Erken seçim

Hayat bizi çok oyalıyor. Hiç istemediğimiz haberler, şeyler, artık nelerse onlar bizi yaka paça ettikleri gibi alıp alıp götürüyorlar.

“Erken seçim” deyince hemen aklımıza bildiğimiz seçimler gelmesin. Erken bir seçim yapalım. Ne yapalım erken bir seçim yapıp? Önce, seçmek nedir, ona bir bakalım. Seçmek ayırmak demek, seçmek bir tercih… Erken seçim: erken bir tercih, hemen bir tercih, şimdi bir tercih…

İşte biz de şimdi erken bir seçim yapalım ve önce okumayı seçelim, hayatı seçelim, kendimizi aynalarda seçelim. Gece yıldızları seçelim, gündüz bulutları seçelim. Erken seçim yapalım; yaşamayı seçelim, nefes almayı seçelim, insanlığı seçelim, inceliği seçelim. Görmediğimiz nice şeyleri seçelim de seçelim. Yani ayıralım, bir kenar edelim. Hayır, hayır! Yanlış söyledim, bikenar etmeyelim. Bir kenara çekilelim ve “hayatı” şöyle bir seçelim.

Yaşanacak şeyleri seçelim. Yaşanmayacak şeyleri şöyle bikenar edelim işte! (Kenar etmek burada yerine oturdu.)

Erken seçim denilince hemen sandık anlaşılıyor. Hemen bildiğimiz şeyler anlaşılıyor.

Erken seçim yapalım. Artık unuttuğumuz hayatla göz göze, yüz yüze gelmenin yollarını seçelim. Ne yapalım? Çok zaman görmediğimiz bir dostumuza gidelim. Çok zamandır görmediğimiz, çocukluğumuzdan beri evimizin köşesinde duran ağacı okşayalım. Çok zaman hiç hatrını sormadığımız bir kitabı kitaplıktan çıkaralım. Ne zamandır okuyacaktık! Ha bugün ha yarın… İşte bugün o kitabı seçelim, akşama kadar, hatta izin alalım ve çökelim kitabın başına, bitsin o kitap.

Tehir ettiğimiz şeyler var. İptal ettiğimiz şeyler var. “Şeyler” dediğime bakmayın. Biz hayatı iptal ediyoruz çoğu zaman, tehir ediyoruz. İşte onlar şeyleşiyor, eşyalaşıyor, bir kenara atıyoruz yaşamadığımız hayatları.

Artık bir erken seçim yapalım. Ne zamandır avuçlarımıza hangi duaları doldurmuyorsak o duaları doldurmaya bakalım. Şöyle bir yaslanalım arkamıza; kapatalım gözlerimizi ve neleri seçtiğimizi, neleri attığımızı, neleri hatırladığımızı, neleri unuttuğumuzu şöyle bir gözden geçirelim.

Bu erken seçimi sık sık yapalım. Bir seçim yaptık; olmadı mı, tam yerine oturmadı mı hayatımız, bir seçim daha yapalım. Yaşamayı öğrenmeden buradan gitmeyelim. Yaşamayı unuttuğumuzda gidip bir çiçeğin sevincini görelim, bir çocuğun bitmeyen ümitlerini seyredelim. Yaşamayı unuttuğumuzda, hiç tanıdığımız olmasa bile bir hasta ziyaretine gidelim. Yaşamayı unuttuğumuzda, hiçbir ölümüz olmasa bile bir mezarlığa gidelim. Yaşamayı unuttuğumuzda, bir tanıdığımız olmasa bile, almazlar ya, ama yine de bir yolunu bulalım ve bir hapishane ziyareti yapalım. Bunların hepsi erken seçim olsun. Bir hasta ziyaretini, bir esir ziyaretini, bir ölü ziyaretini gerçekleştirelim.

Saniyelerin farkına varmak erken seçim olsa gerek… Nefeslerimizi duymak erken seçim olsa gerek… Kendimizi aynalarda görmek, kendimizi ıskalamamak erken seçim olsa gerek… Ne zamandır elini öpmediğimiz bir büyüğümüzün hatta belki annemizin belki babamızın elini öpmek erken seçim olsa gerek…

Ne zamandır, şöyle hiçbir işimiz gücümüz yokken; bir vapura, bir trene, bir uçağa, bir otobüse atlayıp bir yerlere gitmek, elimize kitap alıp yollara dökülmek bir erken seçim olsun.

Hatta bir erken seçim yapalım; haberlerin kulağını çekelim, kıvıralım ve kapatalım. Bizden haber vermeyenlerin sesini duymamanın bizim için bir erken seçim olması gerektiğini bilelim. Herkesin eperken bir seçimi olsun.

Yazının devamına dergimizin Temmuz sayısından ulaşabilirsiniz…
(Hafta içi her gün saat 08:00’da ve tekrarları 17:30 ve 21:00’da
İstanbul Bizim Radyo’da yayınlanan “Keyfince Lügât” programından deşifre edilmiştir.)
Fotoğraf: Betül Yılmaz Kızılırmak

İlk yorumu siz yazın

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*