Gecenin sâkinleri
Hem de o sessiz zâkirleri…
Dikmişler gözlerini küremize
Ediyorlar duâ hepimize…
Kimisi küçük kimisi büyük
Kırpıyorlar gözlerini hep birbirine…
Issız, ışıksız
Ve de yükseklerinde yerin
Oluyorlar daha bir yakın
Ve de oluyorlar daha bir parlak
Hem de görünüyorlar bize…
Artıyor sayıları bir de…
Şu ışık kirliliği yok mu şu büyük şehirlerde!
Pek çok zevkimiz gibi
Alıp götürüyor da pek çok yıldızımızı…
Göstermiyor
Gizliyor onları yalancı ışıkların gölgesinde…
Onlar istiyorlar ki bize baktıkları gibi
Bakılabilsin onlara da şu nazar-ı ibretimizle…
Sonra olsun o bakış
Ve de seyir
Hem de dönsün mârifet-i İlâhî…
Her gece bayram var gökyüzünde…
Bayraklarla süslenmiş görebildiğince…
Yıldızlar
Direksiz, gaz yağsız, odunsuz
Ve de kömürsüz gece lambaları…
Milyonlarca
Hatta milyarlarca yıldır parlayıp yanan…
Esrârengîz enerji kazanları..
Basit de maddeleri…
Hidrojen ve de helyum…
Dönüşüverdi mi biri diğerine
Çıkıyor ortaya o kocaman ateş kazanları
Hem de fokur fokur kaynayan…
Milyonlarla ölçülebilen o muazzam sıcaklıkları…
Bize ulaşan ise sadece bir serinlik
Bir de uzaklık farkları…
Isısından ziyâde ışığına âşina
Hem de hasret nefsimizin hazları…
Hayâlimizin yazları…
Şâirlerimizin nazları
Hem de şiirlerini “yaz!”ları…
Her bir yıldız oluyor birer mülhim-i hakîkat…
Veriyor ellerine yazanların
Hayâl sûretini giymiş o müthiş hakîkatları…
“Dinle de yıldızları şu hutbe-i şîrînine,
Nâme-i nûrîn-i Hikmet, bak ne takrîr eylemiş…
Hep beraber nutka gelmiş, hak lisâniyle derler…”
İlk yorumu siz yazın