Edebiyat-ı ecnebiye, Kur’ân’ın belâgati karşısında âciz kalmıştır

Avrupa’dan tereşşuh etmiş şu hâzır edebiyat, romanvârî nazarla Kur’ân’da olan letaif-i ulviyet, mezâyâ-i haşmeti göremez, hem tadamaz;

Kendindeki mihengi ona ayar edemez. Edebiyatta vardır üç meydan-ı cevelân; onlar içinde gezer, haricine çıkamaz:

Ya aşkla hüsündür, ya hamaset ve şehamet, ya tasvir-i hakikat. İşte yabanî edepse, hamaset noktasında hakperestliği etmez;

Belki zalim nev-i beşerin gaddarlıklarını alkışlamakla, kuvvetperestlik hissini telkin eder. Hüsün ve aşk noktasında aşk-ı hakikî bilmez;

Şehvetengiz bir zevki nefislere de zerk eder. Tasvir-i hakikat maddesinde, kâinata sanat-ı İlâhî suretinde bakmaz,

[…] Kur’ân’daki edepse, hevayı karıştırmaz.

Hakperestlik hissi, hüsn-ü mücerred aşkı, cemalperestlik zevki, hakikatperestlik şevki verir. Hem de aldatmaz.

Kâinata tabiat cihetinde bakmıyor. Belki bir sanat-ı İlâhî, bir sıbga-i Rahmanî noktasında bahseder; akılları şaşırtmaz.

Marifet-i Sâniin nurunu telkin eder, her şeyde ayetini gösterir. Her ikisi rikkatli birer hüzün de veriyor; fakat birbirine benzemez.

[…]

Kur’ân’ın edebi ise, öyle bir hüznü verir ki, âşıkane hüzündür, yetimâne değildir. Firaku’l-ahbaptan gelir; fakdü’l-ahbaptan gelmez.

Kâinatta nazarı, kör tabiat yerine, şuurlu, hem rahmetli bir sanat-ı İlâhî onun medar-ı bahsi…

Sözler, Y.A.N., Lugatçeli-2022, s. 823-825

* * *

Cin ve insin, hatta şeytanların netice-i efkârları ve muhassala-i mesâileri olan medeniyet ve hikmet-i felsefe ve edebiyat-ı ecnebiye, Kur’ân’ın ahkâm ve hikmet ve belâgatine karşı âciz derekesindedirler.

Sözler, Y.A.N., Lugatçeli-2022,  s. 463

Lügatçe:
edebiyat-ı ecnebiye: yabancılara ait edebiyat.
belâgat: sözün düzgün, kusursuz, yerinde; hâlin ve makamın icabına göre söylenmesi.
fakdü’l-ahbap: ahbabın ve dostların yok olması.
firaku’l-ahbap: dostlardan, sevgililerden ayrılık.
heva: nefsin günaha iten arzuları.
letaif-i ulviyet: ulvîliğin, yüceliğin güzellikleri.
marifet-i Sâni: sanatla yaratan Allah’ı tanıma ve bilme.
meydan-ı cevelân: hareket alanı.
mezâyâ-i haşmet: heybetli, haşmetli vasıflar.
romanvârî nazar: romana benzer bakış açısı.
sıbga-i Rahmanî: merhameti sonsuz olan Allah’ın boyası.
tereşşuh etmek: sızmak.

Avatar photo
Bediüzzaman Said Nursî hakkında 104 makale
Kur’an’ı çağa tefsir ederek, “Ben kimim, nereden geldim, nereye gidiyorum, bu dünyadaki vazifem nedir?” sorularına cevaplar sunan, “iman-ı tahkiki”, “ahlâk” ve “istikamet” rehberi Risale-i Nur Külliyatı’nın müellifi.

İlk yorumu siz yazın

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*