
Said Nursi, “Küre-i arz bir memleket, belki bir vilayet, belki bir köy gibi oldu.” ve “âlem bir şehr-i vahid hükmüne geçti […] ehl-i dünya, bir meclisin ehli hükmündedir.” demektedir. Bir anlamda Global/Küresel köy teorisi ile eşleşen bu fikirden yaklaşık 40 yıl sonra bu konu Kanadalı iletişimci McLuhan tarafından dile getirilmiştir. Günümüzde bu global köyün en önemli iletişim aracı ise sosyal medya platformlarıdır. Ne var ki her iletişim türünün bir ahlâkı olduğu gibi sosyal medyanın da bir ahlâkı var. Bu ahlâkî çerçevede sosyal medyayı ve diğer dijital platformları elbette kullanmalıyız. Ama artılarını ve eksilerini bilerek…
Dijital Platformlar (Sosyal Medya) Nasıl Kutuplaştırır ve Ötekileştirir?
Sosyal medya, görüşlerimizi şekillendiren, kime dost kime düşman olacağımıza karar vermemizi sağlayan bir mecra hâline geldi. Peki, nasıl bu hâle geldi?
1. Dijital Yankı Odaları: Görüşler Nasıl Sabitleniyor?
• Dijital platformlar, herkesin kendi dünyasına göre bir sosyal medya “balonu” içinde yaşamasına sebep oluyor. Örneğin, Instagram’da veya Twitter’da kimleri takip ediyorsak, onlardan gelen içeriklerle çevreleniyoruz. Görüşlerimize, düşünce yapımıza ters olan paylaşımlar ya önümüze hiç gelmiyor ya da yanlış ve tehditkâr bir şekilde sunuluyor. Böylece, bir konu hakkında yalnızca benzer düşünen kişilerin içeriklerini görüyor ve duymak istediğimiz sesleri dinliyoruz. Bu durum, “yankı odası” denilen bir etki oluşturuyor. Sosyal medya, kişiyi âdeta bir kutu içine hapsediyor ve kendine benzemeyen insanları yabancılaştırarak onlardan uzaklaştırıyor. Kısacası, dijital platformlarda “biz” ve “onlar” ayrımı çok net bir şekilde karşımıza çıkıyor.
2. Nesiller Arasındaki Bağ Kopuyor mu?
• Sosyal medya yalnızca kişilerin birbiriyle olan ilişkisini değil, aynı zamanda nesiller arasındaki bağı da zayıflatıyor. Daha önceki kuşaklar, örf ve âdetlerini bir sonraki nesle aktarırken doğal bir bağ kurabiliyorlardı. Ancak günümüz gençliği, sosyal medyada kendine özgü bir dil ve düşünce tarzı geliştirdiği için, büyükleriyle iletişim kurmakta zorlanıyor. Örneğin, TikTok’ta popüler olan şakalar veya “trend” olan içerikler, daha yaşlı nesil için çoğu zaman anlaşılması zor bir yapıya sahip. Sosyal medya, nesiller arasında bir kültürel boşluk oluşturuyor ve bu da toplumsal bağların kopmasına neden oluyor. Örneğin Avustralya, 16 yaş altı çocukların sosyal medyayı kullanmasını yasaklamayı düşünüyor. Başka ülkeler de var. Sosyal medya, yanlış bilgiye maruz kalma ve politik kutuplaşma gibi genel sorunlarla ilişkilendirilmektedir.
3. Fikir Ayrılıkları Nasıl Kutuplaşmaya Dönüşüyor?
• Sosyal medya, insanların kendi fikirlerini özgürce paylaşabileceği bir platform olarak yola çıkmıştı, ancak bu özgürlük zamanla kutuplaşmanın en büyük etkenlerinden biri hâline geldi. Örneğin, bir kişi siyasetle ilgili bir konu hakkında bir şey paylaştığında, onunla aynı görüşte olmayan kişiler tarafından hemen eleştiriliyor ya da yanlış yönlendiriliyor. İşin ilginç tarafı bu olumsuz tabloyu kimse üzerine almıyor. “Üçüncü kişi etkisi” denilen bu yaklaşıma göre genellikle kendimizin medya manipülasyonlarına karşı daha dirençli olduğunu, diğer insanların ise manipülasyonlara daha açık olduğunu düşünüyoruz.
4. Gerçek Hayattan Kopma ve Dijital Yabancılaşma
• Gençler, sosyal medya ile birlikte dijital dünyada bir kimlik arayışına giriyor. Ancak bu dijital kimlik, çoğu zaman gerçek hayattan kopuk, yüzeysel ve anlık etkileşimlere dayalı oluyor. Örneğin, bir kişi sosyal medyada “beğeni” aldıkça kendini değerli hissediyor ve bu sanal onay ihtiyacı, kişinin gerçek hayatta yalnız hissetmesine yol açıyor. Oysa gerçek dünyada kurulan ilişkiler, kişilerin duygusal bağlarını daha güçlü bir şekilde pekiştiriyor.
Araştırmaların Bize Gösterdiği
Dijital platformların toplum üzerindeki etkilerini anlamak için yapılan birçok araştırma, sosyal medyanın kutuplaşma, ideolojik yankı odaları ve toplum içindeki bölünmelere neden olabileceğini gösteriyor. Bu konuda bazı araştırmalar…
1. Yankı odaları ve ideolojik kutuplaşma
• İdeolojik Ayrıştırma: Pew Research Center’ın Amerika’da gerçekleştirdiği bir araştırma, sosyal medyanın insanlar arasında zaten var olan ideolojik ayrımları daha da güçlendirdiğini ortaya koyuyor. Araştırmaya göre kullanıcılar genellikle kendi görüşlerini destekleyen içerikleri ve kişileri takip ediyorlar. Bu, insanların yalnızca kendi bakış açılarına uygun bilgilerle karşılaştıkları “yankı odaları” oluşmasına neden oluyor. Yankı odaları, farklı görüşlere sahip insanlarla etkileşime girmeyi azalttığından, toplumsal bağları ve hoşgörüyü zayıflatıyor.
• Grup psikolojisi ve yankı odaları: Eğer sosyal gruplar kendi içine kapanır ve bir “yankı odası” içinde kalırlarsa gerçekleri algılamakta zorlanırlar. Bu durumda şunlar oluyor.
-Grup temsil ettiği gücü ve potansiyelini olduğundan çok daha yüksek görüyor.
-Rakibin gücünü ve potansiyelini ise olduğundan çok daha yetersiz ve değersiz görüyor.
-Eldeki bilgiler grubun eğilimini destekleyecek şekilde seçiliyor.
-Fikir birliği önemsenerek gruptan farklı düşünenler, grup tarafından dışlanmamak için kendi düşüncelerine sansür uyguluyor.
-Grup benzeyen insanlardan oluşuyor ve paralel görüşler kolaylaşıyor.
-Grup içi çatışmalar başlıyor, yeni kopuşlar olabiliyor.
2. Algoritmaların Kutuplaştırıcı Etkisi
• Algoritmik ayrıştırma: 2020’de Nature Human Behaviour dergisinde yayımlanan bir çalışma, sosyal medya algoritmalarının kullanıcılara gösterilen içerikleri kişiselleştirmesiyle kutuplaşmanın arttığını ortaya koydu. Araştırmacılar, algoritmaların kullanıcıların ilgi alanlarına ve geçmiş etkileşimlerine göre içerik sunduğunu ve bunun da bireyleri kendi ideolojik kamplarına daha da yakınlaştırdığını belirtti.
• X platformu kutuplaştırıyor: 5 aylık kullanıcı deneyimime göre Twitter’da insanı mutlu edecek bir ekosistem oluşturmak oldukça zor. Twitter kullanımı siyasî kutuplaşmayı ve öfkeyi artırıyor. Ayrıca daha zayıf psikolojik iyi oluş ile ilişkili…
3. Gençler Üzerindeki Etkiler ve Nesiller Arası Bağların Zayıflaması
• Aile içi iletişim zayıflıyor: Gençlerin sosyal medya platformlarında yoğun vakit geçirmesi, onların aileleri ve yaşça büyük bireylerle arasındaki iletişimi de etkiliyor. Common Sense Media’nın 2022’de yaptığı bir araştırma, gençlerin sosyal medya ile daha fazla vakit geçirdikçe aileleriyle olan bağlarının zayıflama eğiliminde olduğunu gösteriyor.
• Sosyal medya kullanımını azaltmak psikolojimize iyi geliyor: Bir araştırma sonuçlarına göre günlük olarak sosyal medya kullanımını sınırlayan basit bir müdahale, genç yetişkinlerin ruh sağlığını önemli ölçüde iyileştirebilir. Türkiye genelindeki bin 476 gönüllü katılımcı ile yürütülen araştırma sonuçlarına göre, günlük sosyal medya kullanım süresi arttıkça manevî hayatın zayıfladığı görülüyor. Buna göre, 1 saatten az kullananların manevi hayat seviyesi en yüksek, 4 saat ve üzeri kullananların ise en düşük olduğu bulundu.
4. Toplumsal Kutuplaşmanın Siyasi Yönleri
• Siyasî kutuplaşma analizi: Bir araştırma, sosyal medyanın toplum içindeki siyasî kutuplaşmayı nasıl etkilediğini analiz etti. Çalışmada, sosyal medyada siyasî içeriklerin çoğunlukla kutuplaştırıcı bir dille yayıldığı ve kullanıcıların politik görüşlerine göre kendi aralarında ayrıştığı gözlemlendi. Bu da kişilerin farklı görüşlere sahip kişilerle diyalog kurmaktan kaçınmalarına ve kendi politik gruplarında daha radikal görüşlere yönelmelerine neden oluyor. Araştırmacılar, bu sürecin toplum içinde sağlıklı bir siyasî tartışma ortamını engellediğini ve kutuplaşmayı derinleştirdiğini belirtiyor.
• Olumsuz bir kişinin grubu etkilemesi: Buna “çürük elma etkisi” deniyor, bir grup içindeki olumsuz bir davranışın, diğer kişilere de yayılarak olumsuz bir kültürün oluşmasına neden olması durumudur. Buna göre, bir gruptaki tek bir kişinin veya küçük bir grubun negatif davranışları, zamanla tüm gruba sirayet eder ve grupta çatışmalara neden olur. İşin bir de grup psikolojine bakan yönü var. Bu tür negatif kişiler, grubun psikolojisini ve verimliliğini de azaltıyor ve çatışmalara yol açarak grup enerjisini azaltıyorlar.
5. Mahremiyetin Kaybı ve Sosyal Medya Manipülasyonları
• Dijital İzleme Konsorsiyumu’nun (Digital Rights Watch) yaptığı araştırmalar, sosyal medya platformlarının kullanıcıların özel bilgilerini toplayarak onlara özel içerik sunma stratejilerinin, kişilerin mahremiyet algısını değiştirdiğini gösteriyor.
6. Sosyal Medya Bağımlılığı ve Toplumsal Bağların Zayıflaması
• Bağımlılık: Araştırma, sosyal medyada uzun süre vakit geçiren kişilerin yalnızlık hissi ve anksiyete düzeylerinin arttığını ortaya koydu. Bu kişiler, sosyal medyada etkileşim kurmakla meşgul oldukları için gerçek hayattaki arkadaşlık ilişkilerine daha az önem veriyorlar ve toplumsal bağları giderek zayıflıyor.
• Sürekli olumsuz haberlere maruz kalma: Medya ne yazık ki bizi aralıksız olarak kötü haber okuma eğilimine ve kötü haber bağımlılığına maruz bırakıyor. Web sayfalarında veya sosyal medyada çok sayıda haberle karşılaşıyoruz ve algoritma özellikle olumsuz haberleri önümüze çıkarıyor. Sürekli olumsuz hab erlerle beslendiğimizde, sadece varoluşla ilgili kaygılarımız değil, insanlığa olan inancımız da kaybolmaya başlıyor.
7. Sahte Haberler ve Bilgi Kirliliği:
• “Gerçek ayakkabısını giymeye çalışırken, yalan şehri dolaşır” diye bir atasözü var. Araştırmalara göre, insanlar aşırı biçimde yeni bilgiyle yüklendiğinde, iyiyi kötüden ayırt etme noktasında başa çıkma mekanizmalarını daha az kullanma eğilimi gösteriyor ve bu noktada da popülaritenin cazibesi, kaliteye üstün geliyor. Sosyal medyanın politika ve günlük yaşam üzerindeki önemli etkilerinden kaynaklı, iyi ve kötü bilgi arasında bir ayrım gözetme becerisi, bugünün çevrimiçi bilgi ağlarında her zamankinden daha önemli hale geliyor. Ayrıca Yapay zekâ sayesinde gerçekmiş gibi görünen sahte videoların/görsellerin üretilmesi, toplumsal kutuplaşmayı derinleştiriyor.
Peki, Çözüm Ne?
Sosyal medyadan tamamen uzaklaşmak mümkün değil ve belki de doğru da değil. Ancak, sosyal medyayı daha bilinçli kullanmak bizim elimizde.
• Farklı görüşlere açık olmak
• Eleştirel düşünmek.
• Empati kurmak.
• Gerçek hayatta ilişkilerimizi güçlendirmek.
• Bilgi kirliliğine karşı dikkatli olmak.
1 Trackback / Pingback