ÖYLE SEVİYORUM Kİ SENİ

Gidiyorum zırhımı kuşanmaya. Ettiğim duaların yanına usul usul kıvrılmaya. Hâlâ idrakine varamadığım fakat epey mesafe kat ettiğim tevekkülün yanına. “Necisin? Nereden geliyorsun? Nereye gidiyorsun?” suallerini kendime sormaya. Okuduklarımı, yaşadıklarımı, gördüklerimi hazmetmeye gidiyorum. Gittiğim yerlerde Seni bulmaya niyetleniyorum. Senden gelene razı olmaya tüm çabam. Öğütler veriyorum kalbime. Sabrı da şükrü de sev diyorum. İmtihandan yüzünü çevirme; imtihana yüzünü dön, var gücünle kabullen tüm benliğin ile sev diyorum.  Yolum uzun, azığım sadece Sensin. Sen bana yetensin. En derinlerimi bilensin. Hem küçük hem büyük olan bu kalbi tatmin edensin. Paniklerimi, telaşlarımı, kederlerimi, kaygılarımı sevince çevirensin. Günahlarımı hoşgörünle eritensin. Bulunduğum hallerin girdabından Sana sığınıyorum.

Vicdanım beni rahat bırakmaz. Vicdanım benim hiç susmaz. Onun bulduğu kusurları affınla susturansın. Affını sığınak yaptım en karanlık yanıma. Affınla sıyrıldım en zor gecemden. Aklım, fikrim, kalbim, zihnim hiçbir yerde; Senin adını duyana kadar bir vakit ezan sesinde. Görmez gözlerim gafletin işgali altında; bir Kur’ân sayfasında adını okuyana kadar. Öyle seviyorum ki rahmetini, öyle seviyorum ki merhametini. Öyle düşüyorum ki şeytanın tuzağına. Dolanıyor elim ayağım onun oyunlarına. Sen beni şeytanın kuyularından sağ çıkaransın. “Allah’ın nuruyla nurlanan bir gönlün semasını hangi bulutlar kaplayabilir” diyor ya Üstad Risale-i Nur’da. Allah’ın nuruyla nurlansın ki, kara bulutlara rest çeksin gönlüm. Ne olur kalbimi ihlastan ayırma.

Yıllar sonra geriye dönüp baktıkça, nasıl geçmiş zaman diyecek, hayreti kuşanacağım. O zaman da gençliğime hesap sormaya gideceğim. Nerede, nasıl geçirdin günlerini? Yaş aldıkça derinleştin mi? Çizgilerin oluştu ve anlamına kavuştu mu? Soracağım gençliğime…

İlk yorumu siz yazın

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*