Bir ateşkes aracı olarak futbol

Fado, fiesta, futbol… Portekiz’in diktatör lideri Salazar’a atfedilen bu kelimeler, “Halk nasıl uyuşturulur?” sorusunun da cevabı olarak bilinir. Fado müziği, fiesta da eğlenceyi temsil ederken; futbol da Salazar’a göre halkı uyuşturmak için gerekli olan son halkayı oluşturuyor. Keza “futbol toplumun afyonudur” da derler. Tuttuğu takımın arması için canını vereceğini iddia eden, maaşının ciddi bir parçasını bilete/formaya yatıran, rakip takım taraftarlarını bir kaşık suda boğabilecek raddeye gelen insanların üniversite bitirmiş, diplomalı, derbi zamanları hariç gayet de akıllı ve kültürlü kişilerden oluştuğunu görünce bu önerme geçerlilik kazanıyor denilebilir. Tarafgirlik marazı insanı böyle hareketlere sürükleyebiliyor maalesef.

Tarih sahnesine bakıldığında futbol ve futbolun getirdiği tarafgirlik yüzünden korkunç, kanlı olayların yaşandığı da görülebiliyor.

Meselâ; 1970 FIFA Dünya Kupası elemelerinde karşılaşan El Salvador ve Honduras, üçüncü müsabakalarından sonra 100 saat süren bir savaşa tutuşmuş, bu savaş 2100 ölü ve 10 binden fazla yaralı gibi korkunç bir bilançoyla ve ancak araya ABD’nin girmesiyle sona ermiş. Bu savaş, literatüre “Futbol savaşı” olarak geçti.

Yine 90’lı yıllarda gerçekleşen Hırvatistanlı Dinamo Zagreb ile Sırbistanlı FK Kızıl Yıldız müsabakasında da taraftarlar telleri aşıp sahaya girdiğinde kanlı olaylar yaşanmıştı. Polis açıkça Sırp takımın safını tutunca, Zagreb takımının kaptanı Zvonimir Boban, taraftarı döven bir polisin kafasına kung-fu tekmesi atacak ve millî bir kahraman haline gelecekti (Meraklısı Youtube’da ‘Zvonimir Boban hits cop’ başlıklı videoyu izleyebilir). O dönemki Kızıl Yıldız taraftarları da gelecekte Interpol tarafından aranacak ve savaş suçlusu ilan edilecek olan Zeljko “Arkan” Raznatovic liderliğinde örgütleniyordu.

Ancak bu yazıda futbolun şiddet, holiganlık ve şike gibi olumsuz veçheleri yerine müsbet etkilerine de nazar edelim istiyorum. Hep beraber 1960’lı yıllara giderek bir futbol müsabakasının, bir iç savaşı nasıl durdurduğunu görebiliriz meselâ. Evet, hemen hepimizin az buçuk tanıdığı, futbolun mümtaz şahsiyetlerinden “taçsız kral” Pele; yıkıcı bir iç savaşla kavrulan Nijerya’da iki günlüğüne ateşkes ilan edilmesini sağlamıştır. İlginç, değil mi?

Takvimler 1969 yılını gösterirken Brezilya’nın Santos takımı; kadrosunda yer alan ve tartışmasız dünyanın en iyi oyuncusu olarak gösterilen Pele ile ligde fırtınalar estiriyor, çok başarılı oldukları için Güney Amerika turnuvalarına katılmak yerine dünyanın dört bir yanından en iyi takımlarla müsabakalar düzenleyip para kazanıyordu. Nijerya’da da böyle bir müsabaka ayarlanmıştı, ama o sıralar ülkede Biafra Savaşı olarak da bilinen bir iç savaş baş göstermişti. Maddî sebeplerden dolayı Brezilyalılar maçı iptal etmek istememiş, aynı şekilde iç savaşa tutulan Nijerya’nın kavgalı her iki tarafı da dünyanın en iyi oyuncusu Pele’yi izlemek istemişti. Hal böyle olunca taraflar hemen 48 saatliğine bir ateşkes imzalayıp başlarının üzerinde fazladan sandalyeleri taşıyarak stadyumu doldurdular ve dünyanın en iyi oyuncusunu zevkle izlediler.

48 saat geçer geçmez birbirlerini öldürmeye başladılar belki, ama Pele’nin bir savaşı 2 günlüğüne dahi olsa durdurması tarihin unutulmaz anıları arasındaki yerini aldı. Seneler sonra Fildişi Sahili’nin yıldız oyuncusu Didier Drogba da ülkesinin 2006 Dünya Kupası’na katılmasının getirdiği olumlu havayı kullanarak ülkedeki iç savaşın durması çağrısında bulunacak ve çağrısı 1 hafta içinde makes bulacaktı.

Tüm bunlar, futbol denen oyunun gerçekten toplumları etkilediğini gösteriyor. Hem menfî, hem müsbet mânâda…

İlk yorumu siz yazın

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*