Bereketin kapısı: Toprak

İnsan; yediği ve içtiğidir. Fizyolojik olarak yemek ve içmek insan hayatının temel taşlarındandır. Kana karışıp insan hayatının devamına yardımcı olan bu besinler, aynı zamanda insanın ruhî yapısını, manevî havasını da fıtrî olarak etkilemektedir. Haram, sindirimi zor, yapay olarak üretilmiş, sağlığa zararlı maddeler tüketilirse insan maddî ve manevî olarak bu durumdan olumsuz etkilenecektir. Helal, tayyib, temiz ve sağlıklı besinler tüketilirse insan bu durumdan olumlu etkilenecektir. Aynı zamanda toplumun sağlığının korunması, şahsiyetli bireyler yetiştirilmesi açısından da ne yediğini bilmek bir ülkenin sosyal gücü açısından tartışmasız önemlidir.

Tarımın yapıldığı toprak büyük bir seccadedir. Belki toprak; en yüksek semâvattan, Hâlık-ı Semâvat’a daha yakın bir yoldur.1 Tüm bu bağlamlar düşünüldüğünde insan, özelde de Müslüman bir birey, tüm unsurlarının sağlığı için beslenmesine çok özen göstermeli ve bunu başkalarının insafına bırakmamalıdır.

Tarım ve hayvancılık, insanoğlunun ilk faaliyetlerindendir. Sanayi Devrimi öncesinde tüm ülkelerde millî geliri oluşturan en büyük pay tarım sektörü olmuştur. Tarım sektöründen elde edilen ürün ve bu ürünlerin satışından elde edilen kâr, tarım dışı sektörlere sermaye oluşturması bakımından önem arz etmektedir. Böylelikle oluşturulan artık değer, sanayileşme ve doğal olarak kalkınmanın itici gücünü yani finansmanını oluşturmuştur. Bir ülkenin ekonomik yapısında sanayi sektörü güçlendirilmek isteniyorsa, o ülke önce merdivenin ilk basamağı olan tarımsal üretim istikrarına kavuşturulmalıdır.

Türkiye; üç tarafının denizlerle çevrili olması, iklim çeşitliliği, toprak yapısı ile tarımsal faaliyetlere elverişli bir ülkedir. Türkiye, bu özellikleri ile birlikte dünyada tarımsal üretimde kendi kendine yetebilen ülkeler arasında yedinci sırada yer alan bir yapıya sahip olmasına rağmen bu potansiyelini tam olarak kullanamamaktadır.

Tarımsal faaliyetler geniş anlamda dörde ayrılmaktadır. Bunlar; bitkisel üretim (tarım), hayvansal üretim (hayvancılık), orman ürünleri üretimi ve su ürünleri üretimidir. Türkiye’de bitkisel üretim tarla tarımı şeklinde yapılır ve genelde tahıl ağırlıklı olmakla birlikte pamuk, fındık, tütün gibi birçok ürün de yetiştirilebilmektedir. Hayvansal üretimde ise hem küçükbaş hem de büyükbaş canlı hayvan yetiştiriciliğinin ve pazarlamasının yanı sıra, bu hayvanlardan elde edilen hayvansal ürünlerin de pazarlaması yapılmaktadır.

Yalnızca Türkiye’de değil, değişen dünya koşullarında diğer ülkelerde de yapılarına uygun tarım politikaları ve bütçe planlamaları uygulanmaktadır. Tarım politikalarında amaç; rekabet gücünün arttırılması, gelir düzeyinin yükseltilmesi ve doğal kaynak kullanımında sürdürülebilirliğin sağlanmasıdır. Avrupa Birliği’nde yedi yıllık, Amerika’da beş yıllık tarım politikaları uygulanırken Türkiye’de bir yıllık tarım planlaması dahi bulunmamaktadır.

Türkiye’de tarım alanlarının miras yoluyla parçalanması, giderilmeyen yapısal eksiklikler, tarımsal alt yapı problemleri, teknolojinin tarıma adaptasyonunun sağlanmaması, girdi fiyatlarının yüksekliği, çiftçiyi teşvik edecek ve destekleyecek politikaların eksikliği, verimin düşük olması, ürün arzında yaşanan istikrarsızlıklar, pazarın genişletilememesi gibi uzun yıllardır düzeltilmeyi bekleyen kronikleşmiş problemler mevcuttur. Bu problemlerin çokluğu ve çözüme kavuşturulmaması birçok üreticiyi tarımsal faaliyetlerle uğraşmaktan vazgeçirmiştir.

Tarımsal faaliyetlerin (tarım, hayvancılık, balıkçılık, ormancılık) 2022 yılında iktisadî büyümeye katkısı %5,4 olarak gerçekleşmiş ve çok sınırlı kalmıştır. 1980 yılında tarım sektörünün millî gelirden aldığı pay %25,8 iken uygulanan politikalarla hızla düşmüş, 2022 yılında %4,8 olarak gerçekleşmiştir. 2023 yılında bu pay yine düşerek %4,4 olarak kaydedilmiştir.

İhracat durumuna bakıldığında da son beş yıldır istikrarlı bir şekilde artış gösterse de Uluslararası Ticaret Merkezi’nin 2022 yılı verilerine göre dünya tarım ihracatından aldığı pay ile 23’üncü sırada yer almıştır. Yazının başında belirttiğimiz gibi bu, ülkemizin tam potansiyelini yansıtan bir rakam değildir.

Tüm bunlar değerlendirildiğinde en önce uygulanması gereken politika; çiftçinin, üreticinin gönlünü almak ve eğitimlerle bilinçli, alanında uzmanlaşmış kişiler yetiştirmek olmalıdır. Tarımsal arazilerin bölünmesinin önüne geçilerek küçük değil büyük üretim alanları oluşturulmalıdır. Tarımsal faaliyetleri desteklemeye yarayacak finansal yardımlara bakış açısı değiştirilmeli ve bir yük olarak değil, ülkenin ve vatandaşın geleceği adına kârlı bir yatırım gözüyle bakılmalıdır. Tarım, hayvancılık dahil tüm faaliyetlerde üretim planlaması yapılmalı ve uyulmalıdır. İstikrarın sağlanması için tarımsal ürünlerde taban ve tavan fiyatlar belirlenmeli ve yol gösterici olunmalıdır. Üreticinin en çok sıkıntı çektiği girdi fiyatlarının (gübre, enerji) yüksekliği için düzenlemeler yapılmalı ve iç pazar, dış dünya ile adaletsiz bir rekabete terk edilmemelidir.

Toprak insanın mayasında bulunması hikmetiyle de kıymetlidir.2 Ekolojik dengenin sağlanması, çevrenin korunması, toprağın kirletilmesinin önüne geçilmesi, suyun kıymetinin bilinmesi ve korunması, Peygamberimizin (asm) tavsiye ettiği üzere ağaç dikilmesine önem verilmesi, insanların yaşadığı toprağa karşı bağlılıklarının artması bakımından da tarımsal faaliyetler kıymetlidir. Toprak; çalışkan insana kollarını açan, emeğinin karşılığını cömertçe veren, tevazu, verim ve bereketin kapısı olan bir vazifelidir. Kıymetine göre muamele etmek borcumuzdur.

Dipnotlar:
1) Risale-i Nur Külliyatı, Mesnevî-i Nuriye.
2) Mü’min Suresi: 67.

 

İlk yorumu siz yazın

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*