Yabancı dil, yabancı değil

Konuşarak iletişim kurma kabiliyeti insanı diğer canlılardan ayıran en önemli özelliklerden biridir. Meşhur deyişteki gibi bir lisan öğrenmek insanın kendi kültürünü ve düşünce yapısını şekillendirirken; ikinci bir lisan öğrenmek, kişiye yepyeni bakış açıları kazandırır. Ne var ki yeni bir dil öğrenmek pek çok insana zor bir süreç gibi görünür. Oysa dil, Allah’ın sayısız nimetlerinden biridir ve yeni bir dil öğrenmek, O’nun mahlukatını daha iyi temaşa etmemize olanak sağlar.

Allah bizlere Bakara Suresi 31. ayette1 insanın yaratılışının en başından beri dil ve anlam kazanma yeteneğiyle donatıldığı gösterir. Farklı diller öğrenmek, Allah’ın sanatındaki çeşitliliği kavramak için bir fırsattır. Bu bakış açısıyla yaklaşıldığında, yeni bir dil öğrenmek korkulacak bir şey değil, keşfedilecek bir hazinedir. Yeni bir dil öğrenmek, yeni bir dünyayı tanımak gibidir. Bu süreçte, Allah’ın yeryüzündeki farklı kültürleri ve toplulukları nasıl yarattığını ve onların dil yoluyla nasıl bir bütün oluşturduğunu daha iyi anlarız. Üstelik bu, dilin bir iletişim aracı olmanın ötesine geçen manevî bir boyutunu da bize gösterir. Farklı diller, Allah’ın sonsuz ilmi ve kudretinin bir yansımasıdır.

Peki yeni bir dil öğrenmek, ilerleyen yaşlarda gerçekten zor bir süreç midir? Hem evet hem hayır. Bir İngilizce öğretmeni olarak zaman zaman velilerime de açıkladığım gibi, Allah’ın bize verdiği akıl ve öğrenme yeteneği yaşla sınırlı değildir. Her insan, doğru yöntem ve sabırla yabancı bir dili öğrenebilir. “Tabula rasa” kavramı, insan zihninin doğuştan boş bir levha olduğunu ve tüm bilgilerin deneyimle yazıldığını öne süren bir felsefî terimdir. Bu teoriye göre zihnimiz dünyaya geldiğimizde bomboştur ve yaşam boyunca edindiğimiz tecrübelerle bu boş levha dolmaya başlar. Ancak modern bilim, bu kavramın tam olarak doğru olmadığını ortaya koymuştur. İnsan beyni, doğuştan gelen dil öğrenme mekanizmalarıyla donatılmıştır. Çocuklar, dünyaya geldiklerinde tamamen boş değillerdir; dil öğrenmeye yatkın bir zihin yapısıyla doğarlar. Bu nedenle çocuklar, etraflarındaki dili fıtrî bir şekilde öğrenmeye başlarlar. Beynimiz, dil bilgilerini anlamaya ve organize etmeye hazır bir yapıda yaratılmıştır.

Bu konuyu üniversitede öğrenirken hayretime engel olamayıp sesli bir şekilde “Subhanallah” demiştim. Halbuki öğretmenim bunu çok bilimsel bir yaklaşımla ele alıyordu. Sınıf arkadaşlarım bana şaşkın şaşkın bakıp neden böyle bir tepki verdiğimi sorduğunda afallamıştım. Bediüzzaman’ın “Sizin okuduğunuz fenlerden her fen, kendi lisan-ı mahsusuyla mütemadiyen Allah’tan bahsedip Hâlık’ı tanıttırıyorlar. Muallimleri değil, onları dinleyiniz.” sözleri hatırıma geldiğinde, bakış açımızın bizi ne kadar farklı yerlere götürdüğünü fark ettim.

Dil öğrenimine olan bakış açınızı değiştirdiğinizde kabiliyetlerinizin nasıl inkişaf edeceğine siz de hayret edeceksiniz. Çünkü Allah bizleri hadsiz istidatlarla donatmış ve bu istidatlarımızın tecrübe ve imtihanla neşv ü nema bulacağını anlatmıştır. “Hakîm-i Ezelî, inâyet-i sermediye ve hikmet-i ezeliyenin iktizâsı ile, şu dünyayı, tecrübeye mahal ve imtihana meydan ve Esmâ-i Hüsnâsına ayna ve kalem-i kader ve kudretine sayfa olmak için yaratmış. Ve tecrübe ve imtihan ise neşv ü nemâya sebeptir. O neşv ü nemâ ise, istidadların inkişafına sebeptir. O inkişaf ise, kabiliyetlerin tezâhürüne sebeptir. O kabiliyetlerin tezâhürü ise hakâik-ı nisbiyenin zuhuruna sebeptir. Hakâik-ı nisbiyenin zuhuru ise Sâni-i Zülcelâlin Esmâ-i Hüsnâsının nukuş-u tecelliyâtını göstermesine ve kâinatı mektubât-ı Samedâniye sûretine çevirmesine sebeptir.”2 Yaşımız ilerledikçe dil edinimindeki fıtrî meylimiz körelse de, kendi kabiliyetlerimizi inkişaf ettirerek bu mektubat-ı Samedâniye’yi binbir dillerle okuyabiliriz. Yetişkinliğe nazaran küçük yaşlarda dil öğrenimi daha kolaydır çünkü çocuklar anadillerini öğrenirken aynı zamanda yeni bir dili öğrenmeye de açıktırlar, bu kabiliyetleri daha esnektir. Ancak bu demek değildir ki, gençler ve yetişkinler dil öğrenemez. Aksine, yetişkinler dil öğrenirken bilinçli bir çaba sarf ederler ve bu da süreci daha anlamlı kılar. Düzenli tekrarlar ile yetişkinler de zihin esnekliğini koruyabilir. Bilimsel araştırmalar, yeni bir dil öğrenmenin yaşlılıkta bile zihni dinç tuttuğunu ve beyin sağlığına katkıda bulunduğunu gösteriyor. Farklı diller öğrenmek, beynimizi sürekli olarak yeni bilgilerle beslediğimiz ve işlediğimiz bir egzersiz gibidir. Yabancı diller, bize farklı kültürleri ve yaşam biçimlerini tanıma fırsatı sunar. Ve unutmayalım ki, Allah’ın yarattığı hiçbir şey yabancı değildir; her şey O’nun sanatının bir parçasıdır. Yabancı bir dil öğrenmek de bu sanatın farklı bir rengini keşfetmektir.

İlk yorumu siz yazın

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*