Yürümenin Felsefesi

Aylaklar, göçebeler, sürgünler, hacılar, kaçaklar, seyyahlar, münzeviler ve mülteciler yürüyorlar. Peki yürümek sadece evle iş arasında gidip gelmek, bir yerlere yetişmek ve koşuşturmak değil de evrenle özel bir ritim, akort ya da hafifleme içinde buluşmak olabilir mi? Yeryüzüyle hemhal olup kendimizi başkalaşmaya açarak yürüyebilir miyiz?’

Halen hayatta olan Fransız filozof Frédéric Gros, Yürümenin Felsefesi isimli kitabının arka kapağında bu soruyu bize yöneltiyor.

“Mümkün mertebe az oturmalı; açık havada yürürken doğmayan, şenliğine kasların da katılmadığı hiçbir düşünceye güvenmemeli. Önyargıların hepsi bağırsaklardan gelir. Daha evvel de söylediğim gibi, Kutsal Tın’e karşı işlenen esas günah yerinden kıpırdamamaktır.”

Friedrich Nietzsche, Ecce Homo

Niçe’den, Kant’tan, Rimbaud’dan, Gandi’den ve Thoreau’dan örnekler vererek yürümenin çok basit bir eylem olmakla birlikte insan ruhunun derinliklerine kadar sızan öneminden söz ediyor ve inançsız biri olmasına rağmen “En büyük günahın atalet olduğunu” söyleyen Niçe’den yaptığı alıntıyı teyit ederek adeta habersizce Rahman Suresi 29. Ayet mealindeki “O her an, sürekli bir oluş ve yaratma işindedir” ve İnşirah Suresi 7. Ayetteki “Öyleyse bir işi bitirince diğerine koyul” ayetlerine nazire ediyor. Kitabın Türkçe tercümesi 192 sayfa ve birkaç günde rahatlıkla bitirilebilecek türden. Aslında böyle kitaplar insana ilham vermesi için sürekli yanında da taşınabilir. Bediüzzaman’ın tefekkür dünyasındaki yürüyüşler de düşünüldüğünde yürüyüşün sadece bir yerden bir yere varmaya yarayan ve yürümenin sadece iki ayağımızı yerde hareket ettirerek yaptığımız bir eylem değil de düşünce dünyamızı genişleten ve bize yeni fikirler ve hevesler kazandırabilecek bir beceri ve yeti olarak düşünmek daha sağlıklı olacaktır. Evet yürüyüş yalnızca bir hareket değil aslında bir meziyet, sonradan kazandığımız, bize verilen bir hediyedir. Emekleyerek başladığımız dünya hayatının bir sonraki basamağıdır. Ömrümüz yeterince uzun olursa kazandığımız bu maharet bizden alınır ve bu defa da başka bir şeyi tecrübe ederiz. Hiçbir şey yapmamak yerine sadece yürümek bile Cenab-ı Hakk’ın rahmetini celbedebilir. Zira malum, sünnetullahı şiar edinen Resulullah’ın (asm) “Dünya veya ahiret işlerinden biriyle meşgul olmadan boş duran kişiyi görmekten hoşlanmam.” (bk. Keşfu’l-hafa, 1/250) buyurduğu rivayet edilir.

Ayrıca bilimsel olarak yapılan araştırmalar gösteriyor ki haftada üç kez en az bir saat yürüyüş yapmak beynin hafıza ile ilgili kısımlarında iyileşmelere sebep oluyor. Düzenli yürüyüş uzun vadede kilo vermeye de yardımcı oluyor ve çağımızın hastalıklarında depresyon ve anksiyeteye karşı da etkili olduğu psikolog ve psikiyatrlarca söylenmektedir.

“Yürümenin Felsefesi” yürümenin biraz anarşist yönüyle de ilgileniyor. Anarşist deyince hemen kargaşa veya fitne anlaşılmasın; anarşizm, toplumsal otoritenin, tahakkümün, erkin ve hiyerarşinin tüm biçimlerini bertaraf etmeyi savunan çeşitli politik felsefeleri ve toplumsal hareketleri tanımlayan sosyal bir terimdir. Yürümenin anarşist bir eylem oluşu da yürümenin toplu taşıma veya karbon yakıtları kullanmadan, yani para harcamadan veya birisinden izin alma gereksinimi olmadan yapılan bir şey olduğu içindir.

Yürümenin seküler camiada nasıl izdüşümleri olduğunu görmek ve kendi hayatımız adına ibret almak için herkesin okuması gereken bir kitap.

 

Altını Çizdiklerim

 

Bu mektuba bir yanıt adresi ekleyemiyorum, zira bir sonraki durakta kendimi hangi yollardan, nereye, niçin ve nasıl sürüklenmiş bulacağımı ben de bilmiyorum!

Arthur Rimbaud, Aden’den mektup, 5 Mayıs 1884.

Yürüyüşten hakkıyla keyif alabilmek için yalnız olmak gerekir. İki kişi bile olsa yürüyüşe grup halinde çıktıysanız, buna sadece lafta yürüyüş denir, esasında pikniğe çıkmışsınızdır. Yürüyüşe yalnız çıkılmalıdır, çünkü yürürken özgürlük elzemdir, çünkü keyfinize göre durabilmeli, devam edebilmeli, istediğiniz yola sapabilmelisinizdir, çünkü ritminizi bizzat kendiniz belirleyebilmelisinizdir.

Robert Louis Stevenson, Virginibus Puerisque and Other Essays

Sessizlik, ekseriyetle, karşılaştığım insanlardan daha fazla şey öğretiyor bana.

Henry David Thoreau, The Journal (1837-1861)

Yürümeden hiçbir şey yapmam, benim çalışma odam kırlardır. Masa, kâğıtlar ve kitaplardan oluşan bir manzara beni daraltır. Çalışma araç gereçleri bezginlik verir bana, yazı yazmak için masaya oturursam yazacak bir şey bulamam ve bir düşüncem olması gereği de beni tamamen düşüncesiz bırakır.

Jean-Jacques Rousseau, “Mon portrait”, Revue Retrospective, V. Cilt, Paris, 1834

Hiçbir zaman yalnız ve yürüyerek yaptığım seyahatlerdeki kadar düşünmedim, var olmadım, yaşamadım, kendim olmadım.

Jean-Jacques Rousseau. Les Confessions, Cilt il, Gallimard. Paris, 1973. (Türkçesi: İtiraflar 1, çev. Reşat Nuri Güntekin, MEB Yayınları, İstanbul, 1991)

Ben keyfimce yürümeyi, canım istediğinde de durmayı severim. Bana seyyar bir yaşam gerek. Güzel bir havada, güzel bir ülkede telâşa gelmeden yol yürümek ve yürüyüşün sonunda da hoş bir manzarayla karşılaşmak, onca yaşam tarzı arasında zevkime en uygun olanı.

Jean-Jacques Rousseau, Les Confessions. Cilt ıv. Gallimard, Paris. 1 973. [Türkçesi: İtiraflar, çev. Reşat Nuri Güntekin. MEB Yayınları, İstanbul, 1991.)

Bir gün “HABERLERDEN” vazgeçmenin bir yolunu bulmamız gerek. Gazete okuduğumuzda aslında sadece henüz bilmediğimiz bir şeylerden haberdar oluruz. Zaten aradığımız da kesinlikle budur: yeni olan. Fakat o bilmediğimiz şey, öğrendiğimizde hemen unuttuğumuz şeydir tam olarak. Çünkü onu öğrendiğimiz anda, henüz bilmediğimiz, yarın gelecek olan şey için yer açmamız gerekir. Gazetelerin hafızası yoktur: Yeni haber bir öncekini önüne katar, her olay sırra kadem basan bir diğer olayın yerini alır. Söylentiler etrafı kasıp kavurur, sonra birden diner. “Sağlam kaynaklardan alınan bilgiler” birbirini kovalar, çağlayanlar gibi dökülüp durur. Yürümeye başladığınızda haberler umurunuzda olmaz. Çok geçmeden dünyaya ve çalkantılarına dair bütün bildiklerinizi, o son skandalla alakalı gelişmeleri unutursunuz. Ne son dakika gelişmelerini bekler, ne de olayların nasıl başladığını ya da bittiğini öğrenmek istersiniz artık. Son olanları duydunuz mu? Yürümeye başladığınızda bunların hiçbir önemi kalmaz.

İlk yorumu siz yazın

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*