
En güzel ama en tehlikeli sınav: Güç ve H/hak.
Güzel çünkü güç sayesinde hakka, insanlığa, birliğe, beraberliğe çalışıp maddî ve manevî medeniyetler kurabiliriz. Hak sayesinde insanların gönlünü imana, Kur’ân’a ısındırabiliriz.
Güç yakıcıdır. Çünkü güç ile dünyayı yakıp yıkabilir, insanlığı mahvedebilir, hayatları, ocakları söndürebiliriz.
Şeytan kendisinde güç vehmettiği için Rabbine bile bile meydan okudu.
İnsan, hakkı teslim ettiği; aczini, fakrını, yanlışını bildiği ve kabullendiği için Cennetle müjdelendi.
Güç zehirli bir bal gibi insanı içine alıp ruhuna işler. Sultan Süleymanlara kalmayan bu dünyayı kendimiz için ebedî zanneder, gücün elimizden gitmemesi için her şeyi, ama her şeyi yaparız.
Koca Fatih gibi kardeşlerimizi bile öldürmekte tereddüt etmeyiz. Güç için beşikteki bebeklerin bile katline fetva veririz. Kanunî gibi çocuklarımızı bile boğdurur arkasından da ağlarız.
Güç insanın en zehirli balıdır. En kaypak dostudur.
Güç ile Hz. Ömer de olmak var, Hz. Muaviye de…
Güç ile Hz. Ali gibi kalpler fethetmek de var, peygamber torunlarını öldürmek de, Kâbe’yi mancınıklarla yıkmak da.
Acz ve fakr imtihanı daha kolay. Zulme uğradığınızda Allah’a sığınırsınız. Ama güç imtihanı çok zor. Hele bir zulme başlarsanız, gücün duru durağı yoktur. Ayette söylendiği gibi, bir kişiyi öldüren bütün insanları öldürebilir. Zulme uğrayanın eline güç geçtiğinde olabileceği zalimlikten de Allah’a sığınmak lazım. Başını ipten kurtaranın zulmünden kork demiş eskiler.
Bediüzzaman, “Ene ve enaniyetin eşkâl-i habisesi olan hodgâmlık, hodbinlik, hodendişlik, gurur ve inat o meyle inzimam etse, öyle ekberü’l-kebâiri icad eder ki, daha beşer ona isim bulmamış.” diyor.
Gücün en büyük tehlikesi gurur, enaniyet, inat, kendini beğenmek. Güç öyle bir noktaya ulaşır ki insan kendisini dünyada Tanrı’nın gölgesi zannetmeye başlar. Hristiyan haçlıları da Tanrı için binlerce kadın, erkek, çoluk, çocuğu kılıçtan geçirdiler.
Güç şeytanın en büyük tuzağıdır. Haktan ayağımızı kaydırır, Firavunlar gibi kendimizi Tanrı zannettirecek aptallıklara bile atar insanı.
Ne ibretlik hadisedir: Yermük Savaşında Halid Bin Velid komutandır. Müslümanlar 40.000, Bizanslılar 240.000 kişidir. Savaş sırasında Hz. Ebubekir vefat eder ve yerine Hz. Ömer geçer. Hz. Ömer bir mektup ile Halid Bin Velid’i komutanlıktan alır ve yerine Ebu Ubeyde’yi komutan olarak atar. Halid Bin Velid İslâm’ın meşhur komutanıdır ve girdiği hiçbir savaşı kaybetmemiştir. Halid Bin Velid komutayı Ebu Ubeyde’ye devreder ve emrinde bir asker olarak savaşır. Hz. Ömer insanların zaferleri Halid’den bilmesi karşısında kendisine bir gurur gelmesinden, dolayısıyla imanının güç ile zehirlenmesinden korkup böyle bir tedbire baş vurmuştur. Bazı münafıklar “Ey Halid, senin gibi yenilmez bir komutan nasıl olur da azledilir. Bu fitnedir.” deyince Halid’in cevabı manidardır: “Orda dur! Ömer baştayken fitne bu topraklara giremez.”
Hz. Ömer’e ve Halid Bin Velid’e selâm olsun!
Hakkın ve gücün iman ve doğruluk yolunda kullanıldığı mü’min kardeşliğine selâm olsun!
Güç için, iktidar için haktan, adaletten, insanlıktan sapmamak için sapasağlam bir Kur’ân imanı, Peygamber sünneti lazım.
Güç en büyük tehlikemizdir.
Bir gün ölüp gideceğimiz ve Rabbimize hesap vereceğimiz bir hayatta dünyanın sultanı olsak ne anlamı var.
İnsanlar yoksulluğa, hırsızlığa, birilerinin lüks içinde yaşamalarına katlanabilirler ama haksızlığa, adaletsizliğe katlanamazlar. Güç zehirlenmesi bir gün döner, kendinde güç vehmedenleri de vurur. Hakkın küçüğüne büyüğüne bakılmaz. Hakka tabi olmak, batılı da reddetmek imanımızın bir gereğidir. Meşhur Hadis’e göre; “Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır.” Bediüzzaman’a göre ise “Hakkın hatırı âlîdir, hiçbir hatıra feda edilmez.”
Nursî Kur’ân’ın dörtte birinin adalet olduğunu söyler. Adalet kimseye zulüm etmemek, bize ve tüm varlığa zulüm edilmesine de razı olmamaktır. Bir karıncayı bile bilerek öldürmeyi nehyeden bir Yaratıcı, mahlukuna, insana zulme razı olur mu? Adalet, Rabbimizin Adl isminin tecellîsidir. Dinden adaleti çıkarın her şey çöker. Kendi yarattığı tüm varlıklara Hak ve Adl ismiyle muamele eden Yaratıcı, bizden de hem başka varlıklara hem de kendimize hak ve adalet üzerine olmamızı ister. Adalet hepimize lazım. Önce Rabbimizin Hak ve Adl isimlerinin tecellîsi olarak. Sosyal barış, kardeşlik, insanca yaşamak bunun sonucudur.
Biz Batılılar böyle istiyor, BM kararları, medeniyetin gereği için hak ve adalet istiyor değiliz. Rabbimizin Adl ve Hak isimlerinin tecellîsi böyle gerektirdiği için hakkaniyet ve adalete sımsıkı yapışmışız. Kime olursa olsun, ister bir dinsize, kadınlara, çocuklarımıza, ister bir hayvana, bitkiye, cansıza haksızlık yapıyor, adaletsiz davranıyor veya varlığa olan haksızlık ve adaletsizliğe sessiz kalıyorsak imanımızda bir problem var demektir. Hakkın alternatifi batıldır. Hak gelirse batıl zâil olur ama bir yerde batıl, haksızlık, adaletsizlik varsa orada hak kalmaz, Allah’ın gazabı celp olunur. Batılılar değil, bütün dünya haktan ve adaletten vazgeçse biz imanımızın gereği olarak adalet ve doğruluktan geçmeyiz.
Nursî Mesnevî-i Nuriye’de muhteşem bir tespitte bulunur: “İmana ait bilgilerden sonra en lâzım ve en mühim a’mâl-i salihadır. Sâlih amel ise, maddî ve mânevî hukuk-u ibâda tecavüz etmemekle, hukukullahı da bihakkın ifa etmekten ibarettir.”
Amel-i salih dediğimiz şey var ya, işte o hukukullahı hakkıyla ifa etmenin yanında, maddî manevî hukuk-u ibâda tecavüz etmemek, zulm etmemek, haksızlık yapmamaktır. Hukuk-u ibâd denilince başta insanlar ama tüm varlık içine girer. Her şey Allah’ın kuludur, abdidir, yaratmasıdır. Bırakın insanı bir ağaca, böceğe de zulüm etseniz, adaletsiz davransanız salih amel işlemiş olamazsınız. Hukuk-u ibâdı bilmiyorsanız kıldığınız namazların, oruçların çokluğu sizi salih amele eriştirmez. Hukuk-u ibâdın hukukullah yanında zikredilmesi, Nursî’nin bu zamandaki en büyük tecditlerindendir. Yunus’un dediği gibi, yaratılanı severiz, Yaratandan ötürü. Tüm yaratılanın, en başta insanın hakkına, hukukuna da riayet ederiz Yaratanın Adl ve Hak isimlerinden ötürü.
Bediüzzaman’ın dediği gibi; sultanlar Peygamber yolunda, (hak, adalet, insanlık, hürriyet yolunda) gitse halifedir. Yoksa hayduttur.
İlk yorumu siz yazın