Giderek artan madde bağımlılığı ve bahis adı altında yaygınlaşan kumar, gençlerin hayatını tehdit ediyor. Her kesimden insanın sorumluluk bilinciyle hareket etmesi gerektiğini söyleyen Temiz Toplum Derneği Başkanı Bilal Ay ile madde bağımlılığının sebeplerini, çözüm önerilerini; bahis yasası ile kumarın önünün açılmasını, gençlerin kumara ve şans oyunlarına artan yönelişini ve çözüm yollarını konuştuk. Türkiye’nin her geçen gün büyüyen bu problemini, yaş ortalamasının giderek düştüğü bu çıkmazı Bilal Ay’dan dinledik.
Sizi tanımak, derneğinizi ve faaliyetlerinizi bilmek istiyoruz. Kendinizden ve dernek çalışmalarınızdan bahseder misiniz?
1980 yılında Gaziosmanpaşa’da doğdum. İktisat Fakültesi Kamu Yönetimi bölümünü bitirdim. Temiz Toplum Derneği Genel Başkanı ve Çankırı Dernek Federasyonu Yüksek İstişare Kurulu üyesiyim.
Toplumda her geçen gün problemler büyüyor. Sadece İstanbul’da uyuşturucuya bulaşmış 500 bin gencimiz var. 2 milyon kişi uyuşturucudan mağdur. Şans oyunları altında kumar oynayan 14 milyon insanımız var. Kadına şiddet son 10 yılda yüzde binin üzerinde artmış. Kadın cinayetleri yüzde 350-400 artmış. Çocuk cinayetleri artmış, artmaya devam ediyor. Suç oranları, suç çeşitliliği her geçen gün artıyor. Bunları görüp gözlemleyince bu noktada bir adım atılması lâzım diyerek, Temiz Toplum Derneği’ni kurmaya karar verdik. Sanatçılar, sporcular, gazeteciler gibi halka dokunabilen geniş bir kitleyle bir buçuk yıl önce derneğimizi kurduk. Merkeze gençliği koyduk, önleyici tedbirleri koyduk.
Gençler arasında uzunca bir süredir madde bağımlılığının yaygın olmasının sebepleri nelerdir? Bununla ilgili elinizde veriler var mı?
Devlet kurumları maalesef bu noktada bilgi paylaşımı yapmıyorlar. İstanbul’da uyuşturucuya bulaşmış, özellikle sentetik uyuşturuculara bulaşmış genç sayısı 500 binin üzerinde. İstanbul nüfusunu 20 milyon düşünürseniz her 40 kişiden biri uyuşturucuya bulaşmış durumda. Maddeye bulaşan insanın önünde iki tane yol var. Ya çalacak, ya satacak. Önce cebindeki harçlıklarını harcıyor. Sonra evden çalmaya başlıyor, o da yetmiyor ya gasp ya hırsızlık yapıyor ya da uyuşturucuyu satarak finanse etme yolunu seçiyor.
Her 10 çocuktan birisi uyuşturucuya bulaşmış.
Uyuşturucu maddesinde fare zehri kullanımı ise beyinde kalıcı hasar bırakıyor…
Büyük bir çoğunluğu da uyuşturucuyu satarak finanse etme yolunu seçtiği için 500 binin 1 milyon olması gibi bir tehlikeyle karşı karşıyayız. Uyuşturucuya başlama yaş oranı 16’lardaydı, şimdi 8’lere kadar düştü. 8 yaşında uyuşturucu kullanan çocuklar olduğunu tespit ettik. Devlet kayıtlarında da narkotik kayıtlarında da bu mevcuttur. Liselerde yapılan araştırmalarda her 10 çocuktan 1’inin uyuşturucuya bulaştığı görülüyor. Kullanılan uyuşturucuların büyük bir bölümü sentetik uyuşturucu, ama uyuşturucu falan değil, sentetik kimyasallardan oluştuğu için direk zehir. Bunlar da bir kullanımda bağımlılık yapıyor, 10 günde beynin yüzde 60’ını tahrip ediyor. 3 yılda da bütün organları iflas ettiriyor ve maalesef öldürüyor. 10 günün sonunda kullanan genç bırakabilirse bırakmak çok kolay değil. 105 gün hiç kullanmazsa yüzde 60’ı tahrip olan beynin yüzde 45’i düzelebiliyor. Yüzde 15’i bir daha hayatı boyunca hiç düzelmiyor. O beynin düzelmeyen kısmı beynin stratejik bir noktasındaysa sadece 10 gün bu maddeyi kullanan kişi hayatı boyunca görme engelli, şizofren, bedensel engelli kalabiliyor. Böyle 3 yılda öldüren bir madde var ve 500 bin gencimiz buna bulaştı. İçeriğinde fare zehri, klima gazı, domuz yağı, tarım ilacı, florasan tozu gibi kimyasal maddeler var.
AMATEM’lerin kaliteli bir şekilde güçlendirilmesi gerekiyor
Madde bağımlılığı için AMATEM’ler var, bunlar bağımlılıktan kurtulmak için yeterli oluyor mu?
AMATEMLER’de yapılan iş detoks işlemi. Vücudu temizliyorlar, fakat tehlikenin önüne geçilemiyor. Türkiye’deki AMATEM’lerin sayısı yeterli değil. Türkiye’de AMATEM’lerin yatak sayısı 650 civarında. Bu ne demek? Bir genç maddeye bulaştı, tedavi olmak istiyor, ama AMATEM arandığı zaman 1 yıl sonraya gün veriliyor. Özel hastaneler var, ama onlara da servetiniz yetmez. Bağımlı birinin 6 ay tedavi görmesi gerekiyor. Maddeye bulaşmak şeker hastalığı gibi kronik bir problem. Şeker hastasıysanız hayatınız boyunca kontrol altında tutmanız lâzım kendinizi. Maddeye bulaşan bir kişi de hep tehlike altında aslında. Maddeyi bıraksa bile hep o potansiyel tehlike ile karşı karşıya. Dolayısıyla şeker hastalığındaki gibi sürdürülebilir bir tedavi yöntemi oluşturmak lâzım. Kişinin belli bir süre sonra kendi kendisini tedavi edebileceği duruma gelecek şekilde yetiştirilmesi gerekiyor.
AMATEM’lerin sayısı arttırılmalı ve rehabilitasyon köyleri kurulmalı
Bunun yolu da biz diyoruz ki, birincisi AMATEM’lerin sayısı arttırılmalı. Tedavi noktasında cevap verilmeli. İkincisi ise kalitesi artırılmalı. Maddeye bulaşmış genci AMATEM’e yatırdınız diyelim, ama orda da uyuşturucu satışı var. Yani uyuşturucu tacirleri için AMATEM potansiyel bir yer. Uyuşturucuya bulaşmadan tedavi olundu diyelim, hekimler diyor ki, “Biz seni tedavi ettik, ama bulunduğun ortama gitme, evini telefonunu, her şeyini değiştir.” E nasıl yapacak bunu? AMATEM’den sonra, tüm Avrupa’da olduğu gibi rehabilitasyon köyleri kurulmalı. Bir bağımlı, detoks işlemi tamamlanıp tedavi olduktan sonra evine gönderilmeyecek, rehabilitasyon köyünde hem sporunu yapacak, hem mesleğini öğrenecek. Hem orda diğer bağımlılarla beraber bağımlılıkla mücadelenin sürdürülebilir olduğunu öğrenecek. Bunun içine manevî eğitimi de katabilirsiniz. Yani yeniden o insanı kazandırmanız lâzım. Tabiî bağımlının kurtulabilmesi için önce tedaviyi istemesi lâzım. Eğer bir bağımlı tedavi olmak istemezse AMATEM o hastayı yatırmıyor. AMATEM’lerde yer bulmak sıkıntı, yer bulduktan sonra uyuşturucuya bulaşmadan tedavi olmak zor. Sonra rehabilitasyon köylerine alındınız diyelim, bu silsileyi başarılı bir şekilde tamamladınız, kurtulma oranı yüzde 1,5. Avrupa’da yüzde 2. Her şey yolunda gitse bile kurtulma oranı yüzde bir buçuk. O zaman seti çekelim. Bugün bizim uzmanlarımız, Avrupa’daki gibi, uyuşturucu belli satış noktalarında reçeteyle satılsın, noktasına gelmeye başladılar. Biz bunla başa çıkamayız, artık kontrol etmek için belli gramlarda uyuşturucu verelim, noktasına geldiler.
Anne, çocuğum ölsün, diye dua ediyor
Her gittiğim konferansta bir drama şahit oluyorum. Annesi çocuğu ölsün diye dua ediyor. Çünkü çocuk tedaviyi kabul etmiyor. Kendisi uyuşturucuya bulaştı, başkalarının çocuklarına da uyuşturucu satmaya başladı. Hem başka annelerin canını yakıyor, hem başka evlatların kurban olmasına sebep oluyor. Şimdi düşünün ki, şurada 10 katlı bir bina var. Görme engelli bir çocuk koşarak gidiyor, aşağı düşecek. Hangi partiden, dini ne, mesleği ne diye bakamazsınız. Hem Müslüman olarak hem insan olarak, hem etik olarak gidip onu tutmanız gerekir. İşte sokaktaki fotoğraf bu. Çocuklar binadan aşağı koşuyorlar, bizler de onları tutmakla mükellefiz. Eğer vazifemizi yapmazsak Allah hepimizden bunun hesabını soracak. O annelerin gözyaşının hesabını biz vereceğiz toplum olarak. Bu sadece tabiî alkol, uyuşturucu boyutudur.
Bağımlı bir insanın kurtulabilmesi için yüreklendirilmesi gerekiyor
Tıp dünyası tüm bağımlılık hallerini “tedavi edilmesi gereken psikolojik bir durum” olarak tarif etmektedir. Tedavi süreçleri hakkında bilgi verebilir misiniz? Neler yaşanıyor, etkili oluyor mu ve karşılaşılan problemler nelerdir?
Kesinlikle doğru. Bir kere uyuşturucu bağımlısı kişiyi yeniden hayata kazandırabilmek için önce bu toplum için kıymetli bir birey olduğuna inandırmak lâzım. Çünkü genelde bizim toplumumuzda şu vardır: Zararlı o madde, kullanma. Zararlı olduğunu o kişi biliyor zaten. Ancak bir kere kandırıldı. Ya da merak etti, hata yaptı, uyuşturucuya bulaştı, artık vazgeçemiyor. Bağımlılık denilen şey budur. Vücudun zarar görmesine rağmen geri atamama duygusudur. O zaman onu tedaviye yüreklendirmek mesele. Aile çocuğuna, sen benim için, toplum için kıymetlisin, bunun üstesinden gelebilirsin, bu mücadeleyi kazanabilirsin, deyip onu yüreklendirmeli. Birincisi bu. İkincisi ise; bu noktada toplumun da bilgilendirilmesi gerekiyor. Mahallelerde sağlık ocakları var, aile hekimleri var. Onların asgari bilgiye sahip olmaları lâzım, bağımlıyı doğru yönlendirmeleri için. Aile hekimlerinin ciddi bir eğitimden geçmesi önemli. Diğer taraftan bu tedavinin katmanlarının düzeltilmesi gerekiyor. Hakikaten, çocuklarımız çok kıymetli, biz onları kazanmak istiyoruz, diyerek olaylara yaklaşırsak eğer mesafe kat edebiliriz. Eksik kalan adımları da bir an evvel atmak gerekiyor. Kitle her geçen gün büyüyor. Uyuşturucu kullanan yaş aralığı aşağılara kadar indi. Bunların önüne geçmek için gerekli katmanları bir an evvel aktif hâle getirmemiz gerekiyor. Bu noktada biz nasıl sorumluysak hükümetimiz daha fazla sorumludur. Çünkü biz problemi dile getiriyoruz. Sorunu dile getirme makamıyız. Hep beraber sorunu dile getiriyoruz. İcra makamının da bu noktada adım atması lâzım.
“Herkes bulunduğu makam kadar, elindeki güç kadar sorumlu”
Türkiye’de bahis yasası kumarın önünü açıyor
Bir de bahis yasası çıktı yakın zamanda ve devlet politikası hâline geldi. Bunun hakkında yorumunuz nedir?
Geçenlerde yayımladığımız basın bülteni kumar ile alâkalıydı. Türkiye’de maalesef 14 milyon insan şans oyunları altında kumara bulaştırıldı. Son çıkarılan bahislerin de oranları yükseldi ve cazip hâle getirildi. Buna kılıf olarak, biz yasa dışı bahsin önüne geçmeye çalışıyoruz, denildi. Biz de illegal olan bir şeyin önüne geçmek için illegal olan bir şeyi ortaya koyamazsınız dedik. Bugün dindar ailelerin çocukları bile maalesef özellikle telefondan kumar oynuyorlar. Dükkânları gezin hepsi boştur. Esnaf ekonomik sıkıntılar sebebiyle kan ağlıyordur, ama iddia bayileri, ganyan bayileri ağzına kadar doludur. Neden çünkü çocuklarımızı oraya yönlendiriyoruz.
Gençlerimiz kolay yoldan zengin olmak istiyor
Bizim dizilerimizde hep lüks, şatafat zihinlere oturtuluyor. Gençler en kolay yoldan nasıl zengin olurum, nasıl en lüks arabaya binerim, en pahalı evde otururum, diye düşünüyor. Ortaokul talebelerine bile hedefin ne diye sorsanız, zengin olmak, diyorlar. Topluma faydalı olmak, yararlı bir insan olmak, yararlı birey olmak değil, zengin olmak. Ne oluyor sonra, bahisleri artırırsan, reklamların önünü açarsan, e gençler de gider oynar. Bu ilk adımı oluyor tabi şans oyunlarının. Masummuş gibi gösteriliyor, fakat sonra daha büyük kumar alanlarının da önünü açmış oluyor. Yine bahsettiğimiz o 14 milyon rakamın yüzde 60’ı 18-25 yaş arası, yani inanılmaz büyük bir tehlike ile karşı karşıyayız. Çocuklarımız kumarbaz oluyor. Devlet eliyle bu kumar oyunları her geçen gün daha fazla insana oynatılıyor. Biz bununla da mücadele ediyoruz. Bu noktada yapılacak adımlarla ilgili çözüm önerilerimizi anlatıyoruz. Aile müessesesinin sağlamlaştırılması gerekiyor, son 10 yılda 1,5 milyon çift boşandı. Ne oluyor 2-3 tane çocukları varsa, 3 milyon pimi çekilmiş bomba demek bu. Çocuklarla ilgilenmemiz lâzım, aile müessesesini güçlendirmemiz lâzım. TV yayınlarına, dizilere mutlaka daha fazla eğilmek lâzım, doğru mesaj vermelerine vesile olmak gerekiyor. Çünkü bizim çocuklarımız, gençlerimiz bunları olduğu gibi alıyorlar hayatlarına uyguluyorlar. Dolayısıyla bu da bizi biz yapan değerlerden her geçen gün uzaklaştırıyor. Ben onu şöyle ifade ediyorum. Telefonumuzda fabrika ayarlarına dön diye bir tuş var ya, toplumu fabrika ayarlarına geri döndürmenin adımlarını hep beraber atalım.
Türkiye’de yaptırım yok
Özellikle Avrupa ülkelerinde kimlik numaraları ile kimin kumar oynadığını görebiliyorlar. Oyunlara ne zaman girdiklerini görebiliyorlar. Dolayısıyla devlet denetimi altında tutalabiliyor. Maalesef bu Türkiye’de yok. Biz Türkiye için bunu önerdik. Avrupa’da bunlarla ilgili çıkarılan kanunlar var, reklamların önü kapatılmış, bizim otobüslerimizde bahis oyunları, şans oyunları ile ilgili reklamları görebiliyorsunuz. Bunlarla ilgili düzenlemelerin mutlaka yapılması gerekiyor. Gençlerin gözünün önünden kaldırmak, onların kolay ulaşabilmesinin önüne geçmek lâzım, ama Türkiye’deki uygulamalar tam tersi. İşi kolaylaştıran, tabiri yerindeyse gençlerin gözünün içine sokan adımlar atılıyor. Bu da dolayısıyla tehlikeyi her geçen gün biraz daha büyütüyor. Bu durumda yaptırım uygulayabilmek gerekiyor. Biz Temiz Toplum Derneği olarak atılması gereken adımlarla alâkalı deklarasyonumuzu yayımladık. Basın bülteni olarak geçtik. Gerekli mercilere de uyarı niteliğinde olsun diye bir rapor hâline getiriyoruz. Rapor tamamlandığında medya ile de paylaşacağız.
Bu mücadeleyi hep beraber vermemiz gerekiyor
Herkes bulunduğu makam kadar, elindeki güç kadar sorumlu. Ben tesir alanım kadar sorumluyum, siz tesir alanınız kadar sorumlusunuz. Dolayısıyla herkesin yapması gereken işi yapması lâzım. Eksiklikleri gidermek ile mükellefiz. İşte biz bunu yapmaya gayret ediyoruz. Takip ediyoruz durumları. Bu noktada biraz daha hassas olmamız lâzım. Özellikle mevcut iktidar 16 yıldır iş başında, mazeret olmaz, tüm devlet kademeleri, tüm güç elindeyken adım atamıyorsa ne zaman atacak? Bu noktada biz, gelecek ile alâkalı bugüne kadar atılmayan adımların, eksik bırakılan adımların atılması için sesimiz çıktığınca haykırışlarımızı yapıyoruz. Mücadelemizi veriyoruz. Dokunmamız gereken yerlere dokunuyoruz, gayret ediyoruz. Herkesin de bu noktada takipçi olması lâzım, çünkü gelecek bizim geleceğimiz.
Yaptığımız işi Allah rızası için yaparsak neticeyi alırız
Bu ülke bizim ülkemiz, bu sokakta gördüğümüz çocuklar bizim çocuklarımız, gerekli adımlar atılırsa eğer samimi olarak, onun katkısını görürüz. Yaptığımız işe sevgimizi katarsak, ihlâsla yaparsak, Allah rızası içi yaparsak, hakikaten kaygı duyarak canımız acıyarak yaparsak, o işten bereket, netice alırız. Devlet kademelerinin de yapması gereken bu. Oy ve seçimi hedefleyerek birilerinin gözüne gelebilmek için bir adım atarsanız ondan netice almanız mümkün değil ki.
Hayatta mutlaka bir hedefinizin olması gerekiyor
Gençleri düşünen, onlar için sorumluluk bilinciyle çalışan biri olarak onlara neler söylemek istersiniz?
Konferanslar oluyor, konuşmalarımızda uyuşturucu böyle tehlikeli, aman uzak durun, demek yetmez. Gençlere alternatifler üretmemiz lâzım. Herkesin bir ilgi alanı var, spor, kültür sanat gibi. Kimisi hakikaten yetenekli bir sporcu olabilir. Pırlantayı alıp o yaşta eğitebilmek. Bizim böyle projelerimiz de var. Olimpiyatlar gibi. Önünü açmamız gerekiyor. Bunları doğru değerlendirebilmek gerekiyor. Bu noktada ben gençlere şunu söylüyorum: Mutlaka bir hedefiniz olsun, hayatta bir idealiniz olsun. Ve şunu bilin, hayatınız dümdüz bir yol değil, engebeli, inişli çıkışlı bir yol. Önünüze hayatınız boyunca engeller çıkacak, eğer bu engellerle yüzleşirseniz, bunların karşısında durursanız, bunların üstesinden gelebilmek için mücadele ederseniz başarılı olacaksınız, ama yok, burası yokuş engel var, deyip geri dönerseniz hayatınız boyunca başarılı olamazsınız. Hedefinizi koyun ve ona koşun. Yeteneklerinizin farkına varın. Bizim sloganımız: “Her insan bir dünyadır.” Kötü bir hasede bulaşacakken topluma kazandırdığınız bir kişi bu dünyanın gidişatını güçlendirebilir. Öyle bir dokunuş yapar ki, inanamazsınız. Biz yeter ki inanalım ve inandığımızın peşinden koşalım. Tüm sıkıntılara rağmen ülkemin gençlerine güveniyorum ve bunları tavsiye ediyorum.
Röportaj: Netice Kübra Görentaş&Lütfiye Kef
İlk yorumu siz yazın