Endişe-i istikbal

Sadi Şirazî’ye “İnsan nedir?” diye sorduklarında, “Yek katre-i hûnest, sâd hezârân endîşe” cevabını vermiş. Yani “Birkaç damla kan ve bin bir endişe…”

Evet, gerçekten insandaki en kuvvetli ve önemli duygulardan bir tanesidir gelecek kaygısı.

Her duygu gibi “endişe-i istikbal” duygusunun da bir veriliş amacı vardır. İnsan bu duygu ile istikbale hazırlanmaya ve gelecek tehlikelere karşı hazırlıklı olmaya çalışır. Özellikle gerçek ve ebedî istikbal olan ahirete ve ebedî hayatına ciddî şekilde hazırlanır.

Her duygu gibi bu duygunun istimalinde de ifrat ve tefrite düşme tehlikesi vardır. Bu duygunun ifratı, meydana getireceği stresle hayatı çekilmez hâle getirebileceği gibi, tefriti de yol açacağı sorumsuzluk vaziyetiyle insanın iki hayatını da zora sokabilir.

“İstikbal endişesi” günümüzde, özellikle dünyevî meselelerde, çok ön plana çıkan bir duygu hâline geldi. Bilhassa gençler biraz da ülkenin içinde bulunduğu siyasî, sosyolojik ve ekonomik şartlardan etkilenerek gelecekleri hakkında daha fazla kaygılanmaya başladılar. İş bulma, eğitim, geçim, evlilik vs. konulardaki belirsizlikler gençleri endişelendiriyor. Bir de ülkede pek çok alanda ehliyet ve liyakat yerine torpil ve iltimasın yaygınlaşması gençlerin geleceğe dair ümitlerini ve yaşama şevklerini iyice kırıyor. Hatta gençlerin bir kısmı, imkânların daha iyi olduğu ülkelere gitme planları yapıyor.

Halbuki gençlik, insanın en enerjik ve umut dolu olduğu, hayallere ve hedeflere sahip bulunduğu bir çağdır. Fakat mevcut şartlar ve bu şartlardan kaynaklanan kaygılar gençlerin enerjisini emiyor, harekete geçmelerini engelliyor, geleceğe dair plan yapmalarını zorlaştırıyor.

Peki çare nedir? Mevcut dış şartların kısa zamanda değişmesi mümkün olmadığına göre, gençler geleceğe en iyi şekilde hazırlanmak için ne yapmaları gerekir?

Âna odaklanmak… Geçmiş geçmiştir; geçmişi değiştirmenin imkânı yoktur. Fakat geçmişte yapılan hatalardan ders alıp onları tecrübeye çevirmek mümkündür. Gelecek ise gelmemiştir. Gelecekte karşılaşacağımız şeylerin çoğu bugün yapacaklarımıza bağlıdır. Bugün ekeceğimiz tohumlar yarınlarda fidan olup meyve verecektir. Geleceğini meyvedar etmek isteyenler bugünden tohumları, fidanları ekmelidir.

Günümüzdeki teknolojik imkânlar ve bilhassa internet, özellikle eğitim ve bilgiye erişim noktasında geçmişe nazaran son derece zengin ve cazip imkânlar sunuyor. Artık her türlü bilgiye, derse, kursa online olarak hem de ücretsiz bir şekilde kolayca ulaşmak mümkün. Bu hem dünyevî hem uhrevî anlamda değerlendirilmesi gereken büyük bir fırsat ve nimet. Yapılması gereken ise, yetenek ve ilgi alanlarına göre kısa, orta ve uzun vadede planlar yapıp, bu planları gerçekleştirmek üzere harekete geçmektir.

“Gelecekte karşılaşacağımız şeylerin bugün yapacaklarımıza bağlı olduğu” gerçeği kadar önemli diğer bir husus da “geleceğin bir sahibinin olduğu” hakikatidir. Evet, gelecek ve gelecekte yüzleşeceğimiz şeyler de “rastgele/tesadüfî” olmayacaktır. Her şey bir İlâhî programa bağlı olarak gerçekleşiyorsa, gelecek de “kader” denilen o “İlâhî program”a bağlı ise, o zaman hiç endişelenmeye ve ümitsizliğe düşmeye gerek olmadığı akıldan çıkarılmamalıdır.

Bize düşen; elimizden gelen gayreti gösterdikten sonra geleceğin sahibine güvenmek ve tevekkül etmektir. Bunun yanında “Kader gayrete aşıktır” hakikatini de hiç hatırdan çıkarmadan hedeflerimiz doğrultusunda ciddiyetle çalışmaktır. Mevcut şartlara bakıp da kaygılanmak yerine; sadece âna odaklanmak, gayret ve şevkimizi diri tutmak, geleceğimizi inşa etme yolunda harekete geçmek en doğrusu olacaktır.

İlk yorumu siz yazın

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*