ECEL GELMEDEN

“Kur! O kadar kur ki, kurarken mimiklerin oynasın yaşarmış gibi. Hayaller kur, ardından dualarla yakar. Onu, bunu, şunu, hepsini iste. Herkesin, Rabbinden ne istediğine kimse karışamaz” diye haklı haklı yazarken şimşekler çaktı.

Peki ya istemeyi unuttuğumuz bir şeyler varsa?

Düğünleri, bayramları hayal ettiğimiz, planladığımız gibi ölümümüzü, cenazemizi düşünmüyoruz sanki. Asıl memleketimize, sonsuzluğa gidiş şeklimiz geri dönüşü olmayan bir an olmasına rağmen; kaçımız ölüm halimiz için hayal kuruyoruz, dua ediyoruz dünya halimize ettiğimiz kadar?

Kaç elin parmakları kadar bilmiyorum. Ama biliyorum ki hayal etmeli o ânı. Dua etmeli o âna. Belki bilsek ecel tarihini, planlarız her şeyi. Kafayı yercesine.

Bilinmez diye mi bu unutuş, bu vazgeçiş, bu yokmuş gibi yapmak?

Bir misafir gelecekse, bu bilgiye sahipsek evimizi hep hazır tutarız. Ne zaman geleceğini bilmesek de hep tetikteyizdir. Salmayız hiç, “Amaan bugün de toplamayayım” demeyiz, “Ya zil çalar bugün gelirse?” diye bekleriz.

Heyhaat!

Misafir kadar çekinmiyoruz mu ölümden?! Bu mesaj mı çıkıyor buradan? Bir yanlış anlaşılma olmalı Rabbim. Bu kadar da değilizdir. “Ölüm tarihimizi bilmediğimizden canım bu rahatlık” tezini sunduğumda bitirseydim yazıyı iyiydi ama şimdi konu nerelere geldi…

Neden misafiri beklediğimiz gibi bekleyemiyoruz sahi? Hoşumuza mı gitmiyor ölmek fikri? Orada sevdiklerimin sayısı çoğaldıkça ölüm soğuk değil sıcacık geliyor diyorum genelde. Bu cahilliğimden mi bilmiyorum, ama galiba öyle.

“Sevdiklerim oradalar” hissi, sınav kâğıdını boş vermemek için sevimli notlar yazmaya çalışan öğrenci misali gibi oluyordur belki… Hayatı, “Çıkarın kâğıtları, kalemleri. Sınav yapacağım!” dendiğinde geçtiğimiz hazır ol halindeki gibi yaşamasak da; yanımızda her an kâğıt, kalem bulundurmak şart. Yoksa okulda ne işin var derler insana, oturmaya mı geldin?

Evinde otursaydın ya da gel müdürün odasına, neden hiçbir şey getirmediğini açıklarken oturursun felan da derler muhtemelen.

Namazı kaçırmamak, orucu tutmak, zekâtı vermek, İslam’ın şartlarını yerine getirmek; her an kağıt, kalem bulundurmak gibi olabilir.

Peki yeterli gelir mi?

Hiç sanmam kâğıt, kalemin olması ve sevimli notların işimizi göreceğini. Belki 10-15 puan alırız o notlardan. Unutmayalım 45 altı kalır sınavdan. 43.5 ile kaldığım sınavlar geldi aklıma, cız etti içim.

Yok, içime kurt düştü. Sınav kâğıdını dolduracak bir şeyler bulmam, hayatı okumam lâzım. Bu sınavda kitaplar açık. Kopyaları peygamber hayatlarından, imtihanlarından alabiliriz a dostlar!

Peki istediğimiz sorudan başlayabilir miyiz hocam? Bence bu sınavda hayıırr! Her şeyi hakkıyla bilen, her işi hikmetle yapan güzel Rabbim en güzel sıralamayla sormuştur. Sırayı bozmayalım gençler! Sabah ezanı okunuyor şu an.

Sıradaki sorum geldi sanırım.

Ben kaçtım.

Soruları dikkatli okumayı unutmayalım!

İlk yorumu siz yazın

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*