
“Burada her suale cevap verilir, her müşkül halledilir!”
Bediüzzaman Said Nursî
“Risale-i Nur yüze yakın din tılsımlarını ve hakaik-ı Kur’âniyenin muammalarını hall ve keşfetmiştir ki her bir tılsımın bilinmemesinden çok insanlar şübehata ve şükûka düşüp tereddütlerden kurtulamayıp bazen imanını kaybederdi. Şimdi bütün dinsizler toplansalar, o tılsımların keşfinden sonra galebe edemezler.” (Kastamonu Lahikası, 123. Mektup)
“Dinin, Şeriatın ve Kur’ân’ın yüzden ziyade tılsımlarını, muammalarını hall ve keşfeden; ve en muannid dinsizleri susturup ilzam eden; ve Mi’rac ve haşr-i cismanî gibi sırf akıldan çok uzak zannedilen Kur’ân hakikatlerini en mütemerrid ve en muannid filozoflara ve zındıklara karşı güneş gibi ispat eden ve onların bir kısmını imana getiren Risale-i Nur eczaları…” (Emirdağ Lahikası, 23. Mektup)
Tablacı hükmünde olan insanlara bir fiyat veriyoruz. Acaba asıl mal sahibi olan Allah ne fiyat istiyor? (Sözler, 1. Söz)
Sâni’in vücut ve vahdetine en vâzıh delil nedir? (Mesnevî-i Nuriye, Şuaât)
[Allah’a giden yolları] neden aklıyla herkes göremiyor? (Mesnevî-i Nuriye, Nokta, 2. Bürhan)
Ezeliyet-i madde ve harekât-ı zerrattan teşekkül-ü enva gibi umur-u bâtılaya neden ihtimal veriliyor? (Mesnevî-i Nuriye, Nokta, 2. Bürhan)
Nedir şu tabiat, kavânîn, kuvâ ki, onlarla kendilerini aldatıyorlar? (Mesnevî-i Nuriye, Nokta)
Kur’ân nedir? Târifi nasıldır? (Sözler, 25. Söz)
Ne için Kur’ân da hikmet ve felsefe gibi kâinattan bahsetmiyor? (Mesnevî-i Nuriye, 14. Reşha)
Şerr-i mahz olan şeytanların icadı ve ehl-i imana taslitleri ve onların yüzünden çok insanlar küfre girip Cehenneme girmeleri, gayet müthiş ve çirkin görünüyor. Acaba Cemîl-i Alelıtlak ve Rahîm-i Mutlak ve Rahman-ı Bilhakkın rahmet ve cemali, bu hadsiz çirkinliğin ve dehşetli musibetin husulüne nasıl müsaade ediyor ve nasıl cevaz gösteriyor? (Lem’alar, 13. Lem’a, 2. İşaret)
Mahdut bir hayatta, mahdut günahlara mukabil hadsiz bir azap ve nihayetsiz bir Cehennem nasıl adalet olur? (Lem’alar, 11. Lem’a, 12. İşaret)
Cenâb-ı Hak musibetleri veriyor, belâları musallat ediyor. Hususan masumlara, hattâ hayvanlara bu zulüm değil mi? (Mektubat, 12. Mektub)
Bir zaman sinnen, cismen, rütbeten büyük bir adam bana dedi: “Namaz iyidir. Fakat her gün her gün beşer defa kılmak çoktur. Bitmediğinden usanç veriyor.” (Sözler, 21. Söz)
Çok tembellerden ve târikü’s-salâtlardan işitiyoruz. Diyorlar ki: “Cenab-ı Hakkın bizim ibadetimize ne ihtiyacı var ki, Kur’ân’da çok şiddet ve ısrarla, ibadeti terk edeni zecredip Cehennem gibi dehşetli bir ceza ile tehdit ediyor? (Lem’alar, 23. Lem’a, Hâtime)
Her şey rızka muhtaç mıdır? (Sözler, 22. Söz, 2. Makam, 7. Lem’a)
Birçok defa dua ediyoruz, kabul olmuyor. Halbuki âyet umumîdir; ‘Her duâya cevap var’ ifade ediyor. (Sözler, 23. Söz, 1. Mebhas)
Kısa bir zamandaki küfre mukabil, hadsiz bir zaman Cehennemde hapis nasıl adalet olur? (Lem’alar, 28. Lem’a, 19. Nükte)
Âlem-i İslâm’daki ihtilâfı tâdil edecek çâre nedir? (ESDE, Tulûat)
Tenkidi nasıl görüyorsun? Hususan umûr-u diniyede… (ESDE, Tulûat)
Hazret-i Azrail birdir, bir anda her yerde eceli gelenlerin ruhunu [nasıl] kabz eder? (ESDE, Tulûat)
Hamiyet-i diniye mi, yoksa hamiyet-i milliye mi daha kuvvetli, daha lâzım? (Hutbe-i Şâmiye’nin Zeyli)
Kader ile cüz-ü ihtiyarî nasıl tevfik edilebilir? (Sözler, 26. Söz)
Madem katli halk eden Hak’tır. Niçin bana kàtil denilir? (Sözler, 26. Söz)
Eğer desen: “Kader bizi böyle bağlamış, hürriyetimizi selbetmiştir. İnbisat ve cevelâna müştak olan kalp ve ruh için kadere iman bir ağırlık, bir sıkıntı vermiyor mu?” (Sözler, 26. Söz)
Eğer desen: “Birinci Mebhas’ta ispat ettin ki, kaderin her şeyi güzeldir, hayırdır. Ondan gelen şer de hayırdır, çirkinlik de güzeldir. Hâlbuki şu dâr-ı dünyadaki musibetler, beliyyeler, o hükmü cerh ediyor.” (Sözler, 26. Söz)
Masumların ve hatasızların musibet içinde yanması nedendir? Adaletullah nasıl müsaade eder? (Sözler, 14. Söz’ün Zeyli)
Hak bir olur. Nasıl böyle dört ve on iki mezhebin muhtelif ahkâmları hak olabilir? (Sözler, 27. Söz)
Bazı rivayetlerde vardır ki; “Bid’aların revacı hengâmında ehl-i iman ve takvadan bir kısım suleha, Sahabe derecesinde veya daha ziyade efdal olabilir” diye rivayetler vardır. Bu rivayetler sahih midir? Sahih ise, hakikatleri nedir? (Sözler, 27. Söz)
Deniliyor ki: “Sahâbeler Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâmı gördüler, sonra iman ettiler. Biz ise görmeden iman ettik. Öyle ise imanımız daha kavîdir.” (Sözler, 27. Söz)
Bir şeyin zıddı olmazsa, o şeyin nasıl kemâli olabilir? (Sözler, 32. Söz, 2. Mevkıf)
Diyorsun ki: “Ehadiyet-i Zat-ı İlâhiye ile külliyet-i ef’âli ve vahdet-i şahsiyesiyle muinsiz umumiyet-i rububiyeti ve ferdaniyeti ile şeriksiz şümul-ü tasarrufatı ve mekândan münezzehiyetiyle her yerde hazır bulunması ve nihayetsiz ulviyetiyle her şeye yakın olması ve birliği ile her işi bizzat elinde tutması, hakaik-ı Kur’âniyedendir. Kur’ân ise, hakîmdir. Hakîm ise, akıl kabul etmeyen şeyleri akla tahmil etmez. Akıl ise, zâhirî bir münâfâtı görüyor. Aklı teslime sevk edecek bir izah isterim.” (Sözler, 16. Söz)
Ve daha yüzlerce imanî-içtimaî soruya Risale-i Nur cevap veriyor.
İlk yorumu siz yazın