Neden neşriyat?

Bediüzzaman ve neşir vazifesi

“Bu zamanda Nurlarla hizmet-i imaniye, her tarafta ilânatla ve muhtaç olanların nazar-ı dikkatlerini celb etmekle olur.”1

Bediüzzaman, gençlik yıllarında gazetelerde Müslümanları alâkadar eden haberleri dikkatle takip ediyordu. İngiliz Sömürgeler Bakanı’nın parlamento kürsüsünde Kur’ân’ı eline alarak, “Bu kitap Müslümanların elinde kaldıkça onlara hakim olamayız. Ya Kur’ân’ı onların elinden almalıyız ya da Müslümanları bu kitaptan soğutmalıyız” dediğini bildiren haberi de gazetede okumuştu.

O haberi okuduktan sonra oturduğu yerden hiddetle ayağa kalkmış ve “Kur’ân’ın sönmez ve söndürülmez manevî bir güneş hükmünde olduğunu ben dünyaya ispat edeceğim ve göstereceğim”2 demişti.

Bu olaydan yaklaşık on yıl sonra İstanbul’a geldi. Zamanın önde gelen gazetelerinde meşrûtiyet, hürriyet, eğitim, din, dil gibi çeşitli konularda düşüncelerini dile getirdi.

Bediüzzaman o dönemde bizzat gazete çıkarmak için çalışmalarda da bulunmuştur.3 Ama şartlar oluşmadığı için bu teşebbüsü gerçekleşmemiştir.

İlerleyen yıllarda neşir faaliyetlerine, kitap yazma ve yayınlamayı da ekleyerek devam etti.

Divan-ı Harb-i Örfî mahkemesinde yargılanırken yaptığı savunmaları kitaplaştırdı ve yayınladı; Meşrûtiyet’in ilanı zamanında halka meşrutiyet ve hürriyetin asıl tanımlarını yaparak onları bilinçlendirdi ve Münazarat adında bir eserle kitaplaştırdı. Hutbe-i Şamiye, Muhakemat ve daha sonra Şark Cephesi’nde savaşırken İşaratü’l İ’caz tefsirini kaleme almıştır ki, muharebenin bile onun neşir faaliyetlerine engel olamadığını gördüğümüz bir eserdir.

O dönemde ayrıca Sünuhat, Tulûat, İşarat gibi eserlerini de yayınlatmış, Darü’l Hikmeti’l İslamiye üyesi olduğunda istemediği hâlde verilen maaşla bu kitapların masraflarını karşılamış ve “Bana verilen bu maaş milletin hakkıdır, böylece millete iade ediyorum” diyerek halka bu eserlerini ücretsiz olarak dağıtmıştır.

Daha sonra İstanbul İngiliz işgaline uğradığında, İngilizlerin propagandalarını çürütüp halkı bilinçlendirmek için Hutuvat-ı Sitte isimli bir broşür hazırlayıp yayınlamış ve dağıtmıştır.

Sonra ısrarlı davetlerle Ankara’ya gitmiş ve orada milletvekillerine hitaben kaleme aldığı on maddelik beyannameyi bastırıp neşretmiştir.

1950 senesinde tek parti diktasından demokrasiye geçtikten sonra hem Risale-i Nur’un latin harfleriyle matbaada basımı gerçekleşti hem de alternatif gazeteler ortaya çıktı ve Bediüzzaman Risale-i Nur hizmetini ilgilendirdiği ölçüde gazeteleri takibe başladı. Bilhassa talebesi Zübeyir Gündüzalp’e takip ettirdi ve bazı bölümleri Risale-i Nur’a dahil etti.

Bunlara örnek olarak; Menderes’in laiklik anlayışı ve din eğitimi hakkındaki görüşlerini açıkladığı Konya nutkunun yayınlandığı Zafer gazetesinde çıkan bölüme Emirdağ Lahikası’nda yer verdi. Yine Büyük Doğu’da Lozan’ın iç yüzünün anlatıldığı makaleye de aynı eserde yer verdi. Bunun gibi birçok örnek için Emirdağ Lahikası’na müracaat edilebilir.

Kur’ân hesabına bir vazifedar: Yeni Asya

“Risale-i Nur’un hakikî şakirdleri, neşriyat-ı diniyelerinde  ve ittiba-ı sünnetteki ibadetlerinde ve içtinab-ı kebairdeki takvalarında, Kur’ân hesabına vazifedar sayılırlar.”4

Bediüzzaman’ın davasını medya yoluyla temsil etme gayretiyle 50 yıldır hizmet veren Yeni Asya, eğer mümkün olsaydı daha Bediüzzaman hayattayken çıkmaya başlardı. Ama günlük olarak gazete çıkarma imkanına 21 Şubat 1970’te gelinebildi ve Yeni Asya, Nur Talebeleri’nin çabalarıyla o gün doğdu.

Yeni Asya, Bediüzzaman’ın eserlerinin ve fikirlerinin doğru anlaşılması ve iftiraların çürütülmesi için iknâ esasına dayalı yayınlar yaptı. Bediüzzaman’ın hayatını ve fikirlerini işleyen yazı dizileri yayınladı ve bunları kitaplaştırıldı. Aydınların dikkatini Risale-i Nur gerçeğine çekmeyi amaçlayan röportaj çalışmalarını başlattı.

Bu şekilde kalıcı ve değişmez çalışmalar yaparken, diğer taraftan değişerek devam eden günlük olayları Risale-i Nur’daki değişmeyen ölçülerle yorumladı. Gerek ülkemizde gerekse dünyada yaşanan temel sorunlara Risale-i Nur’daki Kur’ânî reçetelerden çözümler gösterdi. Manşetleri, makaleleri ve dizi yazıları ile hep bu istikamette yapıcı ve yol gösterici mesajlar verme gayreti içinde oldu. Ayrıca camia içindeki hizmetlere müteallik konferans, panel, seminer gibi sosyal faaliyetlerin duyurulduğu; bunlara ilaveten bünye içindeki vefat, doğum, hastalık, nikâh gibi gelişmelerden camiayı haberdar eden yayınlarıyla da birbirlerinin acı ve sevinçlerinin paylaşılmasına vesile olmakta.

Günümüz medyasının etkili ve önemli bir aracı hâline gelen sosyal medyada da gerek kurumsal hesapları, gerekse de yazarları vasıtasıyla anlık ve kritik değerlendirmeleri paylaşıyor. Yeni Asya Neşriyat; Köprü, Bizim Aile, Can Kardeş ve Genç Yorum ile dergi dünyasında, İstanbul Bizim Radyo ile de kendi sahasında Risale-i Nur’un neşir vazifesini yapmaya devam ediyor.


Dipnotlar:
1) Lem’alar, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 2017, s. 400
2) B. S. Nursî Tarihçe-i Hayatı, Yeni Asya Neşriyat, 2018, s. 60
3) Bediüzzaman ve Neşriyat, Yeni Asya Neşriyat, 2015, s. 13
4) Kastamonu Lahikası, Yeni Asya Neşriyet, İstanbul, 2018, s. 192

İlk yorumu siz yazın

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*