Hak haktır, küçüğüne büyüğüne bakılmaz

Cenab-ı Hakkın nazar-ı merhametinde, hak haktır;
küçüğüne büyüğüne bakılmaz. Küçük, büyük için iptal edilmez.

Adalet-i mahza ile adalet-i izafiyenin izahı şudur ki:

1مَنْ قَتَلَ نَفْسًا بِغَيْرِ نَفْسٍ اَوْ فَسَادٍ فِى الْاَرْضِ فَكَاَنَّمَا قَتَلَ النَّاسَ جَم۪يعًا

Ayetin mana-i işarîsiyle, bir masumun hakkı, bütün halk için dahi iptal edilmez. Bir ferd dahi, umumun selâmeti için feda edilmez. Cenab-ı Hakkın nazar-ı merhametinde, hak haktır; küçüğüne büyüğüne bakılmaz. Küçük, büyük için iptal edilmez. Bir cemaatin selâmeti için, bir ferdin, rızası bulunmadan, hayatı ve hakkı feda edilmez. Hamiyet namına, rızasıyla olsa, o başka meseledir.

Adalet-i izafiye ise, küllün selâmeti için cüz’ü feda eder; cemaat için ferdin hakkını nazara almaz. “Ehven-i şer” diye, bir nevi adalet-i izafiyeyi yapmaya çalışır. Fakat adalet-i mahza kàbil-i tatbik ise, adalet-i izafiyeye gidilmez; gidilse, zulümdür.

(Mektubat, On Beşinci Mektub, Yeni Asya Neşriyat, 2018, s. 67)

* * *

Adalet-i mahza-i Kur’âniye bir masumun hayatını ve kanını, hatta umum beşer için de olsa heder etmez. İkisi nazar-ı kudrette bir olduğu gibi nazar-ı adalette de birdir. Hodgâmlık ile öyle insan olur ki ihtirasına mâni her şeyi, hatta elinden gelirse dünyayı harap ve nev-i beşeri mahvetmek ister.

(Mektubat, Hakikat Çekirdekleri: 64, Yeni Asya Neşriyat, 2018, s. 557)

* * *

2وَلَا تَزِرُ وَازِرَةٌ وِزْرَ اُخْرٰي

مَنْ قَتَلَ نَفْسًا بِغَيْرِ نَفْسٍ اَوْفَسَادٍ فِى الْاَرْضِ فَكَاَنَّمَا قَتَلَ النَّاسَ جَم۪يعًا

Yani bu iki ayet, bu esası ders veriyor ki: “Bir adamın cinayetiyle başkalar mesul olmaz. Hem bir masum, rızası olmadan, bütün insana da feda edilmez. Kendi ihtiyârıyla, kendi rızasıyla kendini feda etse, o fedakârlık bir şehadettir ki, o başka meseledir” diye hakiki adalet-i beşeriyeyi tesis ediyor.

(Emirdağ Lahikası, 294. mektup, Yeni Asya Neşriyat, s. 430)

* * *

KÂİNATTAKİ ADALET, BEŞERE DE ADALETİ EMREDİYOR

İsm-i Adl’in cilve-i a’zamından gelen kâinattaki adalet-i tamme, umum eşyanın muvazenelerini idare ediyor. Ve beşere de adaleti emrediyor. Sure-i Rahman’da,

وَالسَّمَٓاءَ رَفَعَهَا وَ وَضَعَ الْم۪يزَانَ ۝ اَلَّا تَطْغَوْا فِى الْم۪يزَانِ ۝ وَاَق۪يمُوا الْوَزْنَ بِالْقِسْطِ وَلَا تُخْسِرُوا الْم۪يزَانَ 3۝

ayetindeki dört mertebe, dört nevi mizana işaret eden, dört defa mizan zikretmesi, kâinatta mizanın derece-i azametini ve fevkalâde, pek büyük ehemmiyetini gösteriyor. Evet, hiçbir şeyde israf olmadığı gibi, hiçbir şeyde de hakikî zulüm ve mizansızlık yoktur.

(Lem’alar, Otuzuncu Lem’a, Yeni Asya Neşriyat, 2018, s. 603)

Dipnotlar:
(1)
Kim bir cana kıymamış veya yeryüzünde fesad çıkarmamış birisini öldürürse, bütün insanları öldürmüş gibidir. (Mâide Suresi: 32.)
(2) Hiçbir günahkâr başkasının günahını yüklenmez. (En’am Suresi: 164; İsra Suresi: 15; Fâtır Suresi: 18; Zümer Suresi: 7.)
(3) Göğü yükseltip âleme nizam ve ölçü verdi. • Tâ ki adaletten ve dinin emirlerinden ayrılarak ölçüde sınırı aşmayın. • Ölçüyü ve tartıyı adaletle yerine getirin ve tartıyı eksik tutmayın ki, ahiretteki mizanınızı ziyana düşürmeyin. (Rahman Suresi: 7-9.)

Avatar photo
Bediüzzaman Said Nursî hakkında 111 makale
Kur’an’ı çağa tefsir ederek, “Ben kimim, nereden geldim, nereye gidiyorum, bu dünyadaki vazifem nedir?” sorularına cevaplar sunan, “iman-ı tahkiki”, “ahlâk” ve “istikamet” rehberi Risale-i Nur Külliyatı’nın müellifi.

İlk yorumu siz yazın

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*