Dünyanın en büyük flamingo üreme alanlarından biri
Türkiye ve Akdeniz havzasının en büyük flamingo kolonisine ev sahipliği yapan Tuz Gölü’nde, bu yıl kuluçkadan çıkan binlerce flamingo yavrusunun, göç için uçacak olgunluğa eriştiği bildirilmiş.
Aksaray’ın Eskil ilçesi sınırlarında yer alan Tuz Gölü’nün güneyinde, 4 ay önce kuluçkadan çıkan flamingolar, bu ay itibarıyla (Eylül 2024) göç kafilesine katılacak. Bembeyaz gölün üzerinde renk cümbüşü oluşturan flamingolar, sıcak ülkelere göç etmeye başlayacak.
Doğaya Kuş Bakışı ve Ekoloji Derneği Başkanı Fahri Tunç, Tuz Gölü’nün misafirleri olan flamingoların uzun göç için hazır hale geldiklerini söyledi. Tuz Gölü’nün, dünyanın en büyük flamingo üreme alanlarından biri olduğunu hatırlatan Tunç, şöyle devam etti:
“Artık misafirlerimizi uğurlamanın vakti geldi. Eylül ayı itibarıyla flamingolar Tuz Gölü’nden uzaklaşıp daha sıcak alanlara gitmek için göçe başlayacak. Tuz Gölü’nde üreyen flamingoların bir kısmı kışı Gediz Deltası’nda geçiriyor bir kısmı da Gediz Deltası’ndan daha sıcak alanlara hareket edecek. Sonrasında mart, nisan gibi tekrar onlarla buluşmayı arzuluyoruz. Flamingolar, Tuz Gölü’ne gelmeden önce Gediz Deltası’nda konaklar ve havalar ısınmaya başladığında bir kısım koloni orada kalırken çoğunluğu Tuz Gölü’ne gelerek kuluçkaya yatar. Flamingo yavrularının çoğu uçuş egzersizlerini tamamladı ve eylül ayı itibarıyla Gediz Deltası’na doğru hareket edecekler. Oradan da sıcak ülkelere kanat çırpacaklar. Kuluçkadan geç çıkan yavrular için beslenme ve egzersiz uçuşları devam ediyor. Onlar da eğitimini tamamladıktan sonra göç edecek.”
Muhtemelen siz bu haberi okuduğunuzda flamingoların büyük kısmı göçmüş olacak. Sorma imkânımız olsa da sorabilsek: Göç nereye ve niçin?
Denizin derinliklerinden şifa umudu
Kuzey Buz Denizi’nde yaşayan mikroplar, yeni antibiyotiklere kaynaklık edebilir. Bilim insanları laboratuvar deneylerinde başarılı sonuçlar elde etti. Halihazırda kullanılan antibiyotiklerin çoğu karada yaşayan aktinobakterilerden elde ediliyor, ancak antibiyotik direnci artış gösterdiği için bilim insanları yeni kaynaklar arayışında.
30 Ağustos 2024 tarihinde Frontiers in Microbiology dergisinde yayımlanan çalışmada, dört aktinobakteri türünün enteropatojenik E. coli (EPEC) bakterisi üzerindeki etkileri araştırıldı.
EPEC, özellikle küçük çocuklarda şiddetli ishale yol açan bir bakteri olarak biliniyor. Araştırma sonucunda, iki aktinobakteri türünün bu bakterinin hastalığa neden olmasını engellediği keşfedildi.
Haberden anlaşıldığı üzere denizler de şifa kaynağı. İnsanoğlu çalışıp araştırdıkça bakalım daha ne ‘sürpriz’lerle karşılaşacak?
“Dünya dua üzerine kurulmuştur”
Paris 2024’te atıcılık branşında gümüş madalya kazanan ve atışı sırasında duruşuyla dünyanın en çok konuşulan Türk sporcusu olan Yusuf Dikeç’in sadece ‘poz’u değil, madalya kazandıktan sonraki açıklamaları da dikkat çekti. Dikeç bir bakıma, “Duanız olmazsa ne ehemmiyetiniz var?” (Furkan Suresi: 77.) ayetini farklı bir ifade ile dünyaya ilan etmiş oldu.
Olimpiyatlarda madalya kazanan Yusuf Dikeç’in değişik medya kanallarında yer alan beyanlarının özünde ‘dua’ var. Mesela Dikeç, bir açıklamasında şöyle demiş: “Ben Müslümanım ve inançlı da bir insanım. Bizim büyüklerimiz hep şunu söyler: Dünya dua üzerine kurulmuştur. Yani bu dua Müslüman dilinde de vardır, Hıristiyan dilinde de vardır. Yani dua duadır. Allah’la kul arasındaki o köprüdür. Yani senin çok çalışarak ne istediğine bağlı. Zaten Allah hiçbir zaman için ‘Sen Müslümansın sana çok yardım edeyim, sen Hristiyansın sana yardım edeyim’ dememiş. Demiş ki, ‘Çalış ve benden iste.'”
Bir başka haberde ise şu bilgiler var: “Biz oraya giderken 85 milyonun duası vardı öyle gittik. Bize verilen rol orada yarışmaktı. Biz elimizden gelenin en iyisini yapmaya çalıştık. Bundan sonraki hedefimiz 2028’de Los Angeles’a gideceğim. Allah nasip ederse orada altın madalyayı alacağım.” (ntv.com.tr, 1 Ağustos 2024)
Biz de duanın sırrını anlayan ve bunu en iyi şekilde ifade eden Yusuf Dikeç’e yeni madalyalar kazanması için dua edelim.
Uzaydan dünyaya iletişim ne kadar hızlanabilir?
Avustralya’da başlatılan yeni bir lazer destekli proje, dünya genelinde iletişimi kökten değiştirebilir. Proje kapsamında, iki yer istasyonu Alman bir uydudan lazer sinyalleri almayı başardı. Bu başarı, uzaydan yeryüzüne veri aktarım hızını 1000 kat artırma potansiyeli taşıyor.
“TeraNet” adı verilen bu girişim, Batı Avustralya Üniversitesi’nden bilim insanı Sascha Schediwy tarafından yönetiliyor ve Avustralya Uzay Ajansı tarafından finanse ediliyor. 1957’den beri uydular, radyo dalgalarıyla iletişim kuruyor. Ancak bu radyo dalgaları, düşük frekansları nedeniyle veri iletiminde sınırlı kalıyor ve artan veri talepleri karşısında artık yeterli olmuyor. Schediwy, lazerle yapılan yüksek frekanslı iletişimin, veri aktarım kapasitesini 100 ila 1000 kat artırabileceğini söylüyor.
Bu yeni teknoloji, uzay keşiflerini daha yakından takip etmemizi sağlayabilir. Örneğin, gelecekte Ay’a iniş yapacak insanları birden fazla kamera açısıyla ve yüksek çözünürlükte izlemek mümkün olacak.
Haber böyle. Peki soralım: İnsanoğlunun, uzayı merak ettiğinden daha fazla ‘öte dünya’yı ve ‘ahiret hayatını’ da merak etmesi, ona göre hazırlanması, araştırmalar yapması icap etmez mi?
İlk yorumu siz yazın