Geçmişten günümüze tıp ilmi

Tıp kavramı; hastalıkları iyileştirmek, hafifletmek veya önlemek amacıyla başvurulan teknik ve bilimsel çalışmaların tümü olarak tanımlanmaktadır. Tıbb-ı Nebevî ise, “Peygamber Tıbbı” anlamına gelen, Peygamberimiz Hz. Muhammed’in (asm) sağlık alanında uyguladığı ve tavsiyelerde bulunduğu İslâmî tıp ilmidir.

İslâmiyet, Arap Yarımadası’na yayılmadan önce, yani “Cahiliye” olarak tabir ettiğimiz devirde, tıp alanında faydasız ve oldukça zararlı uygulamalar yaygındı. Bunlara örnek verecek olursak, tavşan kemiği taşımanın hastalıkları önleyeceği, yılan sokmuş kişilerin uzun süre uyumazsa zehrin vücuda yayılmayacağı, değirmen taşına bakarak şaşılığın tedavi edileceği, kızgın demirin yaraların üzerine bastırılarak yaranın iyileştirileceği gibi…

Peygamberimiz (asm) Arap Yarımadası’ndaki yanlış uygulamaları kaldırıp tıp ilmini üst seviyelere çıkararak, Orta Çağ’a hâkim olan bir Tıbb-ı Nebevî ilminin doğmasına vesile olmuştur.

O (asm), kendinden sonraki tüm asırlara gönderilmiş bir Peygamber olduğu cihetle, o çağda getirdiği tıp metodları, günümüzü de aydınlatacak metodlardır.

Tıbb-ı Nebevî’yi bu zamanda iyi anlayıp uygulayabilmek için, öncelikle günümüzdeki modern, geleneksel, tamamlayıcı ve alternatif tıp gibi kavramları doğru tanımlamamız gerekmektedir. Çünkü şu an toplumdaki sağlık hizmetleri bu yöntemler üzerine bina edilmiştir. Bunları iyi anlayabilirsek, Nebevî tıbbın bu yöntemlerden hangisinde ne kadar barındığını çözer ve ona göre bu yöntemlerden faydalanırız.

Günümüzdeki sağlık yöntemleri

Modern tıp, teknolojinin de gelişmesiyle sürekli kendini yenileyen bir alandır. Zaman ilerledikçe yeni teşhis araçları (Mikroskop, Radyografi, MR, Tomografi, Elektron Mikroskopisi, Biyopsi, kan-gaita-idrar tahlilleri vb.) bulunmuş, hastalıklar ve bu hastalıkların tedavisinde kullanılan yöntemler daha kapsamlı olarak geliştirilmiştir.

Modern tıpta hastaya bir ürünün ham şeklinin verilmesi yerine, o hastalığa fayda sağlayan etken madde tespit edilip damıtılarak ilaç hâline dönüştürülmektedir. Etken maddelerin insan dokularında nasıl iyileşme gösterdiği tespit edildikten sonra yoğun araştırmalarla birlikte, daha az yan etkisi olan ilaçlar sentezlenmektedir.

Geleneksel tıp ise, Dünya Sağlık Örgütüne (DSÖ) göre, fiziksel ve ruhsal hastalıklardan korunma, bunları tedavi etmenin yanında sağlığın iyi sürdürülmesinde de kullanılan, farklı kültürlere özgü teori, inanç ve tecrübelere dayalı, izahı yapılabilen veya yapılamayan bilgi, beceri ve uygulamaların bütünüdür.

Bu yöntemler, eğer ülkedeki sağlık sistemine entegre olmamışsa, tamamlayıcı tıp veya alternatif tıp yöntemleri olarak adlandırılır. Bazı ülkelerde “tamamlayıcı tıp”, modern tıbbın dışında, ama onu tamamlayan uygulamaları ifade ederken; “alternatif tıp”, modern tıbbın yerine geçen yöntemler anlamına gelebilmektedir.

Günümüzde geleneksel ve tamamlayıcı tıp uygulamaları gittikçe artmaktadır. Bu artıştaki en önemli sebepler, doğal ürünlerin hiç yan etkisinin bulunmadığı zannı ve en güvenli ürünler olduğu inancıdır. Aynı zamanda medyada da sıkça pazarlanmakta olan bu ürünlerin istismar edilmesi de sıkça karşılaştığımız sorunlar arasındadır.

İnsanların önemli bir kesiminin hayatında yer bulan bu tür uygulamaların, ülkelerin sağlık politikalarında göz ardı edilmesi, toplum sağlığında önemli risklere yol açabilmektedir. Modern tıbba “alternatif” olarak gösterilen bu alan, tıbbî alt yapısı olmayan, denetimsiz ve istismara açık bir alan olduğu için, DSÖ’nün de bu alanda çok önemli araştırmaları ve dökümanları bulunmaktadır. Dünya, modern ve geleneksel yöntemlerin birleştirilmeye çalışıldığı ve bu yönde çalışmaların yapıldığı bir süreçten geçmektedir.

Bir önceki DSÖ Başkanı Dr. Chan, doğal ürünlerin iyi ve güvenli olduğuna olan inancın istismar edilmesi ve ticari olarak kolayca pazarlanabilmesi gerçeğinden hareketle şu yargıya varıyor: “Köklü, kültürel olarak kabul gören ve yararlı bir geleneksel tıp, iyi eğitim almış, tecrübeli ve lisanslı kişiler eliyle uygulanırsa daha zor istismar edilecektir.”

Toplumda yer almış olan geleneksel tedavi yöntemleri, uzun yılların tecrübesiyle günümüze kadar gelmiştir. Ama bu yöntemler, ölçüsüzce, halkın sağlığını hiçe sayarak, menfaat sağlamak amacıyla iş görme vaziyetine girdiği takdirde topluma önemli zararlar vermektedir. Bunun önlenmesi için de bu alanın devlet eliyle kontrol altına alınması, tıp eğitiminde bu alana gereken önemin verilmesi, halkın bu yöntemler hakkında daha çok bilgilendirilmesi gerekmektedir.

İnsan sağlığını korumak ve onu en iyi seviyede tutmak, hekimlerin ilk ve en önemli görevidir. İçeriği ve etkileri bilimeyen maddeleri insan üzerinde uygulatmak etik değildir.

Ayrıca her doğal ürünün mutlaka olumlu etkide bulunacağı, hiçbir yan tesirinin olmayacağı şeklindeki görüş, yapılan birçok araştırma ile çürütülmüştür. Bitkilerin içerisinde, bilmediğimiz yüzlerce etken bulunmaktadır. Modern tıbbın, hastalığa faydası bulunan bir etkeni çıkararak ilaç hâline dönüştürmesinde bile bazı yan etkiler ile karşılaşılırken, tedavi amacıyla kimi bitkileri, tüm etkenleri ile ham hâlde, ölçüyü kaçırarak kullanmanın verebileceği zararların farkında olmak gerekmektedir.

Muhteviyatı bilmeden, ölçüsüzce kullanılan bitkilerin insan sağlığına ciddi zararlar verebileceğine ilişkin örneklerden birisi şudur: “Aristolochia fangchi” denilen bitkiyi içeren kilo kaybettirici bitkisel bir ürünün, 43 hastada son evre böbrek yetmezliğine yol açtığı tespit edilmiştir.

Tıbb-ı Nebevî günümüzdeki uygulamalara nasıl bakıyor?

Tıbb-ı Nebevî, günümüzde “Koruyucu Sağlık Hizmetleri” olarak tanımladığımız alana oldukça ehemmiyet vermektedir. En kolay tedavi, hastalığı başlamadan bitirmektir. Peygamberimiz de (asm), modern tıbbın en önemli amaç olarak gördüğü koruyucu hekimliğin üzerinde şu örneklerle durmaktadır:

Yiyecek ve içeceklerinizin kaplarının ağzını açık bırakmayınız.

Bir yerde veba olduğunu işitirseniz, oraya girmeyiniz. Bulunduğunuz yerde veba vukua gelirse, oradan ayrılmayınız.

Cüzzamlıyla aranızda bir mızrak boyu mesafe olduğu vaziyette konuşunuz.

Size ne oluyor ki, dişleriniz sararmış olduğu hâlde yanıma geliyorsunuz. Misvak kullanınız.

Allah temizdir, temizi sever. Etrafınızı temizleyiniz.

Oruç tutunuz ki sıhhat bulasınız.

İsmid (sürme taşı) çekin. O gözü açar ve kirpikleri besler.

Ayrıca, hekim olmadığı hâlde insanlara tedavi yöntemleri uygulayanlar için şöyle buyurmaktadır: “Kim bilgisi olmadığı hâlde hekimlik yapmaya kalkışırsa, sebep olacağı zararı öder.”

Peygamberimiz (asm) tedavi olma konusunda da alanında uzman hekimlere yönlendirmiştir. Sad İbn Vakkas hastalanmış, Hz. Peygamber (asm) ziyaretine gitmiş. Sad’ı evinde hasta vaziyette görünce “Haris bin Kelde’yi çağırın, O iyi bir hekimdir, sizi tedavi etsin” buyurmuştur.

Tedavi süreci, ayrıntılı incelenmesi gereken bir süreçtir. Hastanın vaziyetini görmeden ona ilaç yazmak, büyük hatadır. Çünkü doğal ya da sentetik birçok ilaç, birçok kişide farklı etkiler oluşturabilmektedir. Modern tıbbın gelişmiş teknolojileri ile bile teşhisi mümkün olmayan hastalıkların olduğu günümüzde, medya vasıtasıyla bitkisel ilaç önermek uygun düşmemektedir. Çünkü hastalık teşhis edildikten sonra tedavi aşamasına geçilmektedir. Teşhis edilmeden ilaç kullanımı fayda değil, zarardır. Bir derdin dermanının, başka bir derde zehir olabildiği unutulmamalıdır.

Elbette ki, geçmişte tıp alanında çalışmalar yapmış kişilerin faydalı yöntemlerini kullanacağız. Ama bunları ön plana çıkararak, modern tıbbı faydasız görüp tüm çareyi geleneksel yöntemlerde aramak, bu çağdaki birçok hastalığı devasız bırakmaktadır. Çünkü zaman ilerledikçe yeni hastalıklar oluşmaktadır. Çağın uzman hekimlerinin bu yöndeki çalışmalarına güvenmeli ve onlardan faydalanmalıyız.

Üstad Bediüzzaman da bu konuda şöyle tavsiyelerde bulunmuştur: “Hâzık (işin ehli), mütedeyyin hekimlerin tavsiyelerini tutmak, ehemmiyetli bir ilâçtır. Çünkü ekser hastalıklar sû’-i istimalâttan, perhizsizlikten ve israftan ve hatiattan ve sefahetten ve dikkatsizlikten geliyor.” (Lem’alar)

“Hasta, tabibin hikmetini ittiham etmemeli. Hasta bal ister; tabib-i hâzık, sıtması için sulfato verir. ‘Tabib beni dinlemedi’ denilmez. Belki âh-ü fîzârını dinledi, işitti, cevap da verdi; maksudun iyisini yerine getirdi.” (Mektubat)

İlk yorumu siz yazın

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*