‘Hizmet’ için atan gönüller

Selam Keçeli, naber Keçeli, nasılsın Keçeli, iyi misin Keçeli? Sormadın, ama ben de iyiyim Keçeli. İyi sinir ettim seni. Yoksa alışık mısın böyle arkadaşlara, konuşacağım derken olayı abartanlara?

Abartmak iyi mi sence, mübalağa yani? Bize edebiyatta sanat olarak gösteriyorlar ya. Güzel bir şeymiş gibi. Ama hiç öyle değilmiş aslında. Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri “mübalağa ihtilalcidir” diyor. Yani karıştırır ortalığı, târumâr eder. Değerini yükselteceğim derken daha da aşağılara düşürtür. İyilik zannıyla fenalık eder. Bir örnek verecek olursak; sana faydalı bir ilaç var, fakat sen bunu haddinden fazla kullanırsan kendini hasta edersin. İşte olay bu dostum.

Bu abartma hastalık hâline gelmiş insanlarda maalesef. Oysaki Müslüman’ın her sözü, davranışı doğruyu göstermeli. İnsanın özü de bu olsa gerek. Öyleyse biz öncelikle kendimizden başlasak iyi ederiz.

Neyse bakalım, biz yolumuza devam edelim. Bu sefer lafı uzatmadan başlayalım diyorum. Gideceğimiz rotayı kurdum kafamda, rahatız. Çünkü bunu hep istiyordum, beraber gidip sana göstermeyi. Ben birkaç kez gittim de, yani bize faydalı olsun diye, yolu kaybetmeyelim diye. İyi ki lafı uzatmayalım dedik, bir paragraf bitirdik.

Eski yıllardaki Nur’lu hatıralardan birine misafir olacağız senle. Hadi acele edelim.

İşte, dershanede ağabeyler toplanmışlar. Merak etme, biz sadece pencerelerden seyretcez, içlerine girmeyecez, ehehe. Sohbet, muhabbet koyu. Yabancı bir talebe var, Ürdünlü olsa gerek (bakma öyle, önceden dinlediğim için biliyorum). Hatta tıp okuyormuş, yanında bir stetoskop getirmiş.

“Haydi, şu kalbimizi bir dinleyelim.”

Baksana herkesin kalbini teker teker dinliyorlar. Kalp ne der ki, tık tık’tan başka?

“Benim kalbim ‘Allah Allah’ diyor.”

“Benimki de.”

Heee, olaya bu açıdan bakmak gerek demek kiii! Sıra Ahmet Feyzi Ağabey’e geldi.

“Haydi, seninkini de dinleyelim ağabey.”

“Benimki Allah Allah demiyor.”

Herkes, “Allah Allah!” Acaba ne diyor?

“Hizmet hizmet hizmet’ diye atıyor.”

Bu bize mühim bir ders veriyor aslında. Hizmetin ehemmiyetini, yani tarikatvari bir tarzdan çıkıp iman hizmetiyle daha çok meşgul olmanın önemini gösteriyor. Biliyorsun ki zaman, tarikat zamanı değil, imanı kurtarmak zamanı! Var mısın gönüllerde iman nurunu yandırmaya?

2 Yorum

  1. Güzel bir yazı ancak “Allah Allah demiyor, hizmet hizmet diye atıyor” cevabı maksadı aşmış ve yanlış yerlere çekilebilecek nitelikte..
    “(Allah için) hizmet hizmet diye atıyor.”şeklinde cümle daha doğru olurdu.Günümüzde tek başına kullanımı kirletilmiş olan Hizmet kelimesi “Allah için hizmet şeklinde kullanılması daha uygun diye düşünüyorum.
    Tıbkı üstadımızın risalei nur da bazı küçük değişikler yaptığı gibi.

    • Merhaba. İlginiz ve hassasiyetiniz için teşekkür ederiz. Yazıda alıntılanan bir hatıra olduğu için müdahale etmedik. Ama zaten yazının konusu iman hizmeti olduğu için, bahsettiğiniz yanlış anlaşılmanın önüne geçiyordur kanaatindeyiz. Birileri kavramların için boşaltmaya çalışsa da “hizmet” denince bizlerin aklına gelen Risale-i Nur hizmetidir, iman hizmetidir. Bunun böyle anılmasına da gayret etmek gerekir. Dahası, bu hatıra 10 yıllar öncesine dayanıyor ve o zamanlar hizmet deyince akla başka bir şeyin gelmesi söz konusu değildi. Saygılarımızla…

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*