Sorgulayan kazanacak

Gittiğin yol, yol mu gerçekten? Çoğunluğun varlığı cezbetti diye tutturduğun bir çizgi mi? Yoksa seni kolaya alıştıranların tavsiyesi mi? Ya da sonuca hızlı ulaşmak için kendince kestirmeler yaptığın bir sistem mi?

İnsan kolaya, hazıra düşkündür, sever. Hele ki yaşadığımız çağda, teknoloji bize sürekli kolaylıklar sağladığını iddia ederken, zorluklarla mücadele etmek unutturuluyor olabilir mi acaba? Bunu, sürekli parmak izimi kullanarak açtığım telefonumun şifresini unuttuğum zaman fark ettim. Teknoloji bana şifremi aklımda tutmak zorunda olmama imkânı mı sağladı, yoksa zihnimi kullanmama illetine mi bulaştırdı beni? Onun amacı ne olursa olsun, ben kendi kullandığım telefonumun şifresini bile hatırlama zahmetinden uzaklaşmışken, hayatımdaki zorluklar/imtihanlarla nasıl baş edebilirdim ki…

Sonradan düşündükçe fark ettim ki, sorgulamadan yaptığım şeyler aslında beni rahatsız etmeye başlamış. Her gün güneşin doğması bile bir mu’cizeyken, ben farkındalığımı kaybetmiş, sıradanlaştırmıştım. Her gün, bize verilen her şey bir imtihanken, -evet illa ki bir musibet, bir hastalık gelmesine gerek yok, gün içindeki hüzün, huzur gibi duygular da bir imtihan değil midir?- ben farkındalığımı kaybederek bu imtihanlarla nasıl baş edebilirim. O hâlde sorunlarımıza çözüm ararken, farkındalığımızı sorgulayarak başlamamız gerektiğine inanıyorum. Bu, çevresel bir sorun da olabilir, psikolojik veya duygusal da. Kaç kere gökyüzüne bakıp galaksiyi hayâl ediyoruz? Farkında, ne yaptığını bilen, müdakkik bir zihnin çözemeyeceği bir sorun olduğuna inanmıyorum ben. Gün içinde beni yıpratıcı şeyler yaşayabilirim, ama ne bu benim dünyamın orta yerini kaplayacak ne de hiç geçmeyecek bir yara şekline dönüşecek. Sadece gelecek ve geçecek. Güzellikler de, olumsuzluklar da. Burada önemli olan, ben bunun ne kadar farkındayım. Güzelliğin geçici olduğunu fark etmediğimde de boğulur giderim, olumsuzluğun geçici olduğunu fark edemediğimde de. Dünyanın merkezine kendimi koymaktan vazgeçtiğimde hem kendime hem insanlara hem de tüm kâinata faydalı bir insan olabilirim. Diyelim bugün çok üzüldüm. Fakat etrafta güzel şeyler de oluyor. Tüm kâinat yaratıcısını zikrediyor. Melekler bana dua ediyor. Güneş yine tüm kâinat için doğmaya devam ediyor. Ve belki de en önemlisi, Allah bugün için benim elime 24 altın verdi ve ben bir iki altın için geri kalanını heba edemem. Vazifem büyük. İmanımı kurtarmam, Allah’ın rızasını kazanmam lâzım. Bu benim ne ilk imtihanım ne de son olacak. Ve her şey helâk olup gidecek, yalnız ona bakan yüzü kalacak elimde. (Kasas Suresi: 88)

O hâlde neden elimde olan her şeyin yüzünü ona çevirmeye çalışmıyorum? Mutluluğa odaklanmak değil, mutsuzluğun da kıymetini anlayabilmek mesele. Çünkü her duygu benim. Ve ben her duygumun kaynağını biliyorum. Bana duygularımı vereni biliyorum. Mutlu olmaya şartlanırsak daha çok mutsuz olacağız gibi geliyor bana. Çünkü hayatımıza etki eden çok parametre. Ve insan tüm kâinatla alâkadar. Bunu hatırda tutmayı başarabildiğimiz kadar insanız ve bu gerçeği özümsediğimiz kadar mutluyuz. Bir dostumun en ihtiyacım olan zamanda söylediği bir sözü geldi aklıma: Hayat tabiî ki tozpembe değil, çünkü rengârenk… Ve her renk hepimizin. Her rengi fark etmeye, her rengin tonları arasındaki geçişleri görmeye çalıştığım kadar insaniyetimin bilincine varıyorum o hâlde. Bunu özümseyen insan, kendine ve duygularına sahip çıktığı gibi tüm yaratılmışlara da sahip çıkıp, haklarını gözetir. Hayatın her zaman kolay olmadığını, bazı şeylerin uğraş gerektirdiğini kavrayan biri, yaa hazırı var neden kendim yapayım, demez. Verdiği emekten lezzet alır.

Günümüzde domatesin bile doğranmışını pazarlayan sektörün, hayatı kavrama bilincine zarar verdiğini bilir. Yeşil insan tanımım biraz bu yönde değişiyor bu aralar. Yeşil insan sorgulamaktan korkmaz. Ve ehl-i tahkik olur. O hâlde en çok bizim sorgulamayı tavsiye etmemiz gerekirken, bırakın tavsiye etmeyi, herkesin iyi dediği bir şeye “ya acaba kötü de olabilir mi” diyeni dışlamayı seçiyoruz. Neden korkuyoruz sorgulamaktan? Sorgu farkındalıkla sonuçlanır çünkü. Farkındalık ise tahkikî imanla sonuçlanır. Ve hayatı en güzel yaşayanı örnek alarak yaşayacaksam, farkında olmaya mecburum. Bu dünyaya gelmiş en farkında insan Peygamberimiz (asm) değil midir? Öyleyse korkmuyoruz sorgulamaktan yeşil insanlar. Çünkü:

Sana
O,
Rastgele
Gönderilmedi
Unutma!

İlk yorumu siz yazın

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*