Sen de dönersin belki bir gün yüzünü…

Ölmek için çok yorgunum.
Yaşamak için daha çok…
Melankolik bir asfalt kusmuğu asır.
Ve ben bu asrın sancısı…
Kim doğurdu kaygılarımı?
Bilmeden arşınladığım sokaklar
Yüzüme vurur bir tokat gibi
Hakikat çekirdeklerini.
Gördüm ki
Gördüm ki, ruhumun aynasında fokurduyor aksin.
Ne kadar da aksisin…
Fakat aldırmayacaksın, ne de olsa
Feza kokuları ve magma köpükleri arasında
Sevmeyi sevmek
Benimkisi
Senin için, sana inat!
Bilirim sen satır görürsün.
Ben kader!
Yılkılar arasında koşturduğum günlerde kalma
Bayat hayat tadı damağımda…
Kaldırım üstü kol kanat,
İki büklümüm.
Matemler erir gövdemde
Ne cemadat işitir ne hayvanat.
Bilirim, sen
Tek boyutlu hayatının cenderesinde
Sürüklenmektesin.
Sen de bil!
Ben sızdığım zamanın şekline direniyorum!
Ve akmamak için küfrediyor damarlarımdaki kan.
Bre hey zalim çek kelimelerini kınından
Vurmak istersen garibi gönlünden,
An bu an!
Ama bil ki ya biriz biz
Ya bir eksik…
Farkımı fark edebilmek için ıraklarda
Çokça acıttım kendimi.
Öğrenemedim.
Ama öğrendim ki doğup batmıyormuş güneş.
Dünya dönüyormuş.
Sen de dönersin belki bir gün yüzünü.
Tenezzül edersen avam tabakasından bu ferde;
Perde perde gerilmiş damarlarım
En incesinden kızgın bir şiş ile
Deşilse bile.
Zannetme ki bir günde değişiyor bu memlekette bu şeyler.
Zannetme ki; senden başkası bilmez düşlerini…

Mazimin âtimi yutuşunu izledim gözçukurlarımda.
Düştü payıma en soysuzu vakitlerin.
Bakmak için çok geç, gözlerime!
Son yaprağı da soldu içimdeki gülün.
Gülüşlerini sakla başkalarına,
Aşklarına sakla mesela…
Yahut yamaçlarına burnunun zirvesinin.
Ne de olsa sen sensin, ben benim.
Ne diye eklemlerinden sana kenetleneyim?
Yaşamak için yaşlanmak çok ağır değil mi
Senden, seni isteyeyim!

Bir mahzen ıslaklığı ayaklarımda
Göz hapsindeyim ağaç kabuklarının.
Göğsüm tunçlaşmış, mermerleşmiş
Sertleşmiş içi boşalmış terimlere karşı.
Bu tekerleme terennümü bu yüzden
Yıldırır seni siperlikler arkasında bile!
Bu somut hile, müşahedat âleminin
Karıncayiyenlerin ve cinnîlerin
Diline dolaştırılmış bir hida’dır.
Nihayet bulmak isteyen ve
Emen irinini beynimin.
Beylik lafları eden…
Bu Sibirya Türküsünü sana ben
Başkentin sokaklarında haykırıyorum.
Başkent şerha şerha yarık!
Başımın dibini kaşıklıyorlar, hissediyorum.
Bir şimedifer tüm heybetiyle
Geçiyor hayalimdeki şehirden.
Biraz da sen sür izimi…
Dışlanırsa insan ancak böyle dışlanır.
Yine de en fazla soyulurken ruhumdan derim
Güne dünden haber ederim.
Dedim ya çek kınından kelimelerini.
Çek ama ellerim boş.
Sunacak bir meyim yok sana.
Senin sâkîn değilim.
Varsa yoksa bir heyula,
Bir boş koğuş ve bir pabuç.
Dama attığın pabucumun teki hani.
Hani bir soru yüzünden
Sora sora çöllerde
Yüzüme gözüme bulaştırmıştın kinini.
Sormaz olsaydım, soluksuz kalıp!
Sonrasız kaldım…
Neden sonra anladım.
Kalmadı içimde kimse.
Ölmek için çok eksiğim
Ölmemek için çok fazla.

İlk yorumu siz yazın

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*