Mim’siz medeniyette görmediğim hürriyet, Anadolu’nun dağlarında hükümfermadır

Eğer medeniyet böyle haysiyet kırıcı tecavüzlere ve nifak verici iftiralara ve insafsızcasına intikam fikirlerine ve şeytancasına mugalâtalara ve diyanette lâubalicesine hareketlere müsait bir zemin ise, herkes şahit olsun ki, o saadet-saray-ı medeniyet tesmiye olunan böyle mahall-i ağraza bedel, Vilâyat-ı Şarkiyenin hürriyet-i mutlakanın meydanı olan yüksek dağlarındaki bedeviyet ve vahşet çadırlarını tercih ediyorum. Zira bu mim’siz medeniyette görmediğim hürriyet-i fikir ve serbestî-i kelâm ve hüsn-ü niyet ve selâmet-i kalp, Şarkî Anadolu’nun dağlarında tam manasıyla hükümfermadır.

Bildiğime göre edipler edepli olurlar. Edepsiz bazı gazeteleri nâşir-i ağraz görüyorum. Eğer edep böyle ise ve efkâr-ı umûmiye böyle karma karışık olsa, şahit olunuz, böyle edebiyattan vazgeçtim. Bunda da dahil değilim. Vatanımın yüksek dağlarında, yani Başit başındaki ecram ve elvah-ı âlemi, gazetelere bedel mütalâa edeceğim.

“Muarradır feza-i feyzimiz şeyn-i temennadan.

Bize dâd-ı ezeldir zîrden, bâlâdan istiğna.

Çekildik neşve-i ümitten, tûl-i emellerden.

Öyle mecnunuz ki, ettik vuslat-ı Leylâ’dan istiğna.” [1]

Tembih: Medeniyetten istifam, sizi düşündürecek. Evet, böyle istibdat ve sefahete ve zilletle memzuç medeniyete, bedeviyeti tercih ediyorum. Bu medeniyet, eşhası fakir ve sefih ve ahlâksız eder. Fakat hakikî medeniyet, nev-i insanın terakkî ve tekemmülüne ve mahiyet-i nev’iyesinin kuvveden fiile çıkmasına hizmet ettiğinden bu nokta-i nazardan medeniyeti istemek, insaniyeti istemektir.

Tarihçe-i Hayat, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul-2023, s. 86-87

Lügatçe:
bâlâ: yukarı.
bedeviyet: göçebelik, ilkellik.
dâd-ı ezel: Allah vergisi.
ecram: gök cisimleri, yıldızlar.
elvah-ı âlem: âlemin levha ve manzaraları.
hürriyet-i mutlaka: hiçbir kayıt ve şarta bağlı olmayan bir hürriyet.
mahall-i ağraz: kasden yapılan kötülüklerin yeri.
mim’siz medeniyet: başındaki mim (me) harfi çıkarıldığında “deniyet (alçaklık, aşağılık, bayağılık)” manasına gelen kötü medeniyet.
muarra: yüksek, temiz.
mugalâta: yanıltıcı söz etme, safsata.
nâşir-i ağraz: kasden söylenen kötülükleri yayan.
neşve-i ümit: ümit sarhoşluğu, sevinci.
nifak: ayrılık, bozgunculuk, fesat.
saadet-saray-ı medeniyet: mutlu eden medeniyet sarayı.
şeyn-i temenna: başkasının önünde eğilme lekesi.
tesmiye: isimlendirme, ad verme.
tûl-i emel: bitmeyen arzu.
Vilâyat-ı Şarkiye: şark, doğu vilâyetleri.
zîr: aşağı.

Dipnotlar:
1) Abdullah Cevdet, Kahriyat, s. 76

 

Avatar photo
Bediüzzaman Said Nursî hakkında 111 makale
Kur’an’ı çağa tefsir ederek, “Ben kimim, nereden geldim, nereye gidiyorum, bu dünyadaki vazifem nedir?” sorularına cevaplar sunan, “iman-ı tahkiki”, “ahlâk” ve “istikamet” rehberi Risale-i Nur Külliyatı’nın müellifi.

İlk yorumu siz yazın

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*