Rizomik yapılanma ve gençliği iman hizmetine dahil etmek

Demokratik, merkezsiz, sürekli değişim ve gelişim gösteren ve dünya çapında bir ağ oluşturmaya müsait rizomik yaklaşımla müsbet iman ve Kur’ân hizmetine gençliğin dahil edilmesi tüm insanlığa büyük katkı sağlayacaktır.

Rizomik yapılanma Bediüzzaman Hazretlerinin öngördüğü müsbet hareket ve “sırren tenevveret” / gizli aydınlanma ve nurlanma modeline uygundur.

Rizomik yapı ağacın dikey büyümesi değil, köksaplarının yeraltında yatay gelişmesidir. Benzer bir yapılanmayla her birimiz, gezegenin herhangi bir yerinde meydana gelen haksızlığa karşı çıkabiliriz.

İnançsızlığın, fıtrata aykırı cereyanların bir çağ yangını haline geldiği günümüzde, rizomik düşünce yapısına uygun bir hizmet modeliyle dünyanın her yerindeki insanlara bilhassa gençlere ulaşabiliriz. Bu sayede mağdur ve masumlara maddî-manevî yardım edebilir, acılarına ortak olabiliriz.

SONSUZ BAĞLANTI

Rizomik düşünceyi felsefeden edebiyata, dinî hizmetlerden şehir planlamasına, öğrenme modelinden teknoloji ve sinemaya kadar her sahada geliştirmek mümkündür. Blok zincir teknolojisi gibi.

Rizom ya da köksap, yirminci yüzyıl filozoflarından Deleuze’nin, Guattari ile birlikte botanik biliminden ödünç aldıkları bir kavramdır.

Rizom, yersizyurtsuzluk gibi, göçebe oluş ya da organsız beden, başlangıcı ve sonu olmayan, ortada, şeyler arasında gibi manalar taşıyan anahtar kavramlardan en önemlisidir. Sonsuz sayıda bağlantı içeren ağ şeklindeki bir yapıyı temsil ederken, hiyerarşik ve merkezcil olmayan yapısıyla farklılıkları, çoklukları ve çeşitli bağlantıları içerir.

Rizomik Yapının Özellikleri

  1. Merkezsizlik: Rizomik yapılar, sabit bir merkeze dayanmaz.
  2. Çoğulluk: Rizomik yapı, çoklu giriş noktalarına ve ilişkilenme biçimlerine imkân tanır.
  3. Heterojenlik: Farklı unsurların bir arada bulunmasını ve sürekli etkileşim içinde olmasını destekler. Arı ve çiçek iki farklı çeşitlilikten gelir. Ancak biri diğeri olmadan var olamaz.
  4. Dönüşebilirlik: Rizomik yapılar sabit değildir; zamanla değişebilir, gelişebilir ve yeni bağlantılar oluşturabilir.
  5. Kullanıcı odaklılık: Rizomik yapılar, kullanıcıların ihtiyaçlarını merkeze alarak esnek bir hizmet modeli oluşturur.
  6. Dağıtık hizmet modelleri: Merkezî bir yapı yerine, hizmetlerin dağıtık bir şekilde sunulması, hizmetlerin daha geniş bir alana yayılmasını sağlar.
  7. Bağlantı kurma: Rizomun herhangi bir noktası herhangi bir şeye bağlanabilir. Başka bir ifadeyle herhangi bir düşüncenin herhangi bir noktası, bir düşünce sistemindeki başka herhangi bir noktaya bağlanabilir.

Bu bağlantılar ise çokluk/ çeşitlilik meydana getirir. Bu sayede fikirler birden çok noktada birleştirilir.

  1. Sürekli yenilik ve gelişim: Rizomik yapılar, değişen ihtiyaçlara ve teknolojilere hızla adapte olma kapasitesine sahiptir. Bu, hizmet sektöründe inovasyonun sürekliliğini sağlar. Günümüzde bilginin, öğrenmenin ve bilgi kaynaklarına erişimin nasıl olacağına dair farklı bir bakış açıları geliştirilmektedir. Ömürboyu eğitim, sürekli eğitim gibi.
  2. Hiyerarşisiz iletişim: Rizomik yapılar, iletişimdeki hiyerarşik bariyerleri ortadan kaldırır ve tüm tarafların eşit düzeyde katkıda bulunmasını sağlar. Bu, özellikle ekip temelli hizmet sunumunda işbirliğini artırır ve sorunların çözümünü hızlandırır.

Sonuç olarak; rizomik yapı, modern hizmet sektöründe dinamik ve kullanıcı odaklı bir model sunar.

Rizomik bir yaklaşım, geleceğin maddî-manevî hizmet ilişkilerinin temel paradigması olmaya adaydır.

Risale-i Nur mesleğinin bazı özellikleri

Büyük İslâm alimi Said Nursî’nin iman hizmetini şeyh/şahıs/lider odaklı değil, rizomik düşünceye uygun şekilde ilim ve kitap odaklı müsbet bir hizmete çevirmesi çok dikkat çekici ve özgündür.

Telif ettiği Risale-i Nur Külliyatında ferdi, toplumu ve tüm insanlığı ilgilendiren can alıcı meseleleri ele almış, fıtrat ve Kur’ân merkezli çözümler sunmuştur.

Eserlerinden kadın-erkek, genç-ihtiyar, alim-cahil, işçi-memur, inanan-inanmayan, filozof-ilim adamı istifade edebilir. Toplumun her kesimine, herkese ihtiyacı olanı vermek esastır. Nursî, gençleri, hastaları, ihtiyarları, kadınları, çocukları, alimleri, siyasîleri vs. her kesimi muhatap alarak onlara rehber olacak nitelikte kitaplar telif etmiştir.

Maddî-manevî menfaat veya siyaset odaklı değil, hiçbir beklentiye girmeden insanların dünya ve ahiret saadeti için çalışmış, bunun için her çileye katlanmıştır.

HÜR ÜNİVERSİTE

Geliştirdiği müsbet hareket temelli yaygın hizmet modeli, insanları belli kalıplar ve normlara boğmadan “hür üniversite” tarzında toplumun her tabakasının temel ihtiyaçları ve anlayışlarına göre bireyleri farklı yönlerden dinamik hale getirmeyi amaçlar.

Risale-i Nur ve mesleğinin bazı özelliklerini şöyle sıralayabiliriz:

Risale-i Nur Kur’ân’ın tesiri büyük, ispata dayalı hakîki bir tefsiridir.

Risale-i Nur çabuk ve kolay anlaşılır bir tarzda hakikatleri menfîyi nazara vermeden anlatır.

Risale-i Nur’un gayesi iman kurtarmak ve rızâ-i İlâhîdir. Vatan ve millete faydalı hizmetler görür. Sadece iman dersi değil, içtimâî ders de verir.

Risale-i Nur, hürriyet, emniyet, adalet ve âsâyişi tahkîkî imanla temin eder.

Risale-i Nur insanlığa faydalı felsefeyle değil, dinsiz felsefeyle; insanlığın zararına olan her türlü cereyanlarla mücâdele eder.

Risale-i Nur’un hizmetinde şahsın vazifesi sadece tebliğdir; netice Allah’ a aittir.

Risale-i Nur, ikna metodunu kullanır. Çünkü imanî meseleler, mücadele ve münakaşa tarzında anlatılmaz.

Nur mesleğinde, iman ve Kur’ân hizmeti, maddî ve manevî hiçbir makama basamak yapılamaz. Çünkü din ve dîne hizmet, dünya hayatına, siyasete veya başka maksatlara alet yapılmaz.

Risale-i Nur Mesleğinde, imana hizmette siyaset topuzu yoktur. Nurcular bir siyasî cereyana dahil ve tabî olmaz, sadece haklı tarafa yardımcı ve dost olur. Tahrip ve tecavüz yoktur, sadece nuranî müdafaa ve tamir vardır.

KIRMIZI KİTAP, KIRMIZI ÇAY:)

Risale-i Nur’ un bir esası da dostluk ve kardeşâne arkadaşlık bağları kurmak, herkesi şefkatle kucaklamaktır. Nur Cemaati, iç içe girmiş daireler misali, geniş bir dairedir, kimseyi dışlamaz. Dost, kardeş ve talebe dairelerinden müteşekkildir. Nur cemaatinde meşveret ve istişare esastır.

Risale-i Nur’u öğrenmek için muallime ihtiyaç yoktur. Belli bir mekâna veya zamana ihtiyaç duyulmaz. Evde işte, trende vapurda, dağda bayırda, Avrupa’da Amerika’da, Sibirya’da Afrika’da… gece gündüz demeden, mesaiye bağlı olmaksızın kitap -ve çay:)- olan her yerde ilim öğrenilebilir, hizmet edilebilir.

Nur Talebeleri sâir âlimlerin eserlerine karşı tavır almaz. Kimden gelirse gelsin insanların faydasına olan her türlü müsbet hizmete taraftardır.

Şahıs merkezli değil, kitap merkezlidir. Çünkü zaman şahsiyet ve enaniyet zamanı değil, cemaat zamanıdır. Teknoloji ve iletişim dünyayı bir köy hükmüne getirmiş, insanlık şirketleşmeye, tüzel kişiliğe, network ağlarına geçiş yapmıştır.

Nur Talebeleri ile İhvân-ı Müslimîn Cemiyeti arasındaki farklar

Said Nursî şahıs merkezli iman hizmetini, merkezsiz, ağ temelli, kitap esaslı bir yapıya çevirmiştir. Bu özelliği ile diğer dinî cemaatlerden, tarikatlerden farklıdır.

İsa Abdulkadir, Nur Talebelerinin İhvân-ı Müslimîn Cemiyetinden faklı olduğu yönleri özetle şöyle sıralar:

Birinci fark: Nur Talebeleri siyasetle iştigal etmez, siyasetten kaçıyorlar.

İkinci fark: Nurcular, Üstadlarıyla içtima etmiyorlar ve etmeye de mecbur değiller. Herbir risale, bir Said hükmüne geçer. Bu suretle büyük bir memleket büyük bir dershane hükmünde oluyor.

Üçüncü fark: Nur Talebeleri, aynen bir üniversitenin talebeleri gibi, ilmî muhabere vasıtasıyla ders alıyorlar. Birbirini görmedikleri, tanımadıkları ve uzak oldukları halde birbirine ders veriyorlar ve beraber ders okuyorlar.

Dördüncü fark: Nur Talebeleri, dünyanın her yerinde intişar ettikleri hâlde, meslekleri siyaset ve cemiyet olmadığından hükûmetlerden izin almaya kendilerini mecbur bilmiyorlar.

YEDİDEN YETMİŞE HERKES…

Beşinci fark: Nur Talebeleri içinde çok muhtelif tabakalar var. Yedi sekiz yaşındaki çocuklardan tut, tâ seksen, doksan yaşındaki ihtiyarlara varıncaya kadar kadın erkek, hem bir köylü, hammal adamdan tut, tâ büyük bir vekile kadar ve bir neferden büyük bir kumandana kadar her taifeden insanlar var. (Tarihçe-i Hayat, s. 631)

Gençlik ve iman hizmeti

Günümüz gençliğinin özelliği baskı ve otoriteyi sevmemesi, özgürlüğüne düşkün, teknolojiye, iletişime ve gelişime açık oluşudur.

Birçok bilimsel araştırmaya göre Z kuşağı, hiyerarşik yapılar yerine yatay ve ağ temelli ilişkileri tercih ediyor. Bu durum otoriteye karşı daha sorgulayıcı bir tavır doğuruyor. Aile, okul, hükümet gibi geleneksel otorite figürleri dokunulmaz kabul etmiyor, sorguluyor.

Ayrıca bu kuşak millet, devlet sınırlarından çok; küresel kimliklere ve değer birlikteliklerine daha açık. Dünyanın herhangi bir yerindeki adaletsizliğe karşı daha duyarlılar. İsrail zulmüne karşı çıkanların çoğunlukla genç olması bunu gösteriyor.

“GENÇLERE HAYIRLA MUAMELE EDİNİZ!”

Tarihte de böyle olmuş. Mesela Kur’an’da Ashab-ı Kehf zamanında yaşayan ve putperest olan Rum krallarından Dakyanus’a karşı çıkanların da gençler olduğunu öğreniyoruz.

“Onlar Rablerine iman eden gençlerdi. Onlar imanlarının gereğini yaparak mücahede ettiler. Biz de onların hidayetini arttırdık.” (Kehf Sûresi: 13)

Peygamberimiz (asm) “Gençlere hayırla muamele etmenizi tavsiye ediyorum. Çünkü onların kalpleri çok hassastır. Allah beni müsamahakâr Tevhid dini ile gönderdi. Yaşlılar bana karşı çıkarken, gençler beni destekledi.” (Ebu Davud, Edeb: 90) buyuruyor.

Yine Peygamberimizin (asm) “Kolaylaştırınız, zorlaştırmayınız; müjdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz” (Müslim, Talak: 3) tavsiyesi çağlarüstü bir iletişim formülüdür.

Medine’nin İslâma girmesine vesile olan 23 yaşlarındaki Musab bin Umeyr (ra), 21 yaşında İstanbul’u fetheden Fatih Sultan Mehmed örneğinin yanı sıra, Bediüzzaman Hazretlerinin etrafındaki gençleri hatırlamak konunun açığa çıkması için yeterlidir.

Genç nesillere yapılacak en güzel hizmet onlara, hak, adalet ve haksızlığa karşı çıkma dersleri vermektir. Zorlama ile değil; aklı ikna ve kalbi tatmin eden iman dersleri vermektir. Diğer bütün bilgiler bu temel üzerinde yükselecektir.

İnsanı iki cihanda mutlu edecek en güzel hizmet, müsbet iman hizmetidir. Gençlerin fıtratına uygun bir model sunulduğu takdirde, kahraman gençler dün olduğu gibi bugün de iman hizmetine koşacaktır.

Son sözü gençlere seslenen bir şaire bırakalım:

“Sen de geçebilirsin yardan, anadan, serden

Senin de destanını okuyalım ezberden

Haberin yok gibidir taşıdığın değerden…

Yüzüne çarpmak gerek zamânenin fendini!

Göster: kabaran sular nasıl yıkar bendini!

Küçük görme, hor görme, delikanlım kendini!

Şu kırık âbideyi yükseltecek taştasın;

Fâtih’in İstanbul’u fethettiği yaştasın.”

İlk yorumu siz yazın

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*