Sessiz nimet

Gizli bir nizam var kalpte yankılanan,

Küçük bir zerrede arşı arayan.

Sessiz bir dua gibi geçer zamandan,

Görünmeyen bir nurla uyandıran, iman.

Şu Rab ki ne büyük, ne yüce Rab. Koca dünya dolusu bunca nimete karşılık tek isteği şu dizelerde sözünü ettiğim iman. Allah Teâlâ öyle çok sevmiş ki bizleri sadece yaratmış olmasına bile yetecek şükür edemeyeceğimiz noktada bizlere irade diye bir nimet verip, bir de üstüne yetmemiş gibi bu iradeyi her şeye bedel rıza-ı İlahîyi kazanmak için kullanmamızın yolu olan iman nimetini dahi vermiş.

Evet, iman, Allah yolundaki tüm kapıları açan bir anahtar hükmünde paha biçilmez bir nimet.

Rabbim hepimizi muhafaza etsin, öyle bir zamanda yaşıyoruz ki iman sadece bir inançtan ibaret sanılarak yaşanıyor. Kime sorsan içinde imanı tam, Allah’a inancı sağlam ama yaşantısında imanına dair tek bir delil yok. Oysaki iman insanın tüm hayatında her kararında, hareketinde başvurması gereken bir nimettir. Bu dünya imtihanında doğru ile yanlışı ayırt ettirecek cevap anahtarıdır iman. Yoksa ahirette zaten herkes hakikatin farkına varıp iman edecek, Cehennem ateşler içinde namaz kılanlar ile dolu olacak. Mühim olan, dünya hayatında kullanabilmek için imanı kalbe sıkıca yerleştirebilmek.

İşte böyle, Allah’ın bu muazzam gizli nimeti iman, maalesef çoğu insan tarafından diğer nimetlerden gözünü alamamaktan fark edilemiyor. Oysaki iman nimeti diğer nimetlerin asıl kıymetlerini ortaya çıkaran hatta bu nimetlerden de öte nice nimetlere erişmenin yöntemini sunan bir nimet. Ama imanı zayıf olan insan maalesef dünyevî nimetler uğruna ahirette hiçbir geçerliliği olmayacak rütbeleri kazanmak için ona tanınan şu kısacık süreyi heba ediyor.

Bediüzzaman Hazretleri 23. Söz’de şöyle buyuruyor:

“İman hem nurdur, hem kuvvettir. Evet, hakikî imanı elde eden adam, kâinata meydan okuyabilir.”

Burada Bediüzzaman Hazretleri imanın, manevî katkısının yanında nasıl insanı kâinata meydan okutacak kadar güçlü kılan bir nimet olduğunu vurguluyor. Âhirzamanda insanlar artık üzerlerine üst üste binen yüklerden, hayatta karşılarına çıkan engellerden, edindikleri sorumluluklardan bitkin düşüyor ve hayat enerjisini kaybediyor. Ya da Allah’ı inkâr ederek sorumluluklarını boş verip tüm hayatını bir nevi sarhoş gibi harcayıp tüketiyor. Ama iman nimetini kalbine yerleştirmiş insan tüm bu zorluklara karşı dimdik durmaya devam edebiliyor. Nasıl tek 1 insan bir bina dolusu insana kendi başına zorla o binayı boşalttıramaz ama tek 1 polis üzerindeki üniformanın verdiği güç ile o binayı bir anda tahliye ettirebilir ise işte öyle de tüm bu sorumlulukların ve zorlukların altında ezilen insan bu zorluklara iman gücüyle göğüs gerer, sorunlara iman bakış açısı ile kafa yorar ve hayatını, kalbine imanını yerleştirerek yaşarsa imanın dünya imtihanını hem maddî hem de manevî açıdan bu kadar rahatlatan bir nimet olduğu anlar ve şükredip Allah Teâlâ’nın rızasına nail olur inşaallah.

Nasıl ki Peygamber Efendimiz (asm) ve Sahabe-i Kiram, yaşadıkları tüm manevî zorluklar ile beraber tüm maddî zorlukların, eziyetlerin, savaşların üstesinden sarsılmaz dağ gibi imanlarıyla geldiler ise, biz âhirzaman Müslümanlarının vazifesi de, günümüz zorluk ve engellerinin bizi Allah yolundan alıkoymasına engel olmak için kalbimizdeki iman ateşini durmadan körükleyerek asla sönmemesi için uğraşmaktır. Rabbim bizi bu zorlu imtihanımızda muvaffak, Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Sallallâhu Aleyhi Vesellem’e ümmet olmaya lâyık eylesin. Âmin, ecmain.

İlk yorumu siz yazın

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*