Göğe bakalım!

“Üstlerindeki göğe hiç bakmadılar mı ki, onu nasıl binâ etmişiz ve onu süslemişiz? Hem onun hiçbir çatlağı yoktur!”1

Şehirlerimiz kalabalıklaştı, kalabalık yoksunluğa sebep olmaya başladı. Binalar göğe doğru yükseldi, fakat göğe bakamaz olduk. Ufuk çizgisi belirmiyor artık. Yoğunuz, vaktimiz işlerimizden az. Yetişmiyoruz, yetişemiyoruz. Sınavlar peşi sıra geliyor, konular yetişmiyor, bir bakmışız sınav günü. Varabildiğimiz yerler çok az.

İnsanlık müthiş değişimlerden geçiyor, her geçen gün önceki günün hadiselerini unutturacak cinsten. Öyle ki, durup düşünecek vaktimiz bile olmuyor. “Ne oluyor, neden oluyor? Nereden gelip, nereye gidiyoruz?” sorularının cevaplarını bulamıyoruz. Bütün bu hadiseler insanın anlam arayışına, mana bulmasına mâni oluyor. Dünyaya vazifeli olarak gönderilen insan, ondan istenilen vazifelerin neler olduğunu unutabiliyor.

Durum bundan ibaret olunca insana düşen nedir? Ne yapmalı ne demeli? Nasıl kazanacak ve ne manaya ulaşacak insan?

Yukarıda zikredilen ayet-i kerîme, bize göğe bakmayı emrediyor. Göğe baktıkça muhteşem düzenin mükemmel harekâtı nazara çarpıyor. İnsan, bu dünyaya gayesiz ve manasız yaşamak için gönderilmediğini anlıyor. Zira kainattaki mükemmel nizam ve bu nizamın insana hizmet ediyor olması insana mühim bir meseleyi ihtar ediyor: “İnsan, kendisinin başıboş bırakılacağını mı sanıyor?”

Hayır, asla ve asla insan başıboş bırakılacak değildir. Başıboş bırakılmak için dünyaya gönderilmiş değildir. Kâinatta yaratılan zerreler adedince Yüce Yaratıcı’ya insanı sevk eden hadiseler ve hakikatler mevcut. Birçok ayette Rabbimiz durup düşünmeyi, akletmeyi, şükretmeyi tavsiye ediyor.

“Allah’ın rahmetinin eserlerine bir bak! Ölümünden sonra yeryüzünü nasıl diriltiyor! Ölüleri de kesinlikle diriltecek O’dur. O, Her Şeye Güç Yetiren’dir.”2

Her hadise ve hakikat Allah’ın rahmet eserlerindendir. Elbette ki, beşerin bulaşık eli karışmayan durumlar için bu böyledir. İnsan bazen bilerek, bazen bilmeyerek kainattaki ahengi bozabilir ve bozuyor. Göğe bakamıyoruz artık, zira göklerin bile işgale başlandığını görüyoruz. Allah’ın rahmet eserleri, tahripkâr beşer eliyle hercümerce uğruyor.

Yoğun günlerimiz, ruhlarımızı yoğun bakıma almış durumda. Büsbütün maddiyatla meşgul haldeyiz, maddiyat ile meşguliyet arttıkça mana kayboluyor. Manasını yitiren insan ise ruhsal olarak çöküntü yaşıyor.

Gökyüzü bize manayı öğretiyor, insanın aciz oluşunu, mutlak kudretin kâinatı kapladığını gösteriyor. Her şeyin maddeden ibaret olmadığını hatırlatıyor. Başka âlemlerin, daimî mekanların varlığını hissettiriyor. Semanın ziynetli ve güzel yaratılmış olması, insana bu düzenin bir yaratıcısı olduğunu bildiriyor ve O yaratıcıya tabi olmayı emrediyor.

Dünyanın bizi aldatmasına müsaade etmemeli, ruhlarımızın inşasına çalışmalı ve çürümesine mâni olmalıyız. İnziva yerlerimiz olmalı, kendi ruhumuzun kabuğuna çekilebilmeliyiz.

“Yıpranıyor göğüs ruhun elinde,

Yürek de nefes almalı bir zaman.”3

Evet “Yürek de nefes almalı bir zaman” diyor meşhur İngiliz şair.

“İnsanın gökyüzüne bakacak vakti olmalı. Yapamadım, yetiştiremedim hiçbir zaman bitmez. Hiçbir devirde de bitmemiştir.”4

“Elimden gelse hiç konuşmazdım” der Konfüçyüs. “İyi ama o zaman nasıl anlatacağız insanlara?” diye endişe eder öğrencileri. “Göğün kendisi konuşuyor mu?” diye devam eder… “Ama dört mevsim pekâlâ birbirini izliyor ve bütün var olanlar çoğalıyor. Göğün ve aşkın konuşmaya ihtiyacı yok. Hâlden bilene ihtiyacı var. Hâli okuyabilene. Hâlden anlayabilene…”5

Muhabbet gibi manevî duyguların merkezi konumunda olan yürek ve ayine-i Samed olan kalp, tefekkürle ancak nefes alabilir ve beslenebilir. Tefekkürün en güzel hallerinden biri de gökyüzüne bakmaktır. Öyleyse göğe bakalım!

Şair Turgut Uyar, “İkimiz birden sevinebiliriz göğe bakalım” diyor ve ekliyor birkaç satır sonra;

“Bu evleri atla, bu evleri de, bunları da

Göğe bakalım”

İmam Gazâlî’ye göre göğe bakmanın 10 faydası;

1-Vesveseleri azaltır.

2-Hüzün ve kederi azaltır.

3-Korku vehmini giderir.

4-Allah’ı hatırlatır.

5-Kalpte Allah’ın büyüklüğünü yayar.

6-Kötü düşünceleri giderir.

7-Karamsarlık hastalığına iyi gelir.

8-Âşıkları teselli eder.

9-Sevenleri birbirine alıştırıp, yakınlaştırır.

10-Ve o, duaların kıblesidir…

Peygamber Efendimiz (asm); sevinince toprağa, üzülünce göğe bakarmış. “Yerde tevâzu, gökte ferahlık vardır” buyuruyor. Ayet bize gökyüzüne bakmayı emrediyor, Efendimiz ise göğe bakmayı tavsiye ediyor.

Hem ayet-i kerîmeye hem de hadis-i şerife tâbî olabilmek duasıyla…

Dipnotlar:
1) Kaf Suresi: 6.
2) Rum Suresi: 50.
3) Lord George Gordon Byron.
4) Sadettin Ökten.
5) Kemal Sayar, Beni Sessiz de Sevebilir misin?

İlk yorumu siz yazın

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*