Konferans bana ne anlattı?

Bilindiği üzere Zübeyir Gündüzalp Ağabey, 1950 yılının Kasım ayında Ankara Üniversitesi’nin fakülte meclisinde gece yarısına kadar süren bir konferans vermiştir. Bu yazıda, daha sonra kaleme alınarak, bizzat Bediüzzaman Hazretleri tarafından Sözler’in sonuna derç edilen “Konferans” eseri üzerine bir değerlendirme yapmaya çalışacağım.

Zübeyir Ağabey’in, Konferans’ta, bir Nur Talebesi olmanın kriterlerini, bu zamanda neden en büyük davanın iman davası olduğunu, Risale-i Nur’un özelliklerini ve Üstad Bediüzzaman’ın ilmî ve manevî şahsiyetini gayet parlak bir şekilde ifade ettiği görülüyor. Konferans eserini üzerinde tefekkür ederek okuyan birinin, şu dört konuya hâkim olacağı kanaatindeyim:

  • Bir Nur Talebesi dersleri (okumalarını vs.) kendi nefsine yapar: “Hem, bu konferans benim çok muhtaç olduğum, gayet nafi bir dersimdir.” (Z. Gündüzalp)
  • Öncelikli konu sıralaması iman, sonra namaz, yani İslâm’ın hayat kısmı olmalıdır. Evet, Peygamberimiz de ilk olarak iman ve ahlâktan başlamıştır. Üstadımız en mühim mesele olarak imanı öncelemiştir. Ve Sözler eserinde de bu sıralama vardır. (Konferans eseri de bu sıralamayı tutmuştur. Sözler kitabının sonunda olmasının, çok güzel bir yer seçimi olduğunu düşünüyorum.)
  • Nur Talebeleri’nin neden öncelikli olarak imanı esas tuttuklarını, saldırının ilk hedef noktasının iman olduğunu ve imansız İslâm’ın kurtuluş sebebi olamayacağını anlatıyor. Dışarıdan gelen dinsizlik saldırılarını içimizdeki münafıkların üstlendiğini ve çok daha tehlikeli boyutta olduğunu ifade ediyor. Zaten saldırı imana oluyorsa imanı takviye etmek gerekir, öyle değil mi?
  • Elbette bir Nur Talebesi tahkik ehli olmalı. Hele hele “Benim sözlerimi mihenge vurmadan almayın” diyen bir Üstadları olduğu için. Nitekim Zübeyir Ağabey de bunu yapmış ve neden Risale-i Nur’u seçtiğini anlatırken, “Kur’ânî bir eserin müellifinin şu hususiyetlere haiz olmasını esas ittihaz ettik…” deyip saydığı 9 kriterin de Risale-i Nur’da ve Bediüzzaman Said Nursî’de olduğunu söylüyor.

Risale-i Nur’u ve Üstadımız Bediüzzaman Said Nursî’yi çok iyi tanımalıyız. Bu hem bizim şevkimizi artıracaktır, hem de Risale-i Nur’u tanımayan birine tanıtmamızda çok yararlı olacaktır. Nitekim Zübeyir Ağabey de Üstadı ve davasını tanıtma noktasında çok güzel bir yol izlemiştir Konferans’ta. Bu açıdan da okunması gereken önemli bir eserdir.

Eserde dikkatimi çeken önemli bir husus, “Asr-ı saadet müstesna” ifadesi oldu. Bu vurguyu yapması çok hoşuma gitti. Bu ifadeyle bize ifrat ve tefritten uzak durmayı ders verdiğini düşünüyorum. Çünkü özellikle umuma karşı Bediüzzaman anlatılırken ifrat ve tefrite düşmememiz gerekiyor. Bugün Risale-i Nur’a gelen ağır tenkitlerin bir nedeninin, bizlerin bu konudaki vasat yolu tam sağlayamamamız olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.

Bediüzzaman Hazretleri’nin ne tür ilmî zekâya sahip olduğunu bize birkaç örnekle sunuyor. Şeyh Bahid Efendi ile olan müzakeresi (ki bu Üstadın ileri görüşlülüğü ile alâkalı), ulema-i İslâm’ın “Bediüzzaman” isminde hemfikir olması, Üstadın bir kütüphanesinin olmaması ve sadece Kur’ân’ı rehber etmesi, onun ilminin Vehbî ve vasi’ olması ve bu yüzden bir ömür okunmaya değer olması, Zübeyir Ağabey’in ifadelerinde geçiyor. Bunların yanı sıra Zübeyir Ağabey, Risale-i Nur’da üç sağlam kuvvetin (hakikat-i İslâmîye, şehamet-i imaniye, izzet-i İslâmîye) toplandığını belirtiyor. Elbette bizim de bunların farkına varmamız için dikkatle ve devamlı olarak okumamız gerekiyor.

Bir hadîse istinaden Üstadın Risale-i Nur’u her türlü zorluğu göz ardı ederek neşrettiğini belirtiyor. Bizim buradan almamız gereken en mühim bir ders, zorluklara göğüs gererek neşriyata ve hizmete çalışmak olsa gerek.

Zübeyir Ağabey’in, gerek Üstad, gerek Risale-i Nur hakkında verdiği bilgiler bize bir ders mahiyetinde. Mesela ispat yöntemi vardır Risale-i Nur’da ve herkesin aklına uygun bir anlatım tarzı görürüz. Bizim de izleyeceğimiz yol bu olsa gerek. Risale-i Nur’da nakil usulü yoktur. Her şey akıl yoluyla ispat edilmiştir. Bilim ve felsefeden gelen dinsizlik cereyanına bilim ve felsefe ile en ağır darbe vurulmuştur.

Bizim de bugün bilim ve akıl ile Risale-i Nur üzerine geniş araştırmalar yapmamız gerekiyor. Bu yüzden neşriyat hizmetlerinde aktif olup, Risale-i Nur’un şerhi mahiyetinde olan kitapları da okumamızda gayet yüksek faydalar olduğunu düşünüyorum. Bu gibi örnekler elbette çoğaltılabilir.

Her bir satırı Risale-i Nur mesleğini, müellifini, eserlerini anlatan bu Konferans’ı derinlemesine bir tefekkürle inceleyip burada ifade edemediğimiz daha pek çok mühim bilgiyi edinebilirsiniz.

Vefatının sene-i devriyesinde Zübeyir Ağabey’e Allah’tan gani gani rahmet diliyorum.

İlk yorumu siz yazın

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*