Bülbülü öldürmek

Bülbülü Öldürmek, geçenlerde eski ciltli bir 1975 baskısıyla geçti elime. Daha önce ismini sıkça duyduğum ama okumaya fırsat bulamadığım bir kitaptı.  Harper Lee tarafından yazılmış olan bu kitap, ilk kez 1960’da yayınlanmış ve o yılın Pulitzer Ödülü’nü kazanmış. İki yıl sonra ise daha sonra Oscar ödülü kazanacak olan film uyarlaması çıkmış. Anlayacağınız epey takdir görmüş bir kitap Bülbülü Öldürmek.

1930’ların ırkçı atmosferini ve o dönemde siyahî topluma yapılan haksızlıkları göz önüne seren bu kitabın 1960’larda böylesine büyük bir takdirle karşılanması ilginç gözükebilir. Bunda tabi ki 1960’ların Amerika’nın ve Avrupa’nın kendi geçmişiyle hesaplaştığı yıllar olmasının büyük bir payı var. Her ne kadar siyahîlerin beyazlarla eşit vatandaşlar olması ve oy hakkına sahip olması çok daha eskilere dayansa da siyahîlerin ayrımcılığa uğramasının resmî olarak yasaklanması 1964’ü buluyor.

Bülbülü Öldürmek, özünde bir çocuğun gözünden adalet ve eşitlik kavramlarının, toplumsal normların ve insan ilişkilerinin karmaşıklığının keşfedildiği bir hikâye anlatıyor. Küçük bir kız olan Scout, ağabeyi Jem ve babaları Atticus’un yaşadıkları küçük kasabada başlarına gelen olaylar üzerinden insan doğası ve toplumların ilkel temayülleri göz önüne seriliyor. Atticus’un 1930’ların sert ırkçılığının gölgesinde, siyahî bir adamın davasını üstlenmesi sonucunda ailenin başına gelenler, Scout’un gözünden aktarılıyor. Daha dünyadaki kötülükleri yeni yeni gören ve anlamlandırmaya çalışan bir çocuğun dilinden böylesine sert bir konuyu dinlemek konuyu daha da çarpıcı hale getiriyor.

İnsan yetişkinlik evresine geçtikçe, etrafındaki adaletsizliklere ve zulümlere karşı hayretini kaybetme tehlikesiyle yüz yüze geliyor. Sonuçta beynimiz bizi korumaya programlanmış olduğu için aslında normal ve âdil olmayan pek çok durum bir süre sonra rutinimiz haline gelebiliyor. Bülbülü Öldürmek gibi kitaplar bizi âdeta omuzlarımızdan tutup sarsarak bunların normal olmadığını, doğru olanın çok daha başka olduğunu hatırlatıyor. Anlatıcının bir çocuk olması, sıradanlaşmış olaylara çok daha hayretle bakmamızı sağlıyor.

Sonuç olarak Bülbülü Öldürmek, hem döneminin toplumsal dinamiklerini yansıtması bakımından, hem de adalete ve eşitsizliklere bir çocuğun gözünden taze bir bakış kazanmamızı sağlaması bakımından okumaya değer bir klasik. Özellikle devamlı korkunç haberlere maruz kaldığımız sosyal medya çağında hayret edebilme ve kötülüğü kınayabilme yetimizi kaybetmememiz adına böyle okumalar yapmaya şiddetle ihtiyacımız var.

Altını çizdiklerim

“Sıfatları çıkarırsan gerçekler kalır.”

“Yalnızca tek bir insan türü varsa, o zaman neden hiç geçinemiyorlar? Hepsi birbirine benziyorsa, niçin özel bir çaba harcayarak birbirlerini aşağılıyorlar?”

“Tutuklanmaktan mı korktun, yaptığın şeyi kabullenmek zorunda kalmaktan mı?” “Hayır efendim, yapmadığım şeyi kabullenmek zorunda kalmaktan.”

“Başka insanların yüzüne bakabilmek için ilk önce kendi yüzüme bakabilmeliyim.”

“Çoğunluğa bağlı olmayan tek şey insanın vicdanıdır.”

“Yüreğinde neşe olanın yüzü de neşe saçar.”

“Yakından tanıdığın zaman bütün insanlar iyidir, Scout.”

“Gerçek cesaretin ne olduğunu görmeni istiyordum, gerçek cesaretin eli tüfekli bir adamla ilgisi olmadığını. Daha başlamadan yenildiğini bile bile başlamak ve her ne pahasına olursa olsun sonuna kadar devam etmek olduğunu.”

“Ben herkesi sevmek için elimden geleni yapıyorum… Bazen açıklamakta zorlanıyorum; bak yavrum, birinin kötü olduğunu düşündüğü bir şeyle seni nitelendirmesi hiçbir zaman hakaret değildir. O kişinin ne kadar zavallı olduğunu gösterir sana, seni incitmez. Yani Bayan Dubose’un canını sıkmasına izin verme. Zaten onun kendi derdi kendine yeter.”

“…beni omuzlarına alır, akşam karanlığında evimize giderdik. İşte bu saatlerde, silâhlardan nefret eden, hiç savaşa gitmemiş olan babamın gelmiş geçmiş en cesur adam olduğunu düşünürdüm.”

“Biz neden sürekli birbirimizi üzüyor, eziyor ve tüketiyoruz? Neden birileri sürekli diğerleri üzerinde egemen olma, üstünlük kurma eğiliminde?”

“Bir çocuk soru sorduğunda ona yanıt vermen gerekir. İşi palyaçolukla atlatamazsın. Çocuk çocuktur ama kaçamak yaptığını büyüklerden daha iyi anlar. Kaçamak yanıtlar ise kafalarını bulandırır.”

“… basit bir sırrı öğrenirsen her türlü insanla anlaşman kolaylaşır Scout. Bir insanı anlayabilmek için o insanın baktığı açıdan bakmayı becerebilmelisin. Kendini onun yerine koyup her şeyi onun gördüğü gibi görmelisin.”

“Kibirle gelen zulmetle gider!”

“Arka bahçedeki tenekeleri vurmanı yeğlerim ama kuşların peşine düşeceğini de biliyorum. İstediğin kadar saksağan vur vurabilirsen, ama unutma, bülbülü öldürmek günahtır.”

“Bülbüller yalnızca müzik üretirler, bizi eğlendirmek için. Bahçeleri yağmalamazlar, tarlalarda yuva yapmazlar. Yalnızca şarkı söylerler. Hem de yürekleri paralanana dek. İşte o nedenle günahtır bülbülü öldürmek.”

İlk yorumu siz yazın

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*