Emperyalist düzene karşı göz kapakları

Emperyalizm, devletlerin kendi çıkarları doğrultusunda hareket edip “pazar bulma” amacıyla diğer ülkeleri manipüle ettiği kapitalist sistemin ulaşmak istediği en yüksek basamak olarak tanımlanır. Kapitalizm; devletleri etki altına alma üzerine kurulu bir sistemken, emperyalizm bireyden başlayıp bütün toplumu etki altına almayı hedefleyen bir sistemdir. Kısa ifadeyle iki sistem de insanlığa katkı sağlamaktan uzak, insanlığı kendisi için malzeme olarak gören sistemin adlarıdır.

Bu sistem, toplum üzerinde oluşturduğu algı ile her bireyin kendini eksik hissetmesine, bir şeyleri satın almaya mecbur hissetmesine sebebiyet verir. Böylece bireyleri mecburen ihtiyaç sahibi hâline getirerek toplumu tüketiciliğe sevk eder. Zamanla zengin sınıf daha da zenginleşmeye, fakir sınıf daha da fakirleşmeye doğru gider. Gelir dağılımının eşit olmadığı günümüzde ekonomik durumu iyi olmayan kesimlerin de tüketim halkasına dahil olmaya kendini mecbur hissetmesi, toplumsal sınıf eşitsizliğinin daha da artmasına sebep olur. Bu da toplumda ayrışmaya ve ahlâkî yozlaşmaya kadar giden süreci devam ettirir.

Emperyalizm toplumda var olan çeşitli sınıfları ayrı ayrı ele alarak analiz eder, kendine muhatap kabul ettiği her kesime özel olarak yaklaşır, her kesimin kendine özgü zaaflarını kullanarak onlardan kazanç elde etmeye çalışır. Özellikle kadınları kendisi için en önemli muhatap addeder ve üzerlerinde oluşturduğu sisteme özgü güzellik algısıyla onları sistem içerisinde en önemli tüketici konumuna getirir.

Evet, topluma ve özellikle kadınlara emperyalist sistemle belirlenmiş tarzlarda güzellik algısı empoze edilmektedir. Sistemin belirlediği tarzlara uymayan kadınların kendilerini toplumdan dışlanmış hissetmemesi için mecburen sisteme dahil olması ve “güzel kadın” imajını ancak bu şekilde elde edebilmesi planlanmıştır. Böylelikle yapılmak istenen, kadınlarda kendi güzel buldukları yönlerini ön plana çıkarma ve güzel bulmadığı yönlerini güzelleştirme davranışlarını hâkim kılmaktır.

Bununla birlikte empoze edilen güzellik algısı zamanla kadınları birbirleriyle rekabete sevk etmektedir. Ve daha güzel olma düşüncesini kadınların en önemli hedefi haline getirip çeşitli aksesuar ve “güzellik” ürünlerini kullanmak ve gerekirse estetik operasyonlarla vücutlarında değişimlere gitmek kadınlardan beklenmektedir.

Konuyla alâkalı olarak Birol Biçer’in “Güzelliğin Diktası” başlıklı makalesindeki şu cümleler okunmaya değerdir:

“Günümüz güzellik ideali sadece dış görünüşle ilintili, tüketim arzusunu körükleyen, kadınların kendi bedenleriyle takıntılı bir ilişki kurmasına yol açabilen bir kadın sorunu olarak belirmektedir. Bu anlamda, güzellik dayatması altında tüketim nesnesine dönüşen kadın sorununda, kurulu kadınlık rolleri içinde güzelliğin de dâhil olduğu, edilgen bir kadın kimliğini olumlayan medya, ideallerin aktarılmasında etkin bir rol oynar.”1

Emperyalizmin günümüzde medya vasıtasıyla bu bağlamda yayınlar yaptığı ve kadınları baskı altında davranışlar sergiletmeye mecbur bıraktığı bir gerçek iken, geçmişte de aynı toplumsal sorunun bir başka versiyonunun görüldüğünü makalede geçen şu cümlelerle anlıyoruz:

“Batılı kadınların bedenlerini acımasızca sıkıştırarak ince ve dik görünmesini sağladıkları korseler nefes almayı zorlaştırıyor, kemikleri sıkıştırıyor ve iç organları baskı altında bırakıyordu ancak sağladıkları zarif görünüm nedeniyle kadınlar bu iç giysiden yüzlerce yıl vazgeçmediler.”

Bu sorunun geçmişten günümüze kadar devam etmesi ve günümüzde kadınların dış görünüşü için gereğinden fazla zaman ve maddiyat ayırması, bununla birlikte kadının hem iyi bir anne, hem iyi bir eş, hem iyi bir iş kadını olma algısının üzerine kusursuz bir görünüme sahip olma algısı da eklenince sonuçta kadınların omuzlarına aldığı yük kat be kat ağırlaşıyor. Tüm bunlar yetmezmiş gibi kadının sanki dış görünüşünü erkeklere beğendirmek için güzelleştiriyormuş gibi bir algıyla karşılaşması ve dışarıdan kötü niyetli erkeklerin bakışlarına maruz kalması, kadını işin içinden çıkılmaz hâle getiriyor.

Bu durumla ilgili olarak Bediüzzaman Said Nursî’nin, kadınlara kötü niyetle bakan bakışları “hayvanî nazarlar” olarak tanımlamasını çok yerinde buluyorum. Kadınları dışarıdan gelen hayvanî bakışlardan korumak için öncelikle; modernite adı altında kadını sırf kendisi olduğu için kabul etmeyip değiştirmek isteyen, kadının fıtrî ve sade hâlini reddedip güzelliğin süs ve makyajla olduğunu zanneden, bakımlı olmayı yüzlerce “bakım ürünü”ne bağlayan, şık olmayı açılmak, güzel olmayı vücut hatlarını belli etmek farz eden, kendi niyetlerinde tonlarca kusur varken kusursuz olmayı dış görünüşte arayan hayvanî nazarlardan kadını korumak gerekiyor.

Tam bu noktada konuyla ilgili olarak Kur’ân’daki bir ayeti ve bir hadisi dikkatlere sunmak istiyorum. Kur’ân-ı Kerîm’de “Mü’min erkeklere söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını da korusunlar. Bu kendileri için daha temizdir, Şüphe yok ki Allah, ne işlerseniz hepsinden haberdar olur.”2 ayetini ve Peygamberimizin (asm) Hz. Ali’ye hitaben, “Bir baktığında arkasından bir daha bakma, birinci bakış hoş görülür ama ikinci bakışa hakkın yoktur”3 hadisini görmekteyiz.

Bu ayet ve hadisten Allah’ın erkeklere, dinde haram olarak belirlenmiş bakışlarla kadınlara bakmamalarını emrettiğini anlıyoruz. Bu emrin sebebini genelde erkeklerin şehevî ve cinsel duygularının kabarmasının önüne geçmek olarak anlamışızdır. Ancak 1400 küsur yıldır güncelliğini koruyan evrensel ve kapsayıcı bir esere karşı bu anlayış çok yüzeysel ve sığ kalmaktadır. Çünkü emperyalizm gibi bütünü etkisi altına almayı hedefleyen bir sisteme karşı, sadece bireyi düşünen ve bireyci önlemler alan bir sistem değil, bütünü korumaya yönelik ve bütüncül yaklaşımlarla hitap eden bir sistem gerektir ki, Kur’ân’ın sınırlarını belirlediği İslâmiyet bu sistemi ihtiva etmektedir.

İşte, Kur’ân’ın erkeklerin bakışlarını sakındırmasını emrettiği ayette anlaşılması gereken en önemli husus, emperyalizmin başta kadınlara ve daha sonra insanlığa lâyık gördüğü tüm sıkıntılı ve katlanılması zor hâlleri sonuç veren düzeninin gerektirdiği durumlara bakmamak, yani fiilen karşı olduğunu göstermektir. Bu zorba düzene karşı önce erkeklerin ve daha sonra insanlığın göz kapakları en etkin rolü oynayacaktır. Ve sonuçta birbirini tamamlaması için yaratılan kadın ve erkek cinsiyeti, dayanışma içerisinde olup emperyalist sisteme hizmet etmekten kendilerini kurtaracaktır.

Dipnotlar:
1- Tıklayınız.
2- Nur Suresi: 30.
3- Ebu Davud, Nikâh, 43.

1 Yorum

  1. Allah razı olsun Mustafa Bey kardeşim, Rabbim kaleminize kuvvet versin. Tesettürü evvela erkek bireyler boyutunda ele almanız bizleri ümit ile sevindirdi. Yazınızın son kısmında yönlendirdiğiniz dayanışma detayı harikulade. Barekallah. Tebrik ve dua ediyoruz.Bu konuda daha detaylı yazılarınızı merak ile bekliyor olacağız. Selamlar.

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*