Bir Meşihat Macerası

Osmanlı son döneminde Şeyhülislamların resmî makamı olarak kullanılan Meşihat Dairesi’nin ismini çok kez duymuştum. Anglikan Kilisesi’nin altı soruya altı yüz kelimeyle cevap istemesi hadisesinde bu kurumun bahsi geçmişti, Kız Lisesi’ne çevrildikten sonra yanması hadisesine de muttalî olmuştum. Sonra nereden öğrendim hatırlamıyorum ama “Meşihat arşivi” diye bir arşivin varlığını öğrendim. Üstadım Meşihat’a bağlı Darü’l-Hikmeti’l-İslâmiye’de görev yaptığı için ister istemez ilgimi çeken bir meseleydi bu. Acaba Eski Said’in izlerine rastlanabilir miydi bu arşivde?

Daha sonraları Ali Ulvi Kurucu hatırâtının ikinci cildini okurken Meşihat’la ilgili bir başka ilgi çekici şey öğrendim. “Meşihat’taki gizli kapı” başlığı altında verilen bu kısma göre “Şeyhülislamların dairelerine çıkan gizli bir yol varmış. Kanunî’den beri usul böyle imiş. Şeyhülislam, Meşihat binasındaki halkın, memurların arasına girmeden, ayrı bir yoldan yerine çıkarmış.”1 Bu heyecan verici bilgileri öğrendikten sonra içimde bir Meşihat merakı hâsıl olmuştu. Acaba Şeyhülislamların kullandıkları gizli geçit hâlâ mevcut muydu? Bunu öğrenebilmek için şu an İstanbul Müftülüğü olarak hizmet veren eski Meşihat Dairesi’ne gitmek mümkündü ama gittiğimde ne diyecektim? “Buralarda gizli bir geçit varmış eskiden, acaba hâlâ var mıdır?” demek abes kaçacaktı. Neyse deyip merakımı susturdum.

Sonra hiç umulmadık bir anda umulmadık bir vesile çıktı ve kendimi Meşihat’tan içeri girer buldum. Yanımdaki arkadaşımın delâletiyle birkaç kişiyle görüştük. Meğer bir zamanlar Darü’l-Hikmet’in binası olarak kullanılan yapı yıkılmışmış şimdilerde. Meşihat arşivi ise Kağıthane’de bulunan Osmanlı Arşivleri’ne taşınacakmış. Gizli geçit ise Şeyhülislamların kullandığı binanın 1983-85 yıllarında yıkılmasıyla birlikte yıkılmıştı. Aradığım ve merak ettiğim çoğu şeyin artık var olmadığına üzülsem de Şeyhülislamların bir zamanlar görev yaptığı yerdeki o yeni binaya girmek istedim. Belki eski binayı yıkmadan iyice inceleyip yenisine de bir geçit koymuş olabilirdiler, değil mi? Danıştığımız kişi, konusu geçen binanın şu an boşaltıldığını, onun da yakında yıkılıp aslına uygun olarak bina edileceğini söyledi. Muhtemelen binaya girmemize izin vermezlermiş. Fakat oraya kadar gittikten sonra binaya girmezsem içimde kalacaktı. “Allah kerîm” dedik, “En azından bir soralım. Belki gezmemize izin verirler.” Tam binaya yönelmiş, girecekken bir abi durdurdu bizi, “Binaya şöyle bir bakabilir miyiz?” diye sormamız üzerine de olumlu cevap verdi. Biz de hemen fırladık. Öğrendiğimize göre Şeyhülislamların görev yaptığı oda, binanın en üst katındaki Haliç’e bakan odaymış. Odaya çıkıyoruz ve bu sefer emin oluyoruz; evet, gerçekten gizli geçit yokmuş:’)

Neyse en azından biraz daha inceleyelim etrafı derken aşağıdan bir abi “Yukarıda kimse var mı?” diye bağırıyor. Yanına gidiyoruz, epey kızıyor bize:

“Ne işiniz var burada? Niye geldiniz?”

(Acaba gizli bir geçit aradığımızı söylesek mi?)

“Kim izin verdi size?”

Ne bilelim abi, herkesin maskesi var… “Girebilir miyiz?” dedik, kimse girme demedi.

Nihayet, abi epey bir kızdıktan sonra bir daha böyle bir şey yapmamamızı söyledi ve hayırlı iftarlar diledi. Biz de evimize gittik. Meğer mesai saati bitmişmiş. Üstümüze kapıyı çekip gitselermiş ne olurmuş vs. Biz ne bilelim ki ama, saate bakmamıştık…

Bir de bu Meşihat macerasının devamı var. Bahsi geçen günden iki gün sonra, bu sefer meşihat arşivini -taşınmadan önce- son son gezmek için tekrar müftülüğün kapısından içeri giriyoruz. Bu kez daha dikkatliyiz, evvelsi gün bize bağıran abiye rastlamamayı ümit ediyoruz.

İlk girdiğimiz yer mahzen. Filmlerde gördüğümüz arşiv dolaplarından var. Böyle art arda sıralanmış bir sürü demir dolap. Dolapların önündeki kolu çevirince dolaplar aralanıyor ve aradığın belgeye ulaşabiliyorsun. Bizi gezdiren kişi hemen bir dosya çıkartıyor. Meğerse Meşihat’ta görev yapmış kişilerinin bir nevi CV’lerinin muhafaza edildiği bir yermiş burası. Herkesin adına bir dosya var. Adı, babasının adı, lakabı, eğitimi, hastalıkları ve kendisiyle ilgili lüzumlu her şeyin kaydedildiği bir dosya… Her dosyanın bir numarası var. Dolayısıyla orada bir milyon tane belge de olsa, arşivci istediği belgeyi eliyle koymuş gibi anında bulabilir. Hemen aklımıza Levh-i Mahfuz geliyor. Herkesin hayatının en ince ayrıntısına kadar kaydedildiği müthiş bir arşiv. Durmadan işleyen kalemler… Acaba bizim dosyamızda neler yazıyor?

Vaktimiz kısıtlı olduğu için mahzenden çıkıyoruz hemen. Sıradaki durak II. Abdülhamit döneminde kurulan şer’iyye sicil arşivleri. İstanbul’un yirmi yedi mahkemesine ait defterler burada tutuluyormuş.2 Arşiv dolaplarının yapımında Abdülhamit’in bizzat katkısı olduğu söyleniyor. Malum, kendisi marangozdu. Hemen bu sicillerden narh3 uygulamalarının kaydedildiği bir defterle bir ruznamçeyi4 inceliyoruz. Narh defteri daha sade iken ruznamçenin hem cildi hem hattı çok güzeldi. Defterleri tutan kişilerin makam farklılığından kaynaklanıyormuş bu. Ortam çok güzel ama vakit gerçekten kısıtlı olduğu için oradan da çıkıp son durağımız olan Meşihat arşivine geçiyoruz. Burada da birkaç defteri inceledikten sonra gezimiz bitiyor. Elhamdülillah ya, ne doluydu bu birkaç gün. Allah’ın Hafîz ismini, Levh-i Mahfuz’u hatırlatan bu geziden sonraki tefekkürümüzü şu satırlar çok güzel ifade ediyor:

“اويله إحاطه‌لى و عظمتلى بر حفيظيت حكم ايدر كه، ذي حيات هر شيئك و هر حادثه‌نك چوق صورتلرينى و كورديكى فطرى وظيفه‌سنك دفترينى … مادّى و معنوي إنعكاس آيينه‌لرنده قيد ايدر، يازديرر، ضبط ايده‌رك محافظه آلتنه آلير.”5

Dipnotlar:
1) Üstad Ali Ulvi Kurucu hatıralar, 2.cilt, sf 31
2) Şer’iyye Sicilleri maddesi, TDV İslam Ansiklopedisi.
3) “Tüketiciyi korumak, vurgunu ve değerinden yüksek mal satışını önlemek üzere zorunlu tüketim maddelerine yetkili resmî makamlarca konan ve uyulması gereken sabit fiyat; satılık şeyin belirlenen bedeli” Kubbealtı Lugatı
4) “Osmanlı devlet teşkilatında günlük hesapların yazıldığı gelir ve gider defteri, ruznâme.” A.g.e.
5) “Öyle ihâtalı ve azametli bir hafîziyet hükmeder ki, zihayat her şeyin ve her hâdisenin çok suretlerini ve gördüğü fıtrî vazifesinin defterini … maddî ve manevî in’ikas âyinelerinde kaydeder, yazdırır; zapt ederek muhafaza altına alır.” 11. Şua, 7. Mesele.
Mayıs ayı Eskimez Yazı sayfasını okumak için tıklayınız.

1 Trackback / Pingback

  1. Babaannem | Genç Yorum

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*