
Ev hanımlığının hayatıma kattığı şeylerden biri; radyo dinlemek. Aslında çocukluğumdan beri hayatımızda radyo vardı. Hiçbir zaman televizyon girmeyen evimizde bir gazeteci olarak babam, haberleri radyodan takip ederdi. Kaloriferin hemen yanındaki sehpanın üzerinde duran radyonun önüne küçük bir iskemle çeker, sırtı kaloriferde haberleri dinlerdi. Kaddafi’nin devrilişini1, Soma’daki maden faciasını2 radyodan takip ettiğimi hatırlıyorum.
Annem ise ekseriyetle mutfakta iş yaparken radyosunu açar, -o zamanlar dinlemekten hiç haz almadığım- karadeniz müzikleri dinler; Akra FM, Bizim Radyo gibi kanalları takip ederdi… Bilmiyorum, radyo dinlemenin anne olmakla bir ilgisi var mı ama hakikaten iş yaparken radyo dinlemek bende “Annem oldum” hissiyatını uyandırıyor. Tabii fizikî bir radyom yok benim. Telefonumdan takip ediyorum yayınları. Bazen de podcast denilen kayıtlı yayınları takip ediyorum. Bakın olayı nereye bağlıyorum şimdi 🙂
Dinlediğim podcastlerden biri Abdurrahman Râ’fet el-Bâşa (1920-1986) adlı Suriyeli yazarın “Suver min hayati’s-sahâbe”3 adlı kitabından seçmeler şeklinde hazırlanmış. Hem Arapça bir şeyler dinleyerek eski üniversite yıllarımı yâd etmek, hem daha önce hiç duymadığım Sahabelerin hayatlarını öğrenmek ve de tek başıma yaptığım kahvaltıları şenlendirmek için müthiş bir fırsat!
Tufeyl bin Amr, bahsi geçen podcasti dinlerken tanıştığım Sahabelerden biri. Müslüman olmadan önce cömertliği ve şairliğiyle tanınan Yemenli Devs kabilesinden Tufeyl b. Amr’ın İslam’a girişi, kabilesini İslam’a davet edişi ve vefatı öncesinde gördüğü rüya çok hayreti mûcib.
Hicretten önce Müslüman olmak niyetiyle Yemen’den Mekke’ye gelen Tufeyl’i şehre ulaştığında Kureyş’in ileri gelenleri karşılar. Baba ile oğulu, kardeş ile kardeşi birbirinden ayıran bir tefrikacı olarak tanıttıkları Hz. Peygamber’in sözlerinin sihir gibi tesir ettiğini söyleyerek, onunla konuşmaması için uyarırlar. Tufeyl’i öyle korkuturlar ki; Peygamberimize yaklaşmamaya, onunla konuşmamaya ve ondan bir şey işitmemeye karar verir. Öyle ki, tavaf etmek için Kâbe’ye gittiğinde Muhammed’den (asm) bir şey işitmemek için kulaklarına pamuk parçaları sıkıştırır. Fakat Kâbe’ye giden Tufeyl, orada Peygamberimizi namaz kılarken görür. Daha önce görmediği bir şekilde ibadet eden Peygamberin ibadeti Tufeyl’i çok etkiler. İhtiyarsız bir şekilde yavaş yavaş Peygambere yaklaşmaya başlar, onun kelâmını işitir. Bakar ki işittiği kelâm çok güzel bir kelâmdır. Kendi kendine düşünür; “Yazıklar olsun sana Tufeyl! Sen akıllı, şair bir adamsın. Sözün güzel ile çirkinini birbirinden ayırabilirsin. Eğer söyledikleri güzelse kabul edersin, çirkinse terk edersin.” der ve böylece Peygamberimizi takip ederek ona başından geçenleri anlatır. Getirdiği kelâmı işitmek ister. Peygamberimiz ona İhlas ve Felak surelerini okur. Daha önce bundan daha güzel bir söz işitmemiş olan Tufeyl, İslam’a girer.
Tufeyl, bir miktar Mekke’de kalarak İslam’ı öğrendikten sonra kabilesini hak dine davet etmek için geri döner. Dönmeden önce Peygamberden, kabilesini İslam’a davetinde ona yardımcı olacak bir alâmet için dua etmesini rica eder. Peygamberin “Allah’ım, ona nur ver ve bir alâmet lutfet!”4 duası üzerine alnında bir nur peyda olur, Tufeyl onu alnında değil, kamçısının ucunda isteyince ışık kamçıya geçer.
Kabilesinin yanına döndüğünde ilk olarak babasına; “Benden uzak dur baba! Ben artık senden değilim. Sen de benden değilsin.” der. Babası onun bu sert tavrına hayret edip şaşırır; “Niçin oğlum?”
“Ben Müslüman oldum. Muhammed’in (asm) dinine girdim.” deyince babası; “Yavrum! Senin dinin benim de dinimdir. Sen hangi dinden isen ben de o dini isterim.” der. Tufeyl, yine sert bir şekilde: “Öyleyse git, yıkan, temiz bir elbise giyerek gel de bana öğretilenleri sana öğreteyim” der. Gidip yıkanıp gelen babası kelime-i şehadet getirerek Müslüman olur. Annesi ve karısıyla da aynı şekilde konuşur. Onlar da yıkanıp gelir ve Müslüman olurlar.5 Bazı rivayetlere göre Ebû Hüreyre de Tufeyl vesilesiyle Müslüman olmuştur.
Tufeyl b. Amr’ın hikâyesinde anlatılacak daha pek çok şey var muhakkak. Fakat biz onun, dinden dönenlerle savaşmak için çıktığı Yemame yolunda gördüğü rüya ile bitirelim. Rüya gördükten sonra Tufeyl, yanındakilere:
– Ben bir rüya gördüm. Onu bana yorumlayın!
– Ne gördün, dediler.
– Başımın tıraş edildiğini, ağzımdan bir kuşun çıktığını, bir kadının beni karnına soktuğunu ve oğlum Amr’ın beni çok arzu ettiğini, aramıza bir engel girip benimle birlikte oraya giremediğini gördüm, dedi.
– Hayrolsun, dediler.
– Vallahi ben bu rüyayı şöyle yorumladım: Başımın tıraş edilmesi, başımın kesilmesi demektir. Ağzımdan çıkan kuş ise ruhumdur. Beni karnına sokan kadın ise benim için kazılan yerdir, oraya gömüleceğim. Ve ben şehit edileceğimi umuyorum. Oğlumun beni arzu etmesi ise benim kavuşacağım şehitliği arzu etmesi manasına gelmektedir. Fakat o, Allah izin verirse bundan sonrakinde şehitliğe kavuşacak.5
* * *
Ölüp kabre girmek hadisesinin rüyada “bir kadının kişiyi karnına sokması” şeklinde görülmesi ne garip. Fakat bu, vakıa münasiptir. Arz kelimesi Arapçada müennes yani dişil bir kelime çünkü. Bir kadına benzetilen yeryüzü, ölen herkesi karnına alıyor…
Gerçekten de Tufeyl, rüyasında gördüğü üzere Yemame harbinde şehit düşer. Oğlu Amr ise ondan sonra Yermük harbinde şehadet şerbetini içenlerden olur.
Cenab-ı Hak her ikisine de rahmet eylesin. Âmin…
Dipnotlar:
- 20 Ekim 2011
- 13 Mayıs 2014
- “Sahabe Hayatından Tablolar” adıyla Türkçeye çevrilmiştir.
- TDV İslam Ansiklopedisi, Tufeyl B. Amr
İlk yorumu siz yazın