Müsâvât; fazilet ve şerefte değil, hukuktadır

Asr-ı Saadet’te İslâmiyet’in doğurduğu merhamet, şefkat, insaniyet sayesinde, evvelce kızlarını gömerlerken müteessir olmayanlar, İslâmiyet dairesine girdikten sonra karıncaya bile ayak basmaz oldular.

Müsavat, fazilet ve şerefte değildir, hukuktadır. Hukukta ise, şah ve geda birdir. Acaba bir Şeriat, “Karıncaya bilerek ayak basmayınız” dese, ta’zibinden men etse, nasıl benî Âdemin hukukunu ihmal eder? Kellâ… Biz imtisal etmedik. Evet, İmam-ı Ali’nin (ra) âdi bir Yahudi ile muhakemesi ve medâr-ı fahriniz olan Salâhaddin-i Eyyubî’nin miskin bir Hıristiyan ile mürafaası, sizin şu yanlışınızı tashih eder zannederim.

Tarihçe-i Hayat, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 2018, s. 93

***

Asr-ı Saadet olan sadr-ı evvelin hürriyet ve adalet ve müsâvâtı bahusus o zamanda delil-i kat’îdir ki, Şeriat-ı Garra müsâvâtı ve adaleti ve hakikî hürriyeti cemî revâbıt ve levâzımatıyla câmidir. İmam-ı Ömer (ra), İmam-ı Ali (ra) ve Salâhaddin-i Eyyûbî âsârı bu müddeaya delil-i alenîdir.

E.S.D.E., Nutuk, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 2018, s. 95

***

Evet, Asr-ı Saadet’ten evvelki zamanlarda kalp katılığı ve merhametsizlik öyle bir hadde bâliğ olmuştu ki kocaya vermekten ar ederek kızlarını diri diri toprağa gömerlerdi. Asr-ı Saadet’te İslâmiyet’in doğurduğu merhamet, şefkat, insaniyet sayesinde, evvelce kızlarını gömerlerken müteessir olmayanlar, İslâmiyet dairesine girdikten sonra karıncaya bile ayak basmaz oldular. Acaba böyle ruhî, kalbî, vicdânî bir inkılâb, hiçbir kanuna tatbik edilebilir mi?

Fıtrat kanunlarındaki muvazeneye dikkat

Evet, Hazret-i Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâmın getirdiği şeriatın hakaikı, fıtratın kanunlarındaki muvazeneyi muhafaza etmiştir. İçtimaiyatın rabıtalarına lâzım gelen münasebetleri ihlâl etmemiştir. Zaman uzadıkça, aralarında ittisal peyda olmuştur. Bundan anlaşılır ki, İslâmiyet nev-i beşer için fıtrî bir dindir ve içtimaiyatı tezelzülden vikaye eden yegâne bir âmildir.

İşaratü’l-İ’câz, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 2018, s. 194-95

***

Adaletin lehinde, tahakkümün aleyhindeyim

Hayat-ı içtimaiye-i beşeriyede bir çığır açan, eğer kâinattaki kanun-u fıtrata muvafık hareket etmezse, hayırlı işlerde ve terakkîde muvaffak olamaz. Bütün hareketi şer ve tahrip hesabına geçer. Madem kanun-u fıtrata tatbik-i harekete mecburiyet var; elbette fıtrat-ı beşeriyeyi değiştirmek ve nev-i beşerin hilkatindeki hikmet-i esasiyeyi kaldırmakla mutlak müsavat kanunu tatbik edilebilir.

Evet, ben neseben ve hayatça avam tabakasındanım. Ve meşreben ve fikren müsâvât-ı hukuk mesleğini kabul edenlerdenim. Ve şefkaten ve İslâmiyetten gelen sırr-ı adalet ile, burjuva denilen tabaka-i havassın istibdat ve tahakkümlerine karşı eskiden beri muhalefetle çalışanlardanım. Onun için bütün kuvvetimle adalet-i tamme lehinde, zulüm ve tagallübün ve tahakküm ve istibdadın aleyhindeyim. Fakat nev-i beşerin fıtratı ve sırr-ı hikmeti, müsavat-ı mutlaka kanununa zıttır…

Lem’alar, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 2018, s. 287

Lügatçe:

adalet-i tamme: tam ve eksiksiz adalet.

ittisal: bitişme, yakınlık, bağlılık.

kanun-u fıtrat: yaratılış kanunu.

müsâvât: eşitlik.

müsavat-ı hukuk: hukuk karşısındaki eşitlik.

revâbıt: bağlantılar.

sadr-ı evvel: İslâm’ın ilk döneminde yaşayanlar, Sahabeler.

tagallüb: zorbalık.

tahakküm: zorla hükmetme.

tezelzül: sarsılma, sallanma, ırgalanma.

vikaye: koruma, sahip çıkma.

Avatar photo
Bediüzzaman Said Nursî hakkında 103 makale
Kur’an’ı çağa tefsir ederek, “Ben kimim, nereden geldim, nereye gidiyorum, bu dünyadaki vazifem nedir?” sorularına cevaplar sunan, “iman-ı tahkiki”, “ahlâk” ve “istikamet” rehberi Risale-i Nur Külliyatı’nın müellifi.

İlk yorumu siz yazın

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*