Affeden kazanır

Üniversitede dersteyiz. Metne göre Kays, Yasir’e çok sinirlenmiş, ona selam bile vermiyor. Çünkü iki hafta hastanede yattığı hâlde Yasir onu arayıp bir geçmiş olsun bile dememiş. Hoca burada soruyor, “Arkadaşınız size böyle yapsa, ona nasıl davranırdınız?” Herkes bir şekilde tavır alacağını söylüyor o değer bilmez arkadaşa karşı. Hoca ümitsiz bir ses tonuyla tekrar soruyor, “Affedecek kimse yok mu?”

Sınıftan ses çıkmıyor. Bunun üzerine şu âyeti hatırlatıyor hoca;

الَّذِينَ يُنفِقُونَ فِي السَّرَّاء وَالضَّرَّاء وَالْكَاظِمِينَ الْغَيْظَ وَالْعَافِينَ عَنِ النَّاسِ وَاللّهُ يُحِبُّ الْمُحْسِنِين 1

Âyetin kısa mealini verdikten sonra “affetmek” mânâsına gelen iki fiilden bahsediyor. İlk fiil عفا.Biz Türkçe’de af(v) etmek olarak kullanıyoruz. Yapılan yanlışı tamamen unutmak mânâsında. Tekrar ediyorum; tamamen unutmak! Diğer fiil ise غفرfiili. Hani “Allahümmağfir lena” diyoruz ya dualarımızda. Bağışlanma diliyoruz Rabbimizden. Bu fiilde ise yapılan yanlış mevcut, fakat Allah’tan başkası bilmiyor. Çok güzel bir nüans. عفا Hicrî 6. yüzyılda Mustalikoğulları Gazvesi’nden sonra sefer dönüşü ‘İfk hadisesi’ diye bilinen ve Hz. Aişe’yi, dolayısıyla Hz. Peygamber’in (asm) ve Hz. Ebubekir’in aile hayatını hedef alan iftira hadisesi yaşanmıştı. Münafıkların Hz. Aişe’nin namusuna dil uzatan bu iftirasına bazı Müslümanlar da katılmıştı. Bunlardan birisi de Mistah bin Üsase idi. Daha önce Mistah’ın ailesine yardım eden Hz. Ebubekir, bu olaydan sonra kızı Aişe’ye iftira eden Mistah’a yardım etmeyeceğine dair yemin eder. Ve ne olur biliyor musunuz? Bir âyet iner. Peki, âyet Mistah’ı mı kötülüyordur? Belki iftira etmenin, yalancı şahitliğin ne kadar büyük bir günah olduğundan bahsediyordur? Hayır. İndirilen ayet şu şekilde: “İçinizde lütuf ve servet sahibi olanlar, yakınlarına, düşkünlere ve Allah yolunda hicret edenlere, vermemek için yemin etmesinler, affetsinler, geçsinler. Allah’ın sizi bağışlamasından hoşlanmaz mısınız? Allah bağışlayandır, merhametli olandır.”2

Âyette geçen “Allah’ın sizi bağışlamasından hoşlanmaz mısınız?” sorusuna gözyaşları içerisinde “İstemez olur muyuz ya Rab!” diye cevap veren Hz. Ebubekir, Mistah’a yardım etmeye devam etmiştir. Hem de eskisinden fazla olarak.

Âyetteki tabire dikkat ettiniz mi? “Affetsinler, geçsinler”. Affetmek. Hiç olmamış gibi kabul etmek. Tamamen unutmak.

Ders bittikten sonra aklımdan geçen soru: “Böyle bir âyet mi varmış! Ve ben neden şimdiye kadar bunu hiç işitmedim?” Kur’ân gerçekten muhteşem bir kitap. İnsan ancak onunla insan olabilir. Affetmek hakikatini bu ayetle biraz daha anladıktan sonra Üstad Bediüzzaman’ı anlamak da kolaylaşıyor. Demek bu yüzden affetmiş kendisine zulmedenleri, hakkını helâl etmiş. Beddua dahi etmemiş. Eee? Affediyor muyuz?

بلا استثنا بزه فنالق اييدنلرى جناب حقه ترك ايتمكله عفو ايتمك وبالعكس بزه ظلم ايدن او ظالملرده داخل اولديغى حالده هركسه اييلك ايتمك رساله نور طلبه لرينك قلبلرينه    يرلشن بر شعار اسلام اولديغينى, بز ايسته ميه رك اعلان ايدن حضرت اللهه حدسز حدودسز شكر ايدييورز 3

Dipnotlar:
1) Ali İmran Suresi: 134. Meali: Onlar bollukta ve darlıkta Allah yolunda harcayanlar, öfkelerini yenenler, insanları affedenlerdir. Allah, iyilik edenleri sever.
2) Nur Suresi: 22
3) Bilâistisna bize fenalık edenleri Cenâb-ı Hakk’a terk etmekle affetmek ve bilakis bize zulmeden o zâlimler de dâhil olduğu halde herkese iyilik etmek, Risale-i Nur talebelerinin kalblerine yerleşen bir şiar-ı İslâm olduğunu, biz istemeyerek ilân eden Hazret-i Allah’a hadsiz hudutsuz şükürler ediyoruz. (11. Şua, 10. Mesele)

1 Yorum

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*