Kızı Ümit’in peşinden çıktığım merdivenle vardım bu düşünce adamının evine. Onunla konuşmaya fırsatım olmadı, ama sohbetini bolca dinledim. Dilersen bir kez de seninle gidelim onun evine:

“Meriç’lerin evine dik mermer merdivenlerden çıkılarak varılır. Ama önce durun, basamakların iki yanındaki gümrah mavi-gri lavanta çiçeklerine elinizi sürün, avucunuz mis gibi kokacaktır. Merdivenin sonunda, renkli camlarla süslü kapalı bir taraça vardır. Arkanızı eve vererek bu taraçadan etrafınıza bakın. Her taraf yemyeşil ve masmavi.”1

Evine gittiğim, sohbetine ortak olduğum bu zatın en göze çarpan yönü kitaplarla olan ilişkisiydi. Öyle anlatıyordu ki kitapları, hemen bir tanesine başlamak isterdiniz:

“Kitap bir limandı benim için, kitaplarda yaşadım ve kitaptaki insanları sokaktakilerden daha çok sevdim. Kitap benim has bahçemdi. Hayat yolculuğumun sınır taşları kitaplardı. Ayrı bir dil konuşuyordum çağdaşlarımla. Gurbetteydim. Benim vatanım Don Kişot’un İspanya’sıydı, Emma Bovari’nin yaşadığı şehir. Sonra Balzac çıktı karşıma. Zaman zaman Votren oldum, Rastinyak oldum. 4000 kahramanda 4000 kere yaşamak.”2

Cemil Meriç’in 11.000 ciltlik devasa bir kütüphanesi vardır. Bir örneği Batı’da dahi zor bulunabilecek olan bu özel kütüphanenin başından geçen bir olay, bu ayki yazımızın konusunu oluşturacak. Başlayalım istersen.

“Bir gece, geç saatte Cemil Meriç, Berke Vardar’la beraber bir dost toplantısından eve döner. Daha salon kapısından içeri girip, lambayı açmadan durumda bir gariplik olduğunu Berke Vardar sezer. ‘Hoca’ der, ‘Kütüphaneler galiba secdede’. Işığı yakınca da bütün bir duvar boyunca dizili olan kütüphanelerin ağırlıklarına dayanamayan döşemeyi çökertip, boylu boyunca yere serilmiş olduklarını görür. Bu ucuz atlatılan olay, Cemil Meriç’in yeni kitaplıklar yaptırmasına vesile olur. Eski kütüphaneler, ertesi sabah kaldırılır, kitaplar üst üste bir hayli uzun olan koridora istiflenir ve marangoz Ahmet Usta’ya, on bir tane yeni maun kütüphane uzun bir pazarlık sonucunda sipariş edilir. Cemil Meriç raf sayısını, raf aralıklarını, alttaki kapaklı dolapları bizzat hesap eder, santimlerine kadar düşünür ve kendisine çok uzun gelen bir zaman sonunda, gerçek dostlarını yeni tahtlarına büyük bir zevkle buyur eder.” 3

Döşemeleri çökertecek kadar çok kitaba sahip olmak güzel bir duygu olsa gerek. Cemil Meriç’i oku Keçeli, araştır. Yalnızlığın en ıstıraplısını çekmiş olan bu adam kimdir? Onun gözlerinden bak hayata, 70 yıllık ömrünün son 32 yılını kör geçirdiğini öğren. Yaklaşık son 3 yılını da felçli geçirdiğini. Onun gözlerinden bak hayata ki, görmek güzelleşsin. Sağlıcakla…

“Gören hangi hakla yalnızlıktan şikâyet edebilir? Mevsimler bütün işveleriyle emrindedir, renkler bütün cilveleriyle hizmetindedir. Çiçekler onun için açılır, şafak onun için pırıldar. Gütenberg matbaayı onun için icat etmiştir. Hugo o okusun diye yazmıştır şiirlerini… Çocukların tebessümü onun içindir.”4

Dipnotlar:
1) Cemil Meriç, Ümit Meriç Yazan, 1992 Ankara sf 46
2) Mektuplar, 14.10.1996
3) Cemil Meriç, Ümit Meriç Yazan, 1992 Ankara sf 108
4) age. sf. 66

İlk yorumu siz yazın

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*