1 Yorum

  1. [Eskişehir Mahkemesinde gizli kalmış ve resmen zabta geçmemiş ve müdafaatımda dahi yazılmamış bir eski hatırayı ve latîf bir kıssa-i müdafaayı beyan ediyorum.]
    Orada benden sordular ki: Cumhuriyet hakkında fikrin nedir?
    Ben de dedim: Yaşlı mahkeme reisinden başka daha siz dünyaya gelmeden, ben dindar bir cumhuriyetçi olduğumu elinizdeki tarihçe-i hayatım isbat eder.
    Hülâsası şudur ki: O zaman şimdiki gibi, hâlî bir türbe kubbesinde inzivada idim, bana çorba geliyordu.
    Ben de tanelerini karıncalara veriyordum, ekmeğimi onun suyu ile yerdim.
    Benden sordular, ben dedim: Bu karınca ve arı milletleri cumhuriyetçidirler.
    Cumhuriyetperverliklerine hürmeten taneleri karıncalara veriyorum.
    Sonra dediler: Sen selef-i sâlihîne muhalefet ediyorsun?
    Cevaben diyordum: Hulefa-i Raşidîn hem halife hem reis-i cumhur idiler.
    Sıddık-ı Ekber (R.A.) Aşere-i Mübeşşere’ye ve Sahabe-i Kiram’a elbette reis-i cumhur hükmünde idi.
    Fakat manasız isim ve resim değil, belki hakikat-i adaleti ve hürriyet-i şer’iyeyi taşıyan mana-yı dindar cumhuriyetin reisleri idiler.
    İşte ey müddeiumumî ve mahkeme a’zâları!
    Elli seneden beri bende olan bir fikrin aksiyle, beni ittiham ediyorsunuz.
    Eğer lâik cumhuriyet soruyorsanız, ben biliyorum ki; lâik manası, bîtaraf kalmak, yani hürriyet-i vicdan düsturuyla, dinsizlere ve sefahetçilere ilişmediği gibi dindarlara ve takvacılara da ilişmez bir hükûmet telakki ederim.
    Yirmibeş senedir hayat-ı siyasiye ve içtimaiyeden çekilmişim.
    Hükûmet-i cumhuriye ne hal kesbettiğini bilmiyorum.
    El’iyazü billah, eğer dinsizlik hesabına, imanına ve âhiretine çalışanları mes’ul edecek kanunları yapan ve kabul eden bir dehşetli şekle girmiş ise, bunu size bilâ-perva ilân ve ihtar ederim ki: Bin canım olsa, imana ve âhiretime feda etmeğe hazırım.
    Ne yaparsanız yapınız!
    Benim son sözüm “Hasbünallahü ve ni’melvekil” olarak sizin beni i’dam ve ağır ceza ile zulmen mahkûm etmenize mukabil derim: Ben Risale-i Nur’un keşf-i kat’îsiyle i’dam olmuyorum, belki terhis edilip, nur ve saadet âlemine gidiyorum.
    Ve sizi, ey gizli düşmanlarımız ve dalalet hesabına bizi ezen bedbahtlar!
    İ’dam-ı ebedî ile ve daimî haps-i münferid ile mahkûm bildiğimden ve gördüğümden tamamıyla intikamımı sizden alarak kemal-i rahat-ı kalb ile teslim-i ruh etmeye hazırım!
    Onlara demiştim.

    (Şualar)

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*