Dil ve Kültürün Dansı: Üzümlü Kekler ve Şapşik Baka’lar

Günde kaç kelimeyle anlaşıyor, derdinizi anlatıyorsunuz? Hiç düşündünüz mü? Ben mesela bu yazımı kaç kelimeyle yazacağımı merak ediyorum. Yazının sonuna eklerim, biiznillah.

Dil-kültür bağlamında yazı yazmak, konuşmak ve dinlemek her zaman beni cezbetmiştir. Yüksek lisans tez konumu da dil ve kültür bağlamında değerlendirebileceğim bir konu seçmiştim. Dilin kültürle olan ilişkisi, özellikle kültürün dile yön vermesi beni her zaman mest etmiştir.

Her dil, içinde doğduğu kültürün izlerini taşır; kelimeler sadece sözcüklerden ibaret değil, aynı zamanda bir halkın duygu dünyasının, yaşam biçiminin ve tarihî mirasının taşıyıcılarıdırlar. Bu konuyu biraz modellemek istiyorum.

Örneğin, Farsî kültürün romantizmi diline de yansır; Farsçanın şiirsel ifadeleri, kulaktan kalbe işleyen melodik tınısı, tercümesi nâmümkün iltifat sözcükleri ve tabiî ciğer delen hüzün betimlemeleri… Ah Farsî, üzümlü kekim.

Arap kültürünün tatlı-sert yapısı da diline yansır; bilmeceyi andıran sarf nahiv gramer yapısı, cinsiyetçi söylemleri ama bir o kadar beliğ ifadeleri ve gırtlak vurgusuyla netliğini baskın karakteri olarak yansıtır.

Japonca için ise söyleyecek çok sözüm var elbette. Fakat sizi sıkmayacağım (desem de inanmayın, Japonca konusu açılınca çenem düşüyor). Japon kültüründeki baskın saygı unsuru, diline de yansır. Öyle ki, saygı kademeleri bile var, âdeta bir merdiven gibi düşünün. Business Nihongo deyince Japonca bilenlerin çoğunun korkulu rüyası olduğunu söylemek abartı olmaz muhtemelen. Çünkü bu, “seviye içinde seviye” demek oluyor. Basit bir “bakma/görme” anlamına gelen bir kelimeyi 8 (yazıyla sekiz!) farklı seviyede söyleyebilirsiniz. Japon dilinde var olan bu seviyeli saygı ifadeleri, aslında Japon toplumunun hiyerarşik yapısını gösterir ve saygıya dayalı ilişkilerinin bir yansımasıdır. Dili öğrenirken sadece kelimeleri değil, bu toplumsal düzenin nasıl işlediğini de öğrenmiş oluyorsunuz.

Ayrıca herkesin malumu olan bir konuyu ele alalım: “Japoncada küfür yok.” Evet, Japoncada küfür yok. Hakaret içeren bazı ifadeler tabiî ki mevcut, fakat bu ifadeleri şirin bir ses tonuyla söylerseniz, samimî bir anlam kazanabilirler. (Örneğin: “Baka” – “aptal” demek ama “şapşik seni” derkenki tonlamayla tatlı bir hâl alabiliyor.) Size kaba-sabalıktan daha ilginç bir şey söyleyeyim; Japoncada sevgi sözcüğü yok. “Canım”, “bir tanem”, “ballı çöreğim”, “üzümlü kekim” gibi ifadeler yok. Buna benzer bir şey söylemeye kalktığınızda şaşırıp anlam veremeyebiliyorlar. Mesela, çok sevimli bir Japon çocuğunu görünce “Ay sen ne tatlı bir şeysin, seni yerimm” gibi ifadeler kullanmayın; gerçekten bebeği yiyeceğinizi sanabilirler.

Haklarına girmeyelim şimdi, bir tanecik kelimeleri var; eşlerin (özellikle hanımların kocalarına hitaben) kullandıkları anata kelimesi. Normal bir cümlede “sen” zamiri yerine kullanılıyor ama ben (pek çok hocam gibi) bunu “hayatım” diye çevirmeyi uygun buluyorum. Sevgi ifadelerinin eksikliğini kültürün içinde de bulabiliyorsunuz ama bu konuya değinmek istemiyorum. Üzülüyorum.

Aynı şekilde Japon kültüründe duygu ifade etmekten çoğunlukla kaçınılır. Japonların utangaçlığı, dillerine de yansır. O kadar çekimserler ki en az sözcükle en çok şeyi ifade etme becerisine sahip olabilirler. Belki de bu yüzden dünyanın en kısa şiiri olan Haiku’nun mucidi olmuşlardır, kim bilir…

Çok fazla goygoy yaptım, biliyorum. Ama söylemiştim, konu Japonca olunca kendimden geçiyorum. Daha değinmek istediğim pek çok yön vardı (yazı kültürü, günlük ifadeleri, hava ile ilgili sözcükleri, atasözleri, mitleri), ama Japonca asıl konu olmadığı için şimdilik burada duruyorum. Başka bir zaman Japonca ve Japon kültürü ile ilgili sizi darlamaya geleceğim, tabiî siz de isterseniz.

Velhasıl kelam, dil ve kültür iç içe geçmiş iki muazzam kavram. Her dil, ait olduğu kültürün izlerini taşır ve bu izler de o dili öğrenen herkesin yolunu etkiler.

Ben bu konuda daha ne kadar konuşurum kim bilir, ama sizi daha fazla sıkmak istemiyorum (şu ana kadar sabrettinizse ne mutlu bana!)

Sonuç olarak bu yazıyı yazarken kullandığım kelime sayısını tahmin ettim ve… yanıldım! Düşündüğümden çok daha az kelimeyle derdimi anlatmışım. Belki de dile getiremediğim kelimeler, kültürle o kadar iç içe geçmiş ki fark etmeden hep bir şeyleri tekrar etmişim. Üzümlü kekimi yerken saymaya ve bu konu hakkında düşünmeye devam edeceğim. Görüşmek üzere!

İlk yorumu siz yazın

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*