2019 Haziran – Haber Yorum

İş yaşamı bizi nasıl etkiliyor?

İş dünyasının en önemli düşünürlerinden Jeffrey Pfeffer, modern çalışma hayatı ve uzun çalışma saatlerinin iş ile aile yaşamı arasında çatışma oluşturduğunu ve ekonomik güvensizliğe neden olduğunu söyledi. Kişinin fiziksel sağlığını ve ruh sağlığını da olumsuz etkilediğini belirten Pfeffer, bunun insanî olmayan bir çalışma sistemi olduğuna vurgu yapıyor. BBC’de yer alan habere göre, uzun çalışma saatleri, sağlık sigortasının olmaması, küçülmeler ve stres ekonomik olarak güvensizlik duygusuna neden olduğu gibi hastalıklara ve aile içinde olumsuzluklara da neden oluyor. Çalışma koşullarının değişmesi hakkında öneriler veren Pfeffer şunları söyledi: “Öncelikle çalışanların kendi sağlıklarına dikkat etme sorumluluğunu alması gerekir. Eğer aile ve iş yaşamı arasında denge kurmanıza izin vermiyorsa, çalıştığınız kurumu bırakmalısınız. Bazıları bunu yapamayacağını söylüyor. Ben de diyorum ki, ‘Eğer aşırı duman içindeki bir odada iseniz buradan çıkmaya çalışırsınız, çünkü sağlığınıza ciddi etkileri olabilir.’ İnsanlar hem ilgili yasaları talep edebilmeli, hem de kendilerini korumak için ortak hareket edebilmeli, çünkü burada topluma büyük etkiler söz konusu.”

Telefon bataryasının ömrünü artırmak

Rus Hi-Tech Mail.ru teknoloji platformunun yöneticisi Dimitri Ryabinin, akıllı telefonların şarjının tamamen bitirilmesi kadar tamamen doldurulmasının da pil ömrünü azalttığını ifade etti. Sputnik’te yer alan habere göre, Ryabinin, teknolojiyle alâkalı bildiğimiz çoğu şeyin yanlış olduğunu belirterek şunları söyledi: “Telefonun bataryasını tamamen doldurmanın tehlikeli olduğu algısının nedeni, birçok kullanıcının dolum sonrasında telefonu prizden çıkarmaması. Muhtemelen telefonun üzerindeki göstergeyi, şarjdan tam da zamanında çıkarmak için izlemiyorsunuzdur. Şarjda kalan telefon, bataryasında yüzde 100’lük doluluk oranını sağlamak için şarj olmaya devam ediyor. Bu durumda da hâlâ akım üzerinde olduğundan ısınmaya devam ediyor. İlk yarım saat içinde telefonun yüzde 70’i kadarı şarj oluyor, bu raddeden sonra da bataryada soğumanın gerçekleşmesi için şarj olma hızı yavaşlıyor. Bataryaların tamamen şarj olmaktan pek de hazzetmediklerini söyleyebiliriz, telefonu sık sık şarj etmek de pil ömrünü azaltan bir durum. Bu sebeple en uygun olan, gün içinde telefonun şarjını belirli bir düzeyde korumak.”

İlk kez bir kara delik görüntülendi

ABD Ulusal Bilim Vakfı, 2012’de bir kara deliğin çevresini gözlemlemek için kurulan Event Horizon Teleskobu’ndan (EHT) elde edilen ‘çığır açıcı sonucu’ açıkladı. İlk kez bir kara deliğin fotoğrafı çekildi. Bu gelişme ‘astrofizikte büyük gün’ olarak nitelendirildi. Antarktika’dan Şili’ye kadar birçok bölgede 8 telsiz teleskoptan oluşan ve 200’den fazla bilim insanın katkıda bulunduğu Event Horizon Teleskopu Direktörü Astrofizikçi Sheperd Doeleman, “Kara delikler evrendeki en gizemli objeler. Asla görülemez dediğimiz şeyi gözlemledik. Kara deliğin fotoğrafını çektik” ifadelerini kullandı. Sputnik’te yer alan habere göre, açıklamayı yapan bilim insanları fotoğrafın ilk kez Albert Enstein’ın yirminci yüzyılın başında Genel Görelilik Kuramı (İzafiyet Teorisi) bağlamında var olduğunu öne sürdüğü kara delikler konusunda yapılan ilk doğrudan gözlem olduğunu kaydetti. Görüntülenen kara deliğin ismi ise “Powehi” oldu.

Uykuyla ilgili bilinen yanlışlar düzeltildi

Uykuyla alâkalı yeni bir araştırma yapıldı. Araştırma en yaygın yirmi varsayımı inceledi ve bunların doğruluğu üzerine çalışmalar gerçekleştirdi. NYU Langone’daki Nüfus Sağlığı Bölümü’nden doktora sonrası araştırma yapan Rebecca Robbins, uyumanın, sağlığımızı, ruh hâlimizi, refahımızı ve uzun ömürlülüğümüzü sağlamak için geceleri yapabileceğimiz en önemli şeylerden biri olduğunu söyledi. Yeşilist’te yer alan habere göre, az uyuma bilgisini göz önüne alarak, Robbins ve NYU Tıp Fakültesi’nden diğer araştırmacılar, uyku hakkındaki en yaygın 20 varsayımın doğruluğunu anlamak üzere 8.000’den fazla internet sitesini incelediler. Daha sonrasında, bir uyku ilacı uzmanı ekibiyle birlikte, her birinin güvenilirliklerine ve bilim tarafından desteklenip desteklenmediğine göre onları değerlendirip derecelendirdiler. İncelemeleri sonucunda, uyku hakkında en yaygın yanlış bilindiğini kanıtladıkları inanışları aşağıdaki şekilde sıraladılar.

1-Yetişkinler için beş saat veya daha az uyku yeterli
Robbins, bunun çok yaygın bir yanılgı olduğunu ve bilimsel araştırmalara dayanarak giderebilecekleri en iyi mitler arasında olduğunu söyledi. Kapsamlı kanıtlar, sürekli olarak beş saat veya daha az uyumanın, kardiyovasküler hastalık ve erken ölüm gibi, olumsuz sağlık sonucu riskini büyük ölçüde artırdığını gösteriyor.

2-Yatakta televizyon izlemek uyumadan önce rahatlamanıza yardımcı olur
Birçok insan yatak odasında televizyon karşısında uyuyakalır, ancak televizyon izlemek rahatlamak için en uygun yol değildir. Bu cihazlar aynı zamanda beynimize uyuması gerektiğini değil, canlanmasını söyleyen parlak mavi ışık yayıyorlar.

3-Yataktan çıkmamak ve uyumayı denemek en iyisidir
Uykuya dalmak yaklaşık 15 dakika sürer. Bundan daha uzun bir süre bekliyorsanız, yataktan çıkın ve başka bir şeyler yapın, örneğin oda değiştirin. Sadece yorgun hissettiğiniz zaman yatağa dönün.

4-Erteleme düğmesine basmak, hemen kalkmaktan iyidir
Robbins’e göre, vücudumuz erteleme düğmesiyle uykuya dönebilir, ancak bu çok hafif, düşük kaliteli uyku olacaktır. Oysa ayağa kalkmak ve günün verimini artırmak için gün ışığına olabildiğince çabuk çıkmak en iyisi olacaktır.

5-Beyniniz ve vücudunuz daha az uyku ile de aynı derecede verimli çalışmayı öğrenebilir
Uzmanlar, uykunun azalması durumunda platoya başlamadan önceki ilk birkaç gün içinde bildirilen uykululuk düzeylerinin arttığını söylüyor; ancak azaltılmış uyku, performansta sürekli düşüşlere neden oluyor.

Araştırmacı Girardin Jean Louis, “Uyku, sağlık için çok önemli ve halkı bu önemli konu hakkında bilgilendirmek için daha fazla çaba sarf edilmesi gerekiyor. Örneğin, doktorlar, uyku alışkanlıklarını hastalarıyla tartışarak uyku mitlerinin doğru bilgilerini paylaşıp kalp hastalığı, obezite ve diyabet gibi hastalıkların risklerinin artmasını önlemeye yardımcı olabilir” diyerek doğru uykunun önemini vurguladı.

Türkiye işsizlik oranları açıklandı

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), Şubat 2019’a ilişkin iş gücü istatistiklerini açıkladı. Buna göre, Türkiye genelinde 15 ve daha yukarı yaştakilerde işsiz sayısı, geçen yılın Şubat ayına göre 1 milyon 376 bin kişi artarak 4 milyon 730 bin kişiye çıktı. Aynı dönemde işsizlik oranı 4,1 puan yükselerek yüzde 14,7 oldu. Söz konusu ayda 15-24 yaş grubunu içeren genç işsizlik oranı 7,1 puan yükselerek yüzde 26,1 oldu. İşsizlik oranı, 15-64 yaş grubunda ise 4,1 puan artışla yüzde 15 olarak gerçekleşti. İstihdam edilenlerin sayısı Şubat’ta bir önceki yılın aynı dönemine göre 811 bin kişi azalarak 27 milyon 355 bin kişi, istihdam oranı ise 1,8 puanlık azalış ile yüzde 44,8 oldu. Bu dönemde, tarım sektöründe çalışan sayısı 296 bin, tarım dışı sektörlerde çalışan sayısı 514 bin kişi azaldı. İstihdam edilenlerin yüzde 17,1’i tarım, yüzde 19,7’si sanayi, yüzde 5,4’ü inşaat, yüzde 57,7’si ise hizmet sektöründe yer aldı. Herhangi bir sosyal güvenlik kuruluşuna bağlı olmadan çalışanların oranı, bir önceki yılın aynı dönemine göre 1,3 puan artarak yüzde 33,5 olarak gerçekleşti.

Sosyal medyada üçte bir kuralı

Süleyman Demirel Üniversitesi İletişim Fakültesi tarafından düzenlenen “Dijital İletişim Konferansları” kapsamında “Sosyal Medya Bağımlılığı” konusu ele alındı. İktisadî ve İdarî Bilimler Fakültesi’nde öğrencilerle buluşan İİBF Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Zihni Tunca, sosyal medya ağlarına olan bağımlılığın, kişilerin yaşam kalitesini, yeme-içme ve uyku alışkanlıklarını etkilediğini söyledi. Öğrencilere “Bir gününüzün en az kaç dakikası cep telefonuna bakarak geçiyor?” sorusunu yönelten Prof. Dr. Tunca, dünya ortalamasının yetişkinlerde 150 dakika civarında olduğunu, gençlerde ise bu ortalamanın 7 saate kadar çıkabildiğini vurguladı. Sosyal medyanın hayata etkilerinden, fiziksel ve ruhsal etkilerinden ve oluşturduğu davranışsal değişikliklerden bahseden Tunca, “Teknolojisiz yaşayamazsınız. Bağımlılık yolunda ilerliyoruz. Uygulamalarla, yaşam tarzıyla bizi buna itiyorlar. Çözüm, teknolojiden uzaklaşmak değil. Üçte bir kuralını uygulayabilirsiniz. Gün 24 saat, üçte biri 8 saat, 8 saatin de üçte birini ayırmalısınız” dedi.  “Dijital Arınma” konusuna da değinen Tunca, “Öncelikler belirlenip sıraya konulmalı. Sınırlı sayıda sosyal ağ kullanılmalı. Sosyal ağlara giriş zamanı ile geçirilecek süre önceden net olarak belirlenmeli. Bildirimler sınırlı sayıda tutulmalı. Spor, kitap gibi alternatif meşgalelere yönelmeli” tavsiyelerinde bulundu.

En çok Kurân-ı Kerîm okunuyor

Dünya geneli en çok kitap okuma verileri açıklandı. İlk 10 ülke arasında 6 Asya ülkesi, 4 Avrupa ülkesi yer alırken, her vatandaşın haftada ortalama 10 saatin üzerinde kitap okuduğu Hindistan, en çok kitap okunan ülke olarak dikkat çekti. İngiltere merkezli Dünya Kültürü Puan Endeksi’nden derlenen verilere göre, Hindistan’ı sırasıyla Tayland ve Çin takip etti. Türkiye ise, haftada ortalama 5 saat 54 dakika kitap okunma süresiyle listenin 18. sırasında yer alıyor. Diğer bir veriye göre, dünyada en çok Kur’ân-ı Kerîm okunuyor, ardından İncil geliyor.

İlk yorumu siz yazın

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*