
Bu bir aşk mektubu;
Her gül yaprağında okunan…
Gülün inceliği, rengi, kokusu…
Bülbülün çığlıklarıyla dokunan…
ZANAAT VE SANAT/MADDE VE MÂNÂ
Bir Mersedes, bir Honda kaç ülke bütçesi… Şiir gibi araba yapıyorlar. Ya biz? Goethe’yi okuyor ve anlıyor Almanlar. Yahya Kemal’i kaç edebiyat hocası anlar?
TEVEHHÜM-Ü EBEDİYET
Belli; kaybedenler;
Dünyayı ebedî zan/nedenler…
SEYİR HÂLİ
Yollar… telâşeye kapansa… menzile aheste aheste gitsek… Seyr-i âlem eylesek… Yolculuğun keyfini sürsek…
KİRACI
Kiracılık da güzelmiş. Yıllardır çıkmayacakmışım gibi oturduğum evden çıkmam gerektiği söylendiğinde önce bir tuhaf oldum; sonra yavaş yavaş normale döndüm. Bir sefer daha anladım ki dünya fâni. Kendimizi kalıcı sandığımızda sınama başlıyor gibi. Ki her ân her nefes taşınıyoruz…
DAVET
Artık dinlemiyoruz sabahı.
Uzağımızda bir şey gibi yaşamak.
Ne kuş sesleri ne gün doğumu…
Bigane kaldık hayata.
UNUTMAK VE HATIRLAMAK
Çok şeyi unutmayı becerebilsem; adımdan başlayıp kendimi hatırlayacağım!
AKIL VE KALP ♥ EVİ
Dünyayı savaşların kurtarmadığını anlamak için sevgi diline ihtiyacımız var. İki dünya savaşında milyonlarca ölüm neyin çaresi oldu! Aklımızı başımıza, kalbimizi yerine koyacak eğitime ne kadar ihtiyaç var, dünyada.
TEGAFÜL
Gökyüzüne bakmak, suların, kuşların şarkısını dinlemek varken, mevsimler bu kadar selâmlıyken dünya niye huzursuz?
SAĞLAMA
Çiçek her zaman çiçek… Hayvan her zaman hayvan… İnsan… her zaman … insan mı?
KELİMELENMEK
Ne konuşacağız?! Kelimelerimiz/dilimiz yok! Göz göze bile gelemeyiz!
MEŞGALE
Boş adam kendine meşgale arar!
GÜZEL
Tecrübeyle sabit; güzeli tercüme etmek çok kelime istiyor; yine de yetmiyor. Şair ne diyor:
“Gülü tarife ne hacet;
Ne çiçektir; biliriz.”
ZAMAN ELBİSESİ
Bütün zamanlar üstümüzde…
Gözlerimizde…
İçimizde…
Renk renk hem de…
ZAMAN
Zaman nedir; acep?
Nedir gözlerime dolan?
Zaman/lar nereye uçar;
Böyle çarnaçar?
ZAMAN VE İNSAN
Zaman duruyor; insan yürüyor mu?!
TAKVİM
Değişir her daim insan;
Bu yüzden sararır fotoğraflar!
“SIR”
Elbette değişik düşüneceğiz. Beş parmağın beşi bir değil… Olsa; olmaz zaten ki böyle… Bu vatan bizim… Kavga yok… Konuşmaktan başka da yol yok… Aman ha! Dünya yüz yıldır bize bakıyor. İnsanlık bayrağı buradan dalgalanmalı… Daha sakin… Daha yumuşak… Daha insanî… Daha edebî… Sonuçta nasıl olsa; insanlık kazanacak. O yüzden insanlığın adresinde oturacağız hep. Kaybetmek kolay; kazanmak zor. Yıkmak bir ân; yapmak bir asır… Bu sırdan uzaklaşırsak; sırrımız dökülür. Bizi kim toplasın sonra!
DEV
“Ne güzel dev gibi güce sahip olmak; ne kötü o gücü dev gibi kullanmak…” sözündeki teraziyi tutturmak var ya… var işte [oraya!]
HAKİKAT ARAYIŞI
Biz buraya hakikati bulmaya geldik; değilse; yalanın cenneti yok ki…
ŞEY
Bir şey söyle deniz gibi…
Dalga dalga yayıldıkça…
Bir şey söyle gök gibi…
Güneş vurdukça…
Ay güldükçe…
Yıldızlar serpeldikçe…
Bir şey söyle aşk gibi…
İlk yorumu siz yazın