Kalbime duyurulur!

Çam kozalağı kadar kalp
Ne kadar canı olacak
Muhabbet yükü ağır olur derler lâkin
Kaldıramadığı şey muhabbet değildir kalbin
Söz konusu sevmekse, koca dünyayı bir damlaya sığdırır zira
Fakat bu sıkletli hâller, bu saç telleri
İncitir, ok gibi batar gözbebeğine…

Anlıyor musun
Kaldırılamayan şey bu
Kaderin cilveleri hoştur ona her daim
Musikî na’mesi misüllü dinler, yukarılardan seyreder, zevk eder
Ama şu pürşer beşerin şımarık hâlleri
Şu ille de ben diyen diretmeleri
Ya şu mânâya kör gözleri
Ya vazgeçemeyişleri
Vazgeçmekten dahî vazgeçemeyişleri
Gitmeye, belirsizlikleri solumaya müptela vaziyetleri…

Duvarları incecik bir sırdan inşa edilen bu kalp
Bu küçücük çam kozalağı
Hangi birine
Hangi güçle tahammül göstersin!
Madde mânâyı incitiyor işte…
Ah bu esbap diyarı
Ah bu rengârenk
Cins cins, siyahlı ve beyazlı ayineler
Ah bu şahadet âlemi
Bu şahit oluşlar
Bu maddeden sıyrılamayışlar
Ah bu baş kulakları
İşitmez kalpten gelen sesi…

Kalbin sesini bir başka kalbin kulağı işitebilir ancak
Ve ancak kalbe fısıldar Sahibi, gaybın sesini
Semi’na!
Şüphe kaybolur işte o an
Semi’na!
Bu duyulan; en itimat edilen sestir
Herkes inkâr etse, kalp etmez
Vazgeçmez
Bir kez sezdi mi hakikati, vazgeçemez!
O da vazgeçmemeye müpteladır çünkü

Diyeceğim şu ki;
Bu mânâsız duruşlara
Bu sağır duyuşlara
Bu bulmaktan yoksun arayışlara
Bu kalbi şahit yazmasınlar
Zira zariftir
Kırılır
Bu bir hak iddia ediş değildir
Kalbime duyurulur!
Bu, bütün haklarından feragat ediş
Kalp kulağı duymayanlar diyarından uzaklara gidiştir.

Vazgeçiş budur işte!
Vazgeçmemek için
İçinde taht kuran ebedî sevdasından
Sırtına yüklenip muhabbetin aziz yükünü
Tutunup eteklerine umudun
Kendine yakışan hâliyle işte
Yakışıklı bir terk ediştir…


“Bize dâd-ı ezeldir zîrden, bâlâdan istiğna


Öyle mecnunuz ki ettik vuslat-ı leyladan istiğna” (Tarihçe-i Hayat)

İlk yorumu siz yazın

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*