Adımlar; adım’lar ve adımladıkça anımsar insan
Bir çırpınış ortasında kaldıkça daha yoğun yaşanır hüsran
O an; şu denizin örtüsü kalkar ve göğsüme uzanır kızıl bir sıcaklık
Bir iyilik su götürür,
Bir hayat göz kırpar
Derin bir kuyudan su çekmeye başlar kalbim
Yorgun ve usulca
Akıttığı göz yaşlarını yeni bir macerada harcamaya müptela.
Anılar anımsandıkça anlar,
Anlarda kalan keskin kıraç kokusunu sabahın
Yeni baştan başlar ve ufukta solmaya yüz tutarken aklım
Kalabalık girift yollarda bulduğum,
İşte o an…
Buğulu, soğuk bir camdan bakma edasıyla dünyaya
Bir nefes döndürür çiğ tanelerini andıran yeni bir hülyaya…
Ben şu yollara hayranım, bitmeyen şu yollara
Kendimi ölümün tatlı uykusu ile karşıladığım
Ecel celladından kaçarcasına aldığım hızla hayat virajını
Karşımda beliren şu bilinmezlik portresine hayranım ben.
Her geçtiğim yolun ardından maziye bir tohum daha ekilir
İstikbal kıtasında açana değin
Kardelenler, goncalar…
Anılarda direttiğim küçük bir çocuğun masumiyetini
Bir sabah ezanı canlandırır gözümde
Irmaklar akar bir yanımdan
Güneş bulutlardan pare pare iner
Ağıl kapısına dayanmış olan bir kuzu çağırır beni.
Ve bir sessizlik kaplar odalarını aklımın
Ve biter işte zihnimi ele geçiren sabahın kıraç kokusu,
Sonra
Yine bir çocuk çöp toplar
Yine bir çocuk kuru ekmeğe muhtaç
Yine bir çocuk gözlerini kapar
Yine bir çocuk gece yarısı sokakta aç.

İlk yorumu siz yazın