Aidiyet, ubudiyet, özgürlük

Özgürlük kelimesini duyduğumda aklıma gelen ilk görüntü, iki elini havaya ve başını yukarı kaldıran biridir. Biraz daha ötesi, sahilde denize karşı, daha da ötesi, bir dağın yamacında uçuruma karşı uçmak istercesine duran biridir. Özgürlük kelimesi hepimizin akıl ve hayâlinde hemen hemen bu ve benzeri görüntüleri tahattur ettirir.

Özgürlük, insanın iliklerine kadar hissetmek ve yaşamak istediği bir his ve durumdur. Yaşandığı ve hissedildiği zaman tatlı, kısıtlandığı ve sınırlandırıldığında ise acı veren bu his ve durum, insan hayatında zaman zaman dereceler ölçüsünde artar ve azalır. Kişi bu hissi tanımlayamadığı, anlayamadığı ve yaşantısına belli ölçülerle aktaramadığı zaman, selde sürüklenen madde gibi, cisminin ölçüsüne göre savrulur durur, cismi savrulurken ruhu da, mâneviyatı da zarar görür.

Yeryüzünde yaşayan her canlının en büyük isteklerinden biri ve en önemlisi özgürlüktür. Özgürlüğünü kısıtlayan şey her ne olursa olsun, insan bu duruma tahammül edemez.

Peki özgürlük nasıl olur?

İnsan, dünya sahasına madde itibari ile geldiği ilk andan itibaren hep sınırlar içinde bulunur. Yaşı ilerledikçe bu sınırlar da yavaş yavaş genişler. Başlangıçta anne rahmi, sonrasında bir beşik, sonrasında ev, hemen akabinde mahalle, şehir, ülke, gitgide dairesi genişler ve madde itibari ile nereye giderse gitsin, hep sınırı olan alanlardadır. Fakat insan sadece maddeden ibaret olmadığından, mânevî ve ruhî sınırlarını da bu ölçüde genişletebilmelidir. Yoksa bedenen dünyanın her yerine gitse de, her şeyi tatsa ve yaşasa da mânevî yönden ancak cismi büyüklüğünde bir kapta hisseder kendini. Ruhu çok keskin bir şekilde bu kabı parçalamak ister.

Buradan hareketle, şöyle denilebilir: İnsan, maddî ve mânevî olarak çift kanatlı yaşar. Tek kanatla belli bir yere kadar gitmeye çabalasa da o tek kanadı da sınırlanınca olduğu yere çakılır. İşte sadece maddî özgürlükle hayatına devam eden bireyler o tek kanatları da çalışmadığında adeta baş aşağı düşer.

Peki insan, mânevî ve ruhî özgürlüğü nasıl sağlayabilir?

İnsan makinesini mükemmel bir şekilde yaratan Allah’ın, yine bu makine için gönderdiği bir nevi kullanma kılavuzu olan Kur’ân-ı Hakîm, mânen bize şunu ihtar eder: İnsana; mânevî ve ruhî özgürlük için en başta iman, sonrasında da ubudiyetle sağlanabilecek aidiyet lâzımdır ki, kendisini güvende hissetsin. İnsan, kendisini güvende hissedemezse özgürlükten de söz edilemez. İnsan özgür doğar, ama iman ve ubudiyet ile aidiyetini sağlayamazsa özgür yaşayamaz. Sadece özgür olduğunu zanneder. Çünkü insanın bu kâinatta düşmanı çoktur. Kendisinin bile bilmediği şeyler bir anda düşmanı olabilir. Özgürlüğünü madden ve mânen kısıtlayabilir. Onu mânevî yönden çökertir.

Ubudiyet bu noktada, acz ve zaafın ilan edilmesiyle kişiyi ulaşamayacağı özgürlüklere çıkarabilir ve sınırlarını kaldırır. Tüm her şey ona düşmanken bir anda dost ve yardımcı olarak, onu hayat sahasında özgür kılar. İnsanın bakış açısı değişir. Sınırları bu bağlılık ve aidiyetten dolayı genişler. Ayrıca yaptığı kulluk içinde de ayrı ayrı, çeşit çeşit özgürlük alanları açılır. Bunun herhangi bir sınırı yoktur. Kişinin bağlanma ve aidiyet derecesine göre özgürlüğü genişler ve artar. Bu genişliği ve dereceyi yazı ile okuyucuya aktarmak çok zordur, çünkü ruhî ve mânevî bir özgürlük olduğundan, yaşanmayı ve hissedilmeyi bekler.

Ayrıca kulluk içinde cüz’i olarak başlayıp küllîyete uzanan bir özgürlük alanı daha mevcuttur. Bu alanda tüm mahlûkat ile irtibat sağlama, onlar adına konuşma, görüşme ve hediyeleri takdim etme söz konusudur. Ubudiyet böylece kişiyi, maddî ortam ve durumundan sıyırıp mânevî sahalarda, zaman ve mekân olgusu olmaksızın gezdirir. İşte insan, gerçek özgürlüğün aslında Allah’a kulluk olduğunu o anda anlar. İbadet bu yönden müthiş bir aracıdır. Gerçek özgürlüğe götüren yoldur.

Normalde bağlanma ve aidiyet insan için bir kısıtlanma ve özgürlük ihlâli iken, özgürlüğün sahibi Yaratıcı’ya olduğunda insanı gerçek özgürlüğe kavuşturur.

İlk yorumu siz yazın

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*