Gökyüzü metaforu yazımızda güzel geri bildirimler geldiği için manyetizma metaforunu da yazmak istedim. Genellikle zihnimizde dönüp duran ve kurtulmak istediğimiz düşünceler, takıntılar, yok saymaya çalıştığımız vesveseler, kovmak istediğimiz evhamlar için kullanılır bu metafor. Meselâ “kimseye bir faydam yok; fedakârlığı bile beceremeyen bir insanım, arkadaşlarım benden kaçıyor, çok kötü bir insanım; geçmişi unutmalıyım, neden hâlâ aklıma geliyor?!” gibi türlü iç sesimiz bizim içimizde yankılanır. Bunlara karşı genelde iç savaş başlatırız, yani kovmaya çalışırız. Biz kovdukça onlar daha fazlalaşır, bu döngünün içinde kayboluruz.
Küçükken fen derslerinde manyetizma deneyi yapardık, bir tarafta mıknatıs ve bir tarafta metal tozlar, mıknatısı yaklaştırıp uzaklaştırırdık. Mıknatısı tozlara biraz yaklaştırdığımda tozların hafif hafif titreştiğini, kıpırdandığını görürüm. Mıknatısımın şeklini almaya başlar ama yapışmaz. Mıknatısı iyice yaklaştırdığımda ise tozların hepsi yapışır. İşte bizler bu mıknatıs gibiyiz, kurtulmak istediğimiz düşünceler ve iç sesimiz ise metal tozlardır, dikkatimiz ise manyetik alandır. Ben düşüncelerimi kovmak için onların yanına gittiğimde onların üzerime yapıştığını görürüm çünkü ben bir mıknatısım. Halbuki amacım onları kovmaktı. Öyleyse kovmaktan, zihin dünyamdan çıkarmaktan vazgeçtim. Peki, hâlâ oradalar ve hâlâ beni rahatsız ediyorlar. Buna karşı ise, onlara farkındalığımı belli seviyede vereceğim ve odağımı değiştireceğim. Böylece bana yapışamayacaklar, sadece titreşip dururlar. Farkındalığı belli seviyede tutmak ne demek? Zihnime düşünceler hücum etmeye başladığında onların orada olmasına izin verdikten sonra onların dediklerini yapmamak için, başka odak noktasına yönelmek demek. Böylece onların söylediklerine kapılmadığım için olaya farklı açılardan da bakabileceğim. Amaç kaçmak veya onları susturmak değil, yapacağım işe koyulmaktır sadece. Çünkü bu düşüncelerle savaşırken veya onların dediklerini dinlerken hayatı ıskalayabiliyoruz. Yaşam kalitemiz düşüyor, enerjimiz tükeniyor. Bu metaforu uyguladığımızda ise, onlarla savaşmak zorunda kalmayacağımız ve kovmak için üstlerine gitmek durumunda kalmayacağımız için enerjimiz bize kalacak. Bu da gün içinde yapmak istediklerime yeter bir enerjidir zaten.
Dilerseniz bir örnek ile bu metaforu kullanış aşamasını inceleyelim;
Diyelim ki okulda hata yaparım veya arkadaşlarım tarafından dinlenilmeye layık bulunmam korkusuyla asla parmak kaldıramıyorum. Çok güzel bir fikrim olsa bile hocaya bunu söyleyemiyorum çünkü iç sesim diyor ki; “Sen konuşursan seni dinlemezler, senin de moralin bozulur, hepten hayata küsersin; hem dersi uzatma, konuştuğunda herkes sana bakacak; belki fikir sadece sana güzel geliyor, aslında saçma bir fikir” gibi cümleler geliyor. Bu cümleler geldiğinde eskiden olsa ilk tepkimiz onları susturmak için şunları söylemek olurdu; “Ne biliyorsun belki herkes beğenecek, belki özgüvenim artacak, bak hoca da başka fikri olan var mı diyor, sus artık” gibi cümlelerle onu susturmaya çalıştığımızda enerjimiz oraya giderdi, savaş başlardı. Ancak şimdi şöyle diyoruz; “Seni susturmaya çalışmayacağım, istediğin kadar bunları bana söyleyebilirsin ancak senin dediğini de yapmayacağım. Ben parmak kaldırıp saçma da olsa fikrimi söylerken, dilersen yanımda oturabilirsin iç sesim. Şimdi benim konuşma vaktim” deyip hemen harekete geçip el kaldırıyoruz. Velev ki gerçekten kimse dinlemedi, göz devirenler oldu, bu bir sorun değil zira benim için önemli olan fikrimi dile getirebilmekti. Bu benim için çok değerliydi ve yaptım. Ki genelde olumlu sonuçlanır bu gibi durumlar, yine de olumsuza da açığız ve kendi hedefimizde gitmeye devam edeceğiz. Çünkü ben hayatı ıskalamayacağım, elimde olmayan sebeplerle zihnime gelen düşüncelerin döngüsüne kapılıp kendimi hayattan çekmeyeceğim inşaallah…
Allah razı olsun.Çok istifade ettim.Kaleminize sağlık.