Öğrenci işi ziyaret

Merhaba Sevgili Keçeliler,

Beraber koca tatili bitirmeye başladık sanırım. Zaten bayramdan sonra bütler derken Haziran’ın nasıl geçtiğini anlamadık. Tatilin kalan son yarısına geldik, ama bana tatil daha yeni başlıyor sanki.

Okul maratonu olmadan geçen günlerimizin çoğunu sıkılmakla geçiriyoruz, yani en azından ben kendimden yola çıkarak düşündüğüm zaman, evdeki 10 cümlemden 4’ü “canım sıkılıyor”. Geçen günlerde yine bir gün evde çok sıkılıyordum, babam gel seninle ziyarete gidelim, hem dolaşmış olursun, deyince ben de bu güzel teklifi kabul ettim.

Şimdi ziyaret deyince aklınıza ne geldi bilmiyorum, ama tabiî ki biz öğrencilere “arı gibi çalışkan” benzetmesinin kaynağını ziyaret etmekten bahsediyorum. Gerçekten dedikleri kadar varmış. Bizden çalışkan olmasınlar da (!), maşaallahları var. Onlarla ilgilenmek can sıkıntısını unutturdu diyebilirim. Tabiî biraz da cesaret lâzım, yoksaaa o şifalı iğnelerini bizimle tanıştırabilirler.

Arılar bana her zaman çok mübarek gelmişlerdir. Belki de Kur’ân’da adı geçtiği için olabilir, ama çalışmalarının neticesi olarak verdikleri balın da çok şifalı olmasının etkisi var. Bizim hiç düşünmeden yediğimiz bir kaşık balın yapımı için arılar kilometrelerce uzaklıktaki çiçeklere o özel, hassas koku algıları sayesinde ulaşıp, onları taşıyorlar. Biz bu olaya her ne kadar, özel algıları sayesinde, desek de bu mübarek arılar İlâhî bir ilham ile gerçekleştirirler bu işi. Bediüzzaman Said Nursî bu duruma “Hem yeni dünyaya gelmiş bir arı yavrusu, yaşı bir gün iken, havada bir günlük mesafeye gider, havada izini kaybetmeyerek, o sevk-i kaderî ile ve o sâika ilhamıyla döner, yuvasına girer.” (28. Mektub) cümlesi ile dikkat çekmiştir. Bunu böyle düşünmek ayrı, yakından buna şahit olmak daha ayrı bir duygu. Onların belki de kilometrelerce uzak yoldan polenler ile birlikte gelip, kovanlar arasından kendi evini karıştırmadan polenlerini oraya teslim etmesi bir mu’cize.

Bu mübarek hayvanları ziyaret için babamla beraber, İstanbul hesaplamalarına göre yakın, memleket hesaplamasına göre uzak bir köye gittik. Arıların mahalline yaklaştıkça vızır vızır çalışma seslerini daha onları görmeden duymaya başladık. Biraz ürkütücü, ama “maşaallah” dedirten sesleri eşliğinde birkaç dakika daha yürüdükten sonra onlara ulaştık. Babamın arılara özel bir ilgisi olduğu için, onlarla çok vakit geçirme planları yapmış olacak ki, onların kovanlarının yanına kendi emekleriyle küçük bir kulübe yapmış. Arı bakımı için üretilen kıyafeti giyerek kovanlarının içlerine bakmaya hazırlandık. İlk denemem için başta korkutucu olsa da onlarla ilgilenip vakit geçirdikçe hoşuma gitmeye başladı. Onlarla severek ilgilendiğimde onlara zarar vermeyeceğimi hissettiklerine, böylece onların da bana zarar vermeyeceğine şahit oldum. Gerçekten bal mühendisi bu arılar. Hiçbir bilgi sahibi olmasak da sadece kovanların içindeki bu muntazam düzen, gayretli çalışma, ortaya çıkan netice İlâhî bir ilham olduğuna delildir.

Eve geldikten sonra arılar hakkında merak ettiklerime baktım. Yazıları okudukça şahit olduğum olayların hikmetini öğrenmek ve gördüğüm davranışlarına “aaa gerçekten öyle yapıyordu, demek bunu bu yüzden yapmış” diye ekleyebilmek beni mutlu etti. Âyette ismi anılan bu mübarek arıcıklarla yakından tanışmış olmak bambaşka bir deneyimdi. Araştırmalarımdan sonra onlara farklı bilgiler ile gitmek daha fazla maşaallah dedirtecek gibi.

Mesela, bir arının hayatı boyunca bir çay kaşığı kadar bal ürettiğini, yani yarım kilo bal için bir grup bal arısının 2 milyon çiçeği gezmesi gerektiğini öğrendim. Bir bal arısının saniyede 230 defa kanat çırpıyor olması onların ne kadar hızlı olduğunu gösteriyor. Duyduğumuz “vızzz” sesi de işte bu hızla çırpılan kanatlardan çıkıyor. Sadece dişi arıların insanları sokması ve de sokan bir arının iğnesini bıraktıktan sonra ölmesi de ayrı bir olay. Bal arılarının 170 koku alıcısının bulunması, Yaradan ne kadar özenerek yaratmış, dedirtiyor insana. Bizlerin kokularını dahi alamadığımız çiçeklerin yerlerini koku alıcılarıyla bulup, bizim için onlardan bal üreterek bizlere hizmetkârlık yapıyor bu sevimli mahlûklar. Üstelik bal arılarının 6 bacağı var. Başlarının yanında 2 bitişik gözleri, başlarının üzerinde ise 3 tekil gözleri bulunuyor. Bunun yanında 2 çift kanatları, 1 nektar keseleri ve 1 de mideleri varmış. Özenle yaratılan mübarek arıları araştırırken bile ibret veriyor ve maşaallah dedirtiyor insana. Âyette de dediği gibi İlâhî bir ilham yol gösteriyor arılara. “Rabbin bal arısına şöyle vahyetti: ‘Dağlardan, ağaçlardan ve insanların kurdukları çardaklardan kendine göz göz ev (kovan) edin. Sonra da her türlü üründen ye de Rabbinin sana yayılman için belirlediği yolları tut.’ Onların karınlarından renkleri çeşit çeşit bir şerbet çıkar ki onda insanlara şifa vardır. Elbette düşünen kimseler için bunda alınacak ibret vardır.” (Nahl Suresi: 68-69)

Eveeet Sevgili Keçeliler!

Can sıkıntım ile başlayan bu güzel ziyaret, bana bu mu’cizeli âyeti yakından gösterdi. Doğal olarak elde ettiğimiz ürünleri yemeden önce araştırmaya, eğer imkânım olursa nasıl olduğunu görmeye heveslendirdi. Yapmış olduğum ziyaretten öğrendiğim bilgiler, gördüğüm mu’cizeler beni çok etkiledi, tabiî kii bende sizinle paylaşmak istedim. Sofralarımızda çoğu zaman olan, belki çok da düşünmeden tükettiğimiz balları bundan sonra yerken, bu hakikatleri aklımıza getirip, tefekkür yapar, bi “Elhamdülillah” deriz, değil mi?

Sizlere iyi tatiller diliyor, bol bol selamlar gönderiyorum. Sağlıcakla kalın Keçeliler!

İlk yorumu siz yazın

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*