Çedile ve tipi

Merhabalar çok sevgili Keçeli okurları! Bugün Avrupa’ya geleli tam 1 ay oldu. Yurdumda havalar güzelmiş diye duydum, ama şu anda Çekya kar yağışlı. Muhtemel sorularınızı hemen yanıtlayarak yazıma başlamak istiyorum; EVET, GERÇEKTEN DE YAYA GEÇİDİNE ADIM ATTIĞIM ANDA BÜTÜN ARABALAR DURUYOR! İnanılmaz bir şey bu arkadaşlar! Gerçi ben zaten Yenibosna’dan kalma alışkanlıklarımla hiç ışıklara falan bakmadan araba yoksa yola atlayıveriyorum, ama olsun yine de aşırı keyif verici bir etkinlik. Bir aydır sokaklarda karşıdan karşıya geçtiğimi falan sanmayın tabiî ki, burada yerine getirmem gereken bazı sorumluluklarım olduğu için yurtta akşamlara kadar uyuyorum. Annem de olmadığı için gelip beni uyandırmıyor. Şaka şaka, valla akşama kadar uyumuyorum Anne, okulum var benim.

Valla ne yalan söyleyeyim, alışmakta zorluk yaşadım. Hele tek başıma dışarı çıkmak, bir şeyler planlayıp mantıklı kararlar almak, sonra da onları uygulamaya çalışmak beni çok yordu. Yani çünkü avucunun içi gibi bildiğin bir şehirde, zaten hiçbir yere planladığın vakitte ulaşamayacağının da bilincinde olarak gezmek, dolaşmak çok ayrı. Mesela İstanbul’da kaybolsam, gördüğüm ilk minibüse ‘Metrobüsten geçiyor mu?’ deyip atlarım. Ama Avrupa’da işler hiç öyle değil. Bir kere, her yere planlanan saatte varıyorum, bu çok can sıkıcı. Çünkü ben, “Kervan yolda düzülür” kafasıyla, gittiğim yerde ne yapacağımı yola çıktıktan sonra düşünen bir Çedile tanesiydim. Şimdi ise çıkıyorum evden, ‘1,5 saate Prag’da olurum’ diyorum ve gerçekten 1,5 saate Prag’da oluyorum. Hayır, biraz günün yarısı yolda geçse falan düşünürüm o sırada. Prag’a yolculuk bu kadar kısa sürdüğü için (en azından senelerce yollarda yaşamış biri olarak bana kısa geliyor) tüm gezimi bir gün önceden planlayıp öyle çıktım yola. Prag’da trenden iner inmez beni ne karşıladı bilin bakalım. Şimdi Hamza olsa “MAYMUNLAAAR!” deyip bizi güldürürdü. Keşke Hamza olsaydı di mi! HAMZA SENİ ÇOK ÖZLEDİM.  Kusura bakmayın, bi anda duygusallaştım, ama biraz anlayış bekliyorum, sonuçta burada gurbetteyiz yani, kolay değil. Her neyse, ne diyordum? Tren istasyonunun bahçesinde yere tüküren bir adam gördüm! İnanabiliyor musun ya! Koskoca Avrupa’da, gelmiş yere tükürüyor. Bu ne özgürlüktür? Bu adama kim vize vermiş? Almayın böylelerini diyorum, ama dinletemiyorum ki…

Bir günlük Prag gezim çok sakin ve huzurlu geçti, dersem sakın inanmayın. Benim olduğum bir ortamın sakin olma ihtimali mi var? Evet yok. Kaybolarak yolumu bulmaya çalıştığım bir sırada ambulanslar, itfaiyeler, tomalar, helikopterler ve Amerikan Başkanı gelip koskoca yolu trafiğe kapattı. Bi görseniz nasıl sirenler ötüyor, aman Allah’ım! Tabiî ben ilk anda fark edemedim, çünkü bu sesler benim ninnimdi zamanında. Sonra sonra fark ettim ki durum ciddi. Polisler bi o tarafa bir bu tarafa koşturuyor. Meraklı kalabalık da toplanmış izliyor. Meraklı kalabalık da o kadar meraklı değildi gerçi, biraz bakınıp yollarını değiştiriyorlardı. YAV NE HEYECANSIZ İNSANLARSINIZ, BİR ENDİŞELENİN, ETRAFA BAĞIRIN ÇAĞIRIN, EN OLMADI BİRBİRİNİZE SORUN, NOLMUŞ NOLMUŞ DİYE! Ama kimse hiçbir şey sormuyordu ben de kalabalığın içine dalıp öğrenemedim. Ne yazık ki içimdeki Türk merakına asla engel olamadığım için gidip polise sordum. Evet. Polise. O da bana dedi ki ‘gas’ aslında şimdi düşündüm de aksanı baya değişik olduğu için ‘guess’ demiş de olabilir. Eğer öyle dediyse çok ayıp oldu çünkü adama “okay” deyip gittim.

Bakın, bir Çedile hayatı boyunca yaklaşık her gün kaybolur. Hem de defalarca. Ama hayatımda hiç bu kadar güzel kaybolmamıştım. Her şey o kadar yeni ve o kadar güzel ki, yanlışlıkla girdiğim sokaklardan bile çıkamıyorum. Hatta bazen alışkanlıkla hızlı hızlı yürüyüp bitirdiğim sokaklara “Niye o kadar hızlı yürüdüm ki biraz daha bakınsaydım” deyip geri dönüyorum. Tam “Aman Allah’ım ya, ben nerelere geldim böyle” diye duygulanacak oluyorum FIRT bi köşeden İstanbul Kebab dükkânı çıkıyor. ÇAT bağıra bağıra konuşan Türklerle karşılaşıyorum. Bir de bu var he! Ne de olsa kimse dilimizi bilmiyor, diye bağırarak konuşamayız arkadaşlar! Bu hiç etik değil. Herkes oraya gezmeye, dolaşmaya biraz huzur bulmaya gelmiş, NEDEN BAĞIRIYORSUNUZ? Şu Çekya sokaklarında bile beni hiç yabancı hissettirmediniz yav. Bi salın, biraz özgür kız sanalım kendimizi. Zaten gelen geçen bütün hemşerilerim gelip bana “Türk müsün?” diyor. Hatta bir amca “Nerelisin?” diye bile sordu. Amcacım neden? NEDEN? Ne yapacaksın nereli olduğumu? Hayır, ben Sivaslıyım da bunun konumuzla ne alâkası var? Kar yağışı gözümü aldığı için pencereden dalıp gidiyorum sürekli, ne yazdığımı da unutuyorum Keçeli. Tam tüm cesaretimi toplayıp gezmeye başlamıştım, fırtına çıktı. Çekya’yı etkisi altına alan kar ve tipi, hemşerilerimin etkisi altından kurtulamayan ben ve tipim…

Çizim: Elif Yurt

İlk yorumu siz yazın

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*